YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"100. Yılında Balkan Faciası" Sempozyumu Başladı

Türk Ocakları İstanbul Şubesi'nin düzenlediği “100. Yılında Balkan Faciası” konulu sempozyumda konuşan İskeçe Müftüsü Ahmet...

Türk Ocakları İstanbul Şubesi'nin düzenlediği “100. Yılında Balkan Faciası” konulu sempozyumda konuşan İskeçe Müftüsü Ahmet Bekar, Batı Trakya’da yaşanan sorunlara dikkat çekerek, “Minarenin bir taşına bir altın değerin biçildiği ve bir taş getirene bir altının verildiği bir yerde, camilerimiz maalesef yıkılma tehlikesi altındadır’’ dedi.

Fatih Ali Emir-i Efendi Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozyuma Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram, Balkan ülkelerinden Makedonya Türk Milli Birlik Hareketi Partisi Genel Başkanı Erdoğan Saraç, Kosova’dan Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar ve Diaspora Başkanı İbrahim Makolli katıldı. “100. Yılında Balkan Faciası” sempozyumunun açılış konuşmasını Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Dr. Cezmi Bayram’ın yaptı. Balkan faciasının hem Türk Ocakları açısından hem de Türk milleti açısından çok önemli olduğunu belirten Başkan Cezmi Bayram, “Bunun Türk Ocakları açısından önemi Türk Ocaklarını kuranlar, bunun gelişmesine önem verenler, esas itibariyle çoğu Balkanlar’da yetişmiş kişilerdir. Ve oradaki mücadeleler içinden çıkmış, oradaki tecrübelerle milliyetçilik fikrini zaruretten kabul etmiş insanlardır” diye konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İlişkiler Daire Başkanı Abdurrahman Şen ise, konuşmasına İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’dan alıntı yaparak, “Hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi ?” sözleriyle başladı. Şen, “Bugün hepimizin bu sözü çok daha iyi okuyup anlaması gereken bir dönemdeyiz. Bu bakımdan tarihin tekerrür etmemesi için bu tür toplantıların önemli olduğuna inanıyorum” diye konuştu.

İskeçe Müftüsü Ahmet Bekar da, Batı Trakya’daki Türklerin yaşadığı sorunları dile getirdi. Batı Trakya’da 150 bin Türk’ün yaşadığını ve onların çektiği sıkıntıları anlatmak istediğini ifade eden Bekar, “150 bin Türk Meriç’in öbür yanında Yunan’ın insafına bırakılmış. Lozan Antlaşması varsa da Yunanlar tarafından uygulanmayan bir anlaşma. Son zamanlarda Türkiye’deki bütün azınlıkların hakları verilirken, o iyi niyetlerin karşılığı olarak görülmeyen topraklar Batı Trakya. Yunan’ın tabiri ile üç çeşit halk yaşar orada Müslüman azınlık diye. Fakat oradaki halkın ifadesiyle tek bir millet bulunur azınlık olarak. Onlar da Batı Trakya Müslüman Türk milleti. Balkan Savaşlarından sonra veya o faciadan sonra Yunan’a bırakıldığımız günden beri, bizi parçalamaya, yok etmeye, sindirmeye, asimile etmeye uğraşmış fakat bugüne baktığımızda Avrupa’nın şımarık çocuğunun o kadar çalışmasına rağmen sevinerek ifade ederim ki orada hala Müslümanlık, hala Türklük buram buram kokuyor” dedi.

“CAMİLERİMİZ MAALESEF YIKILMA TEHLİKESİ ALTINDADIR’’

Batı Trakya’da 30’a yakın medreseden ikisinin kaldığını, 300’e yakın caminin tamir edilemediği için çatılarının aktığını ifade eden Bekar, elindeki cami fotoğraflarını göstererek, “Minarenin bir taşına bir altın değerin biçildiği ve bir taş getirene bir altının verildiği bir yerde camilerimiz maalesef yıkılma tehlikesi altındadır’’ dedi.

Batı Trakya’daki müftülük kurumuna Lozan ve Atina antlaşmalarında verilen hakların Yunan devleti tarafından uygulanmadığını söyleyen Bekar, “Batı Trakya’da belki dünyanın hiçbir yerinde olmayan kadılık yetkilerini kendisinde bulunduran bir müftülük söz konusu. Yani nikâh kıyma, boşanma, velayet, miras, aile hukuku, okulların, vakıfların denetimi, camilerin bütün her şeyin denetimi müftüye bırakılmıştır. Bu da Lozan Antlaşması'nda vardır. Atina Antlaşması'nda belirlenmiş bir şekilde vardır. Fakat Yunan devleti bu yetkileri hiçbir zaman müftüye vermemiştir. Hatta bu durumdan müftülük makamını daha aşağı çekebilmek için çalışmaktadır. Şu anda 3 sene önce kanun teklifi olarak sunulan, yürürlüğe sokulmayan bir kanun söz konusudur. O da 240 imam yasasıdır. Bundan da amaçlanan aynen öğretmenlerimize yapmış oldukları oyunun tekrarıdır. Yani devlet memuru yaparak istediğini yaptırabilmedir. İmamları da devlet memuru olarak düşünmektedir. Devlet memuru olan imamlar iş başına geldikten sonra müftü seçimi de istediği şekilde olacaktır. Ve Batı Trakya’da Müslüman unsur bittikten sonra Türklüğün de kaybolacağını düşünüyorlar” diye konuştu.

Seminerde konuşan Makedonya Türk Milli Birlik Hareketi Partisi Genel Başkanı Erdoğan Saraç, “Bu Balkan faciasını çocuklarımıza, öğrencilerimize mal etmediğimiz sürece pay çıkarmamız mümkün değil. O yüzden çocuklarımıza mal etmemiz gerekiyor. Bu Balkan faciasının gerçekten önemli bir yanı, Türk Ocaklarının ortaya çıkmasıdır. Türk Ocağı, hakikaten ulvi bir ilke ile Türklüğü yaşamak, sevmek, yüceltmek, Türk devletini ayakta tutabilmek için ortaya çıkmıştır” dedi.

“GÜÇLÜ TÜRKİYE, DIŞ TÜRKİYE’NİN TEMİNATIDIR”

"Güçlü Türkiye, dış Türkiye’nin teminatıdır" diyen Saraç, “Kim düşman olmak isterse buna o bizim de düşmanımızdır. Bugün o coğrafyada Türk olarak kalmak, zannederim yiğit insanların işidir. Biz orada Türkçe'yi resmi dil yapmışızdır. Ortamlarımızda Türkçe konuşuyoruz. Türk'ün milli manevi değerlerine sahip çıkıyoruz. Bu şekilde ayakta durmaktayız. Türk olarak kalmamızın yegane nedeni, dine olan bağlılığımızdır. Din, bizim kültürümüzün miğferidir. Ruhumuzun, maneviyatımızın mihenk taşıdır. Dine bağlılığımızdan dolayı bugün Türk olarak kaldık” ifadelerini kullandı.

Sempozyuma katılan Kosova Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar, “Kosova Demokrat Türk Partisi’nin Genel Başkanıyım. Orada bulunan Türk toplumunun en üst düzeyde siyasi temsilcisiyim. Balkan faciasının etkileri, neticeleri, psikolojik analizlerinin yapılması, araştırılması gerekir. Bunu da iki yöne bağlamak gerekir. Bir yandan, oradaki Türklerin, Müslümanların davranışları, bir taraftan da buraya göç edenlerin yaşadıkları travma oluşturmuştur. Bunların önceki toplantılarımızda ve sonraki toplantılarımızda değerli hocalarımız tarafından araştırılmasını öneriyorum ve yapılacağına inanıyorum” diye konuştu.

Kosova Diaspora Başkanı İbrahim Makolli, konuşmasını tercüman eşliğinde Arnavutça yaptı. Makolli, “Balkan trajedisinden yüz yıl sonra, günümüzde hâlâ bu tür trajediler devam etmektedir. Yüz yıl önce Balkan trajedisinin yaşanmasının en önemli nedenlerinden biri de, başka bir dilde konuşmalarından, başka bir dine ait olmalarındandır. Bu yüzden Balkanlarda yüz binlerce kişi yerlerinden olmuştur. 1912’den 1960’a kadar Kosova’dan yüz binlerce kişi Müslüman olarak; Türk, Boşnak, Arnavut olsun oralardan baskılar sonucunda zorla diğer ülkelere göç ettirilmiştir” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından Balkan faciasını anlatan bir belgesel gösterimi yapıldı. Konuşma yapan katılımcılara teşekkür plaketi takdim edildi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler