Amerika Birleşik Devletleri'nde üretilen toplam yiyecek miktarının 40%'inin çöpe gittiğini biliyor muydunuz? Aktivistler, oluşan bu gıda israfinı azaltmak ve atılan yiyeceklerle başkalarına yardim etmek için kendilerine düşen görevleri yapıyorlar.
Adam Smith, Leeds'in Armley bölgesinde The Real Junk Food Projesi'ni başlatarak kendi üzerine düşeni yapmaya karar verdi. Sosyal girişimci; market ve gıda bankalarının istenmeyen ürünlerini alıp, bu ürünlerle güveç, çorba ve kek gibi yeni ürünlerin hazırlandığı Sosyal Cafe İmparatorluğu'nu yarattı.
Bu iş modelinin en önemli özelliği ise "Gönlünden Kopanı Ödeme" kuralının olması . Bu da doğal olarak insanları ödemeye teşvik ediyor. Ödeyecek bir şeyleri olmayanlar ise yemek hazırlamak için çalışabiliyorlar.
The Independent gazetesinin haberine göre; Smith son 10 ay içinde 20 tonluk gıda artığıyla yapılan yemeklerle 10.000 kisinin karnını doyurup, 30.000 pound'un üzerinde para topladı.
Bu başarıyla birlikte; Manchester, Bristol, Los Angeles, Brezilya, Varsova ve Zürih gibi dünyanin birçok yerinde buna benzer cafe sayısı artış gösterdi.
Amerika'da bunun gibi "The Daily Table" adli bir başka cafe-market, zaman aşımına uğramış yiyecekleri, besleyici ve lezzetli yemeklere dönüştürüp, müşterilerine sunuyor. Bu konseptin yaratıcısı ise Trader Joe eski başkanı Doug Rauch.
Girişimcilerin amaçlarına ulaşmalarını sağlayacak, kullanılabilir yiyecekleri bulmak kolay değil elbette. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi perakendeciler, son kullanım tarihi geçmiş yiyecekleri satmaları nedeniyle dava edilebilir. Smith'in bu organizasyonu; sürdürülebilir yiyeceklerdeki kullanımın kontrolünden, yol gösterici süpermarketlere kadar uzanan yasayı değiştirebilecek "best-before" tarihi uygulamasına imkan veriyor.
Bu konuda ilerlemeler var. 2015 yılının ilk aylarında Fransa, süpermarketlerindeki kasıtlı gıda israfını yasa dışı olarak tanımladı. Marketler artık, ellerinde kalan yiyeceklerini yardım, hayvan yemi ya da gübre olarak vermek zorundalar.
The Independent gazetesi, Ingiltere'deki gıda fiyatlarrının 2003'ten bu yana 47%, Amerika'da ise 30.4% oranında arttığını belirtiyor. Almanya'daki yiyecek enflasyonuna bakılacak olursa bu oran 22.1%, Fransa'da ise bu oran 16.7%'ye düşüyor.
Ne yazik ki, Smith'e benzer grupların çoğu, başkalarının tüketimine uygun olmayan gıdalarla meşgul olmayı küçümsüyor. Bakış açısının biraz değiştiği takdirde atılmış yiyeceklerin mükemmel bir yemek olabileceğini anlamak mümkün. Bunu er ya da gec kavramak bu gezegen üzerinde yaşayan herkesin yararına olacaktır.
İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılama mücadelesi verirken "sistem" ile ilgili büyük bir hata olduğu çok açık. "The Real Junk Food" projesinin diğer sosyal cafelere ilham kaynağı olacak harika bir konsept ve is modeli olmasını umuyoruz.