Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Ergoterapi Uzmanı Muammer Aydoğdu, ailenin tedavinin dışında tutulmaması gerektiğini belirterek, “Ergoterapi Down Sendromlu bireylerin hayata katılımını artıran bir terapi sürecidir. Terapi sürecinde faaliyet alanlarının genişliği ve aktivite zenginliğinden dolayı ergoterapi Down Sendromlu bireyler için gelişim kaynağı olarak görülebilir” dedi.
Farkındalık yaratmak amacı ile her yıl 21 Mart, Dünya Down Sendromu Günü olarak anılıyor.
DOWN SENDROMU HASTALIK DEĞİL, GENETİK FARKLILIK!
Down Sendromu üzerinde hâlâ birçok çalışma sürdürüldüğünü söyleyen Muammer Aydoğdu, “Down Sendromu genetik bir farklılık sonucunda insanda 21. kromozom çiftinde bir fazla kromozomun bulunması sonucunda ortaya çıkar. Vücutta fonksiyonel ve yapısal değişiklikler gözlemlenir. Bu kişiler zihinsel kavramada eksiklik, kendine has yüz görünümü ve öğrenme güçlüğü ile karakterize olabilirler. İnsanlarda bulunan hücreler genlerden meydana gelmiştir. İnsanın taşıdığı fiziksel özellikler, kişilik yapısı genlerde yer alır. Genler ise kromozomlarla birbirine bağlıdır. Kromozomlar çiftler halinde kümelenmiş olup, 23 çift kromozom bulunmaktadır. Yani toplam 46 kromozom olmalıdır. Down sendromlu kişilerde bu sayı 47 tanedir. Buradan anlaşılacağı gibi hastalıktan ziyade, sadece genetik farklılıktan oluşan bir durum söz konusudur” dedi.
ANNE YAŞININ BÜYÜK OLMASI, EN BÜYÜK ETKENLERDEN BİRİ
Down Sendromuna 800-1000 doğumda bir rastlandığını kaydeden Muammer Aydoğdu, “Annenin yaşının büyük olması en büyük etkenlerden biridir” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hamilelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen bir durumdur. Çocuklarda hafif veya orta şiddette zekâ geriliği bulunabilir. Fiziksel olarak burun kemiğinin bulunmaması minyon burun görünümü sağlarken tatlı bir yüz ifadesi olur. Boyunda kalınlaşma görülebilir. Gözlerde hafif çekik durum oluşabilir. Duygusal olarak çok hassas olabilirler. Bağlanma hisleri aşırı hassas olabilir. Bu yüzden, öfke ile birlikte mutluluk belirtilerinde orantısızlık yaşanabilir. Çocuğun gelişim sürecinde fiziksel becerileri ile birlikte duygusal olarak hassas durumlar öğrenimini zayıflatabilir. Bu süreçte çocuğun gelişim sürecinin detaylı bir şekilde analiz edilerek devam ettirilmesi ve davranışsal olarak ilerleyen sürecin planlaması yapılarak devam edilmesi önerilir. Becerilerin zayıflığı bir çok yönden etkileşimlerini zayıflatarak sosyal düzen kurmasını zayıflatır. Sosyal oluşumdan uzak kalmış bireyin bağımsız bir yaşam oluşturmasında zorluk yaşanabileceği gibi aileye düşen bakım süreci artarak devam edebilir ya da sabit kalır.
AİLE, TEDAVİ DIŞINDA TUTULMAMALI
Bu süreçte aile kendi sosyal yaşamlarını devam ettirememesi ile birlikte kendi bakım ve hazlarını sağlayamaması durumu psikolojik olarak zorluk yaşamasına sebep olur. Aile içi düzende problemler yaşanabilir. Bakım verenlerin bu yönde tedavinin dışında tutulmayarak ailenin de bu süreçte sağlık kontrollerinin yapılması önerilir. Sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için aile ile yapılan sosyal planların oluşumu ve paylaşımı yapılması daha sağlıklı sonuçlar alınmasına yardımcı olur.
ERGOTERAPİ, BİREYLERİN HAYATA KATILIMINI ARTIRIYOR
Bu süreçlerin tamamının organizasyonu ile birlikte Down Sendromlu bireyin gelişimin en sağlıklı bir şekilde ilerletilmesi için fiziksel, psikolojik ve sosyal yönden tedavi planı oluşumunu sağlayan ergoterapi diğer disiplinler ile birlikte maksimum derecede bağımsız bir birey olmasını amaçlayan terapi sürecini ilerletir. Ergoterapi Down Sendromlu bireylerin hayata katılımını arttıran bir terapi sürecidir. Terapi sürecinde faaliyet alanlarının genişliği ve aktivite zenginliğinden dolayı ergoterapi down sendromlu bireyler için gelişim kaynağı olarak görülebilir.”
DOWN SENDROMLU BİREYLERİN ÖZ BAKIM BECERİLERİ GELİŞTİRİLEBİLİR
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Ergoterapi Uzmanı Muammer Aydoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “Down Sendromuyla birlikte mental problemlerde görülebilmektedir. Bu süreçte takip ettiğimiz danışanımızdan örnekle çevresine karşına kayıtsız gibi görünmekte, verilen komutları yerine getirmemekte, dokunsal hassasiyeti olabilmekte, tekrarlayıcı hareketleri ya da takıntılı aktivite durumları görülebilmektedir. Bu sürecin sağlıklı bir gelişimi çevreden gelen uyaranlara karşı anlamlı tepkilerin verilmesi ile birlikte sağlanmış olup; bireylerin kendi öz bakım becerileri gelişmiş (ihtiyacını belirtme, temizlik, giyinme vb.), komutlara uyum sağlamada artış gözlenmiş, dışardan gelebilecek zararlı durumlara karşı kendini koruyabilme becerisi, bir başkasının elini sıkabilme ve paylaşımda bulunabilme gibi bir çok alanda gelişme sağlanmıştır. Bu sürecin devamlılığında becerileri ile birlikte ilgi alanın tespit edilmesi ve iş alanın oluşumu planlanmaktadır.