Mahmut Hamsici
BBC Türkçe, Ankara
Hükümet cephesinden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle "buzdolabına kaldırılan" sürecin başlayıp başlamayacağı, başlarsa ne tür bir şekil alacağına ilişkin işaretler gelmeye başladı.
TIKLAYIN - DEMİRTAŞ: YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞLAMALI
TIKLAYIN - AKDOĞAN: ÖCALAN'I DİRİ DİRİ GÖMDÜLER
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın, "Öcalan'ı diri diri gömdüler" açıklamasını yaptığı gün; HDP, HDK, DYK ve DBP'den sürece yeniden başlama çağrısı geldi.
Seçimin hemen ardından askeri operasyonlar sürdü, Hakkari ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde PKK'ya yönelik hava operasyonları düzenlendi.
Hakkari'de PKK saldırısında iki asker, Yüksekova ve Silvan'daki gerilimde ise üç kişi hayatını kaybetti.
Ortadaki bu yeni konjönktürde, sürecin nasıl yeniden başlayacağı, en önemli tıkanıklık konularından biri.
PKK hükümet, hükümet PKK'dan adım bekliyor
Tıkanıklığın en büyük nedenlerinden biri hükümetin çatışma sürecinden PKK'yı sorumlu tutup bu konuda adım atmasını beklerken, PKK'nın masayı devirenin hükümet olduğunu söyleyip iktidardan askeri operasyonları durdurup süreci başlatmasını istemesi.
BBC Türkçe'ye konuşan HDP Mersin milletvekili Dengir Mehmet Fırat, çatışma sürecini iktidar tarafının başlattığını, ilk adımı bu tarafın atması gerektiğini söylüyor:
"Savaşı yaratan, uçakları kaldırıp bombardıman yapan, mahallelerde ağır silahlar dahil olmak üzere sivil halka karşı silah kullanılmasını sağlayan devlet, o devleti yöneten iktidardır. 'Görüşmeleri KCK kesmedi. Dolmabahçe sarayında hükümetin güvenlik bürokratlarının da iştirakiyle on maddelik deklarasyon yayınlandı. 'Bu deklarasyonu ben tanımam' diyen sayın cumhurbaşkanıydı, masayı o devirdi. Zaten biz süreç için hazırız."
BBC Türkçe'ye konuşan AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu ise "Bundan sonra çözüm sürecinin başlaması örgütün tavrına bağlıdır" diyor.
Ensarioğlu bekledikleri bu tavrı şöyle anlatıyor: "Örgüt samimi bir şekilde silah bırakma iradesi veyahut da Türkiye'deki silahlı varlığına son verme iradesini göstermelidir" diyor.
Ensarioğlu, PKK'nın süreç için operasyonların durması şartını koyduğunu hatırlattığımıza ise PKK'yı suçluyor:
"Operasyonlar onlar öldürmeye başladığı zaman başladı. Vatandaşına silah sıkılırsa her devlet operasyon yapar. Devlet durup dururken operasyon yapmadı. Onlar ateşkesi bozduktan sonra devlet operasyon yaptı. Bu devlet öldürmeye meraklı bir devlet değil. Şu anda AK Parti'nin çabası yaşatma üzerinedir, öldürme üzerine değil."
Öcalan mı öne çıkarılacak?
Çatışma süreci boyunca hükümete yakın medyada PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Kandil'in çatışma sürecini onaylamadığı yönünde yorumlar yer aldı.
Bu yorumlara karşı, "madem böyle, neden Öcalan'ın konuşmasına fırsat verilmiyor" eleştirileri yapıldı. Bu yorumların doğru olup olmadığı bilinmese de Yalçın Akdoğan'ın "Öcalan'ı diri diri gömdüler" açıklaması, devletin önümüzdeki dönemde süreçte ana aktörün İmralı'nın olmasını istediğini düşündürtüyor.
"İktidar müzakere konusunda KCK'ya (Kandil'e) nazaran müzakereye daha yakın görüşü ortaya çıkıyor. Buna katılıyor musunuz" diye sorduğumuz Ensarioğlu "Doğrudur" cevabını veriyor.
Bunun nedeniyle ilgiliyse "Öcalan daha millidir" diyor ve ekliyor: "Kandil milli olmaktan çıktı. Kandil, uluslararası güçlerin Ortadoğu'da hakimiyet kurma çabasının bir parçası haline geldi. Öcalan bu örgütün aynı zamanda mutlak lideridir. Tabi ki devletin öncelikli muhatabı, bu çözüm sürecinde Öcalan olmuştur. Öcalan, daha millidir derken şunu demek istiyorum. Öcalan Türkiye'nin duruşuna uygun çözümler, Türkiye gerçeğine uygun çözümler öneriyor ve bu anlamda katkı sunmaya çalışıyor. Ama Kandil bazen Türkiye'nin değil de Türkiye'nin Orta Doğu'daki rakiplerine hizmet eden bir tavır sergileyebiliyor."
Muhatap olarak Öcalan'ın öne çıkartılmak istenmesi algısını sorduğumuz HDP'li Fırat ise, buna karşı olmadıklarını belirtiyor ve gülümseyerek bu durumda ''Öcalan'ın özgürleştirilmesi'' gerektiğini söylüyor:
"Bu kirli savaş yaratılmadan önce 'bırakın bizim heyetimiz veya sizlerle beraber İmralı'ya gidelim' dedik. Ama çatışmalara rağmen o görüşme ambargosu devam ettirildi. Eğer Abdullah Öcalan'la bu konuyu konuşuyorlarsa o da olabilir. Bu durumda herhalde onu da bırakmaları lazım. Hem sizin mahkumunuz olacak, hem de onunla oturup bu işi halledeceksiniz.''
''Çatışan yer Kandil değil mi? Onun için siz orayla görüşüyorsunuz, orası Kandil'e mesaj veriyor. Yok, onları dışlayacaksanız Öcalan'ı özgür hale getirirsiniz, onunla oturur müzakere yaparsınız oradan da sonuç alırsınız. Hem içeride tutakacaksınız, hiçbir hareket imkanı sağlamayacaksınız, icabet ettiği zaman görüşme ambargosu üzerine koyacaksanız hem de onunla oturup bu meseleyi halledeceksiniz. "Abdullah Öcalan'la tabii ki oturup görüşülmesi lazım, icabet ediyorsa Öcalan üzerinden Kandil'le de, KCK'yla da görüşülmesi lazım. Ama siyasi parti olarak da HDP de buna katalizör olur, yardımcı olur."
Kandil'in süreç dışina çıkarılması ne kadar gerçekçi?
Peki iktidarın Kandil'i, KCK'yı dışlayarak bir süreç yürütmesi mümkün mü?
Eğer plan buysa, bunun birçok zorluğunun olacağını, bu durumun 'Kürt siyasi hareketinin bütünleşik yapısını' zorlayacağını tahmin etmek zor değil.
Her şeyden önce Öcalan'ın böyle bir süreci kabul edip etmeyeceği şüpheli.
İkincisi ise etmesi durumda da Kandil'in bunu kabullenmesi şüpheli.
Ayrıca HDP heyetinin Kandil'le aracılık yapmadığı bir düzlemde Öcalan'ın mesajlarını Kandil'e nasıl ulaştıracağı da ayrı bir tartışma konusu.
Araştırmacı, yazar Mustafa Peköz, iktidarın yine de bu yöntemi denemek istediği kanısında:
"AKP yeni süreci daha çok Öcalan üzerinden gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bu, bir bakımıyla Kandil'in saf dışı bırakılması anlamına gelecektir. Bu durumda Kandil ise bunu kabul etmeyecektir. Öcalan'ın bu yeni dönemde yeni bir ateşkes çağrısı yapması gündeme gelebilir. Ama Öcalan PKK'yi bütünüyle saf dışı eden bir sürece onay verdiği zaman bu, Öcalan'ın liderlik poziyonunu PKK'de ciddi olarak tartışmanın gündemine getirebilir."
Peköz son dönemde iktidarın Öcalan'ı devreye sokmak istediğini iddia ediyor:
"Öcalan'ı devreye sokmak istediler ama girmedi. Çünkü PKK'nin Öcalan'ın herhangi bir ateşkes önerisini reddedeceği biliniyordu. Öcalan bu gerçeği gördüğü için, kendi poziyonunu korumak bakımından sürece müdahil olmadı."
**Süreç başlamazsa hükümet ne yapacak?Peki iktidarın "örgütün silah bırakma iradesi" ve KCK'nın "operasyonların durması" taleplerinin gerçekleşmediği bir ortamda süreç "buzdolabından çıkartılmazsa" ne olur?
Galip Ensarioğlu "böyle bir durumda onlara rağmen demokratikleşme, özgürlükler için reformların süreceğini" söylüyor:
"Kürt sorununda kültürel, demokratik haklar, özgürlükler anlamında, Batı'da ne varsa Türkiye'de o olacak. Bu anlamda reformlar yapılacak. Bu, çözüm sürecine bağlı olmaksınızı devam edecek bu. Çözüm süreci başlamasa da reformlar devam edecek. Biz reformları, vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu bir örgütün merhametine veya bir örgütün tavrına göre belirleyemeyiz. Örgütün Türkiye'deki silahlı varlığına son vermesi durumu olmazsa da süreç onlara rağmen devam eder. Demokratikleşme, özgürlükler devam eder. Silah bırakmak isteyenlere de bir rehabilitasyon süreci, bir teknik çalışma yapılır. Çünkü anlamsız bir savaşı yürütmek istemeyen silahlı güçler olabilir. Ondan sonra her şeye rağmen 'ben devletle savaşacağım' diyene her devlet ne yaparsa öyle yapılır."
**Hükümet yeni aktörleri gündeme getirebilirHükümetin yeni sürece yeni aktörleri katma eğiliminde olduğu anlaşılıyor.
HDP'nin yeni süreçteki rolünü konuşurken Ensarioğlu, "HDP kendi rolünü oynamazsa onun dışında farklı aktörler ortaya çıkabilir. Hatta bu saatten sonra onlar olsa da olmasa da bu grupları bu sürece dahil etmek lazım" diyor.
"Bu aktörler kim?" diye sorduğumuz Ensarioğlu, isim vermekten kaçınıyor ve "bir sürü" deyip ekliyor:
"Gerek muhafazakar, gerek liberal, gerek sosyalist bir sürü gruplar var. Kimse kendisini vazgeçilmez görmemeli, tek muhatap görmemeli."
Bu olası aktörler arasında akla ilk olarak, 1 Kasım seçimlerine girmeyen ve tabanı büyük oranda AKP'ye oy veren Hüda-Par (Hür Dava Partisi) ile Mesut Barzani Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) çizgisine yakın siyasi parti ve örgütlenmeler geliyor.
Bu arada hükümetin süreçte olası bir HDP'yi devre dışı bırakma adımına hem Öcalan'ın hem de Kandil'in tepki göstereceği düşünülüyor.
Yeni anayasa ve başkanlık sistemiYeni anayasa tartışmalarının da çözüm süreci açısından belirleyici rolü olacak.
Özellikle anayasa paketine eklenmek istenen başkanlık sistemi, Kürt sorununu durumu açısından da tartışılacak.
HDP'li Fırat başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini açıklarken "Biz HDP olarak demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın destekçisi olacağımızı da her zaman söylüyoruz. Biz başkanlık sistemine karşı değiliz, Türk işi başkanlık sistemine karşıyız" diyor.
Bölgesel gelişmeler ve çatışmaların derinleşme riskiKilit sorulardan biri de çözüm sürecinin başlamaması durumunda çatışmaların sertleşip sertleşmeyeceği.
Seçimin hemen ardından süren operasyonlar ve siyasilerin açıklamaları önümüzdeki dönemde askeri yöntemlerin devam edeceği izlenimini veriyor.
KCK'dan gelen ilk mesajlar KCK'nın çatışmasızlık kararını devam ettirmek için hükümetin atacağı adımlara bakacağını, operasyonların sürmesi durumunda savunma amaçlı bir strateji izleyeceği yönünde.
Ancak KCK, "operasyonların yoğun olarak sürmesi halinde biz de topyekün bir savaş başlatırız" mesajını da veriyor.
Fırat, çatışmaların sürme ihtimaliyle ilgili "Türkiye bunu ne ekonomik, ne sosyal, ne kültürel olarak kaldırabilir" diyor.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi masanın, çatışmaların iyice sertleştirkten sonra kurulması da olası.
Araştırmacı, yazar Mustafa Peköz özellikle iktidarın örgütün zayıfladığını düşünerek operasyonlarını artırması durumunda savaşın derinleşebileceği gibi Öcalan'ın Kandil'i dışlayan bir müzakere sürecine girmesi durumunda da Kandil'in savaşın boyutunu artıracağını söylüyor.
Ancak Peköz kısa vadede olabilse de orta vadede sert bir çatışma süreci beklemediğini, çatışmaların metropollere de yayılabileceğini, ortaya çıkacak ekonomik sorunlar ve istikrarsızlık görüntüsünü hükümetin istemeyeceğini, ciddi güç kaybedeceğini, bunun yanında bu durumda uluslararası güçlerin Türkiye'ye savaş konusunda baskı yapacağı görüşünde.
Türkiye'nin çözüm süreci sadece Türkiye içi dinamiklere bağlı değil, aynı zamanda bölgedeki gelişmelerden de etkileniyor.
Suriye'nin kuzeyinde Rusya'nın da müdahilliği ile PYD ve ABD'nin taktiksel yakınlaşmasıyla oluşan yeni düzlem Türkiye'nin Kürt sorununda yaşanacak gelişmeleri daha da etkileyecek gibi görünüyor.
Peköz, "Suriye'de yeni süreç hızlı bir şekilde ilerliyor. ABD'nin özel kuvvetlerinin PYD'yle operasyon kararı var. Kandil'in onayı olmadan böyle bir sürecin başlamayacağını herkes biliyor. Türkiye 'nin bir tarafta PKK'yle çatışmayı yükseltmek ve PYD'yi terörist görmek politikasıyla, ABD ve Rusya'nın PYD hatta PKK politikası nasıl eş zamanlı yürüyecek?"
Türkiye'de çözüm sürecinin başlayıp başlamayacağı, başlarsa nasıl ve kimlerle yürüyeceği belirsiz. Ancak AKP'nin yeniden tek başına iktidar olduğu ve Suriye'de kartların yeniden karıldığı bir düzlemde başlayacak bir çözüm süreci öncekinden epey farklı olacak gibi görünüyor.****