Tüm gün iş güç, aile hayatı, kocaman şehirlerdeki trafik stresi derken gözlerinizi kapatıp "Bir emekli olayım, yerimden kıpırdamayacağım valla!" dediğiniz olmuştur kesin. Şehirde ancak metro veya otobüse yetişebilmek için koşan, sağlıklı beslenmeyi unutmuş, bisiklete binmekten "Bu yollarda mI?" diyerek bucak bucak kaçmış, iki kat için bile asansöre binen ve "Çok da uzun yaşamayayım, sağlıklı bir yaşta öleyim..." diyerek bu hayatın aslında kendisi için ne kadar zararlı olduğunun farkındalığını dışa vuran kent insanlarıyız hepimiz. Ancak gördüğümüz bir haber, bizi başka bir hayatın ve başka bir emekliliğin mümkün olduğuna inandırdı.
Silivri'de 35 yıllık bir yazlık alıp denizin kirinden şikayet etme hayallerinizi gerçekten bir kenara bırakmalısınız. Yaşlılıkta da hayatın müthiş olabileceğini, yaşlılıkta da hareket edilebileceğini ortaya koyan Julia Hawkins, belki de dünyanın en mutlu yaşlılarından birisi olabilir.
101 yaşundaki Hawkins, bir emekli öğretmen ve aynı zamanda büyük büyükanne. 81 yaşındayken sağlıklı ve fit kalabilmek için bisiklete binmeye başlamış ve bunu günlük rutini haline getirmiş. Bir gün ansızın, bisiklete binmek yerine koşmak istemiş. Özgürlüğü de koşarak bulduğunu söylüyor: "Koşarken sadece kendimle baş başa kalmış gibi hissediyorum. Bana yardım eden hiçbir şey olmuyor, sadece vücudumla yapabileceğimin en iyisini yapıyorum." diyor.
100 yaşındayken hali hazırda bisikletle altın madalya kazandıktan sonra 50 ve 100 metrede koşu yarışlarına katılmaya karar vermiş. Bu arada bisikletten de vazgeçmiş değil. Bisikletle yarışmaya da devam edeceğini söylüyor.
Julia Hawkins'in hikayesi her şeyden önce, spor yapmanın gençlikle alakası olmadığını ortaya koyuyor. Hangi yaşta olursanız olun spor yapabileceğinizi, ayrıca o sporda madalya kazanacak kadar iyi noktalara gelebileceğinizi ortaya koyuyor. Spor yapmak hiçbir zaman boş ve eziyete dönüşen bir iş değil Julia için. Bu, hepimize örnek teşkil etmesi gereken bir şey. Ufacık bir enerji bulduğu anda bile kendisini antrenman yaparken bulan 101 yaşındaki bir kişiye saygı duymaktan, onu takdir etmekten başka yapacak bir şey bulamıyor insan.
101 yaşındaki bir kadından öğreneceğiniz ilk şey aile kökleri gibi hemen unutulacak şeyler değil. Julia'nın bize öğrettiği şey öncelikle kendimize iyi davranmayı ve iyi bakmayı öğrenmek. Ne çok zorlamak, ne kötü davranmak, ne çok şımartmak ne de çok yormak esasen... "Kendinizi salıp boşlukta savrulmakla canınızı yakacak kadar çabalamak arasında ince ve sağlıklı bir çizgi var." diyor.
"101 hissetmiyorum kendimi. 60 ya da 70 yaşında hissediyorum. 101 yaşındayken zaten harika olamazsınız, ama ne olursa olsun hiçbir şey beni durduramaz." diyor.