1. Başkent Radyasyon Onkolojisi Günleri

Amerikan Hastanesi MD Anderson Radyasyon Onkolojisi Merkezi Öğretim Üyesi Dr. Yasemin Bölükbaşı, akciğer kanserlerindeki sağ kalım yüzlerinin arttığını, bu durumun radyasyon onkologlarının daha fazla semptomlara sahip hastalarla karşılaşmasına neden olacağını söyledi.

Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde bu yıl ilk defa organize edilen; ‘Başkent Radyasyon Onkolojisi Günleri’ devam ediyor. Yurtiçi ve yurtdışından alanında uzman doktorları bir araya getiren etkinliğin ikinci gününde; oturum başkanlığını Serap Akyürek ve Faik Sarıalioğlu’nun üstlendiği; ‘Kemik Metastazlarında Re-irradiasyon’ konusu masaya yatırıldı. Toplantıya konuşmacı olarak katılan Dr. Yasemin Bölükbaşı, bu alandaki çalışmalarını katılımcılarla paylaştı.

Kemik metastazlarının, radyasyon onkologlarının günlük pratiğinin büyük bir çoğunluğunu kapsadığına dikkat çeken Bölükbaşı, etkin temel metastazların mekanizması göz önüne alındığında en sık klinikte; hiperkalsemi, patolojik faktörler ve ağrıyla karşılaşıldığını anlattı. Bölükbaşı, “Akciğer ve karaciğer metastazlarından sonra en sık görülen bölge olması haricinde yol açtığı ağrı nedeniyle hastaların hayat kalitesini bozarken, tedaviye uyum sürecini güçleştirmektedir. Radyoterapi ağrıyı azaltmak amacıyla kullanılmakta ve ağrı palyasyonlarında yüzde 80’lere varan cevap elde ediliyor” ifadesini kullandı.

“AKCİĞER KANSERLERİNDE SAĞ KALIM YÜZDELERİ ARTACAK”

Akciğer kanserlerinde sağ kalma yüzlerine bakıldığında; 1980’lerde bir yıllık sağ kalma yüzde 17 iken, bu rakamın 2003 yılında yüzde 23’e çıktığını ifade eden Bölükbaşı, “Şu anda günümüzde de hedefe yönelik ajanların kullanılması, kemoterapinin daha yoğun gündemde olması nedeniyle bu sağ kalım oranları daha da uzayacak. Genel kanser bilgimize geçecek olursak; sağ kalımların artması nedeniyle radyasyon onkologları daha fazla semptomlara sahip hastalarla karşılaşmasına neden olacak” diye konuştu.

Bölükbaşı, konuşmasını da şöyle sürdürdü:

“Normalde Re-irradiasyonla yapılan bir çalışma olmamakla birlikte ilk kemik metastazları ışınlamalarındaki çalışmalarında Re-irradiasyon uygulaması bulunmuyor. Yalnız genel yapılan analizlere bakıldığında tek doz uygulanan radyoterapi şemalarından sonra ikinci ışınlama ihtiyacı yüzde 11 ile yüzde 42 arasında değişirken, çok fraksiyon kullandığımız daha yüksek radyoterapi uyguladığımız hastalarda bu ihtiyaç yüzde 2 ile yüzde 24 arasında değişiyor.”

“HER ÇALIŞMADA FARKLI DOZLAR KULLANILDI”

Işınlama tekniğinin genelde tek fraksiyon olarak seçildiğini, ikinci fraksiyona kadar geçen ışınlama süresinin 3 ile 5 hafta arasında değiştiğini anlatan Yasemin Bölükbaşı, ikinci ışınlama ile elde edilen ağır palyasyon süresinin de 13 ile 15 hafta arasında değiştiği bilgisini verdi. “Bu çalışmaların hepsinde farklı doz fraksiyon kullanıldığı ve farklı kriterlerle değerlendirildiği için bu konuda genel bir sonuca gitmek kolay değil” diyen Bölükbaşı, şöyle devam etti:

“Ama tam yanıt oranlarına baktığımız zaman tam yanıt oranları yüzde 16 ile yüzde 28 arasında değişiyor. Çok farklı dozlar kullanıyoruz. Bunları tek paydada buluşturabilmek aynı dilde konuşturabilmek için biz radyasyonun etkilerini bir formülle ifade ediyoruz. Buna; ‘biyolojik efektif doz hesabı’ adı veriyoruz. Böylelikle farklı tedavi yaklaşımlarını bir sepette toplayabiliyoruz. Kemik metastazlarında Re-irradiasyon aslında kişiselleştirilmiş tedavilere en iyi örnek.”

Teknolojinin iyi yanları olduğu gibi bir takım sorun ve sıkıntıları da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Bölükbaşı, kendisine yöneltilen sorulara da yanıt vererek, sunumunu tamamladı. Yine oturum başkanlığını Serap Akyürek ve Faik Sarıalioğlu’nun üstlendiği toplantıda Utrecht Universitesinden Prof. Dr. Witze Eppinga'da ‘Beyin Metastazlarında Re-irradiasyon’ konusunda açıklamalarda bulundu. Gün boyunca devam eden oturumları Sempozyum ve aynı zamanda da Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Erkan Topkan da takip etti.