Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

101. Yıl Dönümünde Unutulmayan Bir Olay: Sarıkamış Harekatı

Kimine göre destan kimine göre bir facia... Binlerce şehidin verildiği Sarıkamış Harekatı'nın yıl dönümü bugün...

101. Yıl Dönümünde Unutulmayan Bir Olay: Sarıkamış Harekatı

Destan diyen de var facia olduğunu söyleyen de... Verilen şehit sayısı ve şehitlerin azımsanamayacak bir bölümünün kurşun yemeden, donarak can vermesi ise olayın en acı yanı...

22 Aralık 1914 yılında, Enver Paşa önderliğinde yapılan bu manevra Osmanlı'nın son dönemlerindeki en tartışmalı kararlarından biri olduğu su götürmez bir gerçek...

1878 yılında beri Rusların elinde bulunan doğu illerimizi almak için harekete geçen ordunun Yavuz ve Midilli zırhlıları ile Rus limanlarını bombalaması olayın başlangıcı oldu.

Karşılık olarak 30 ekim 1914'te Rusların taaruzu başladı.

Saldırıları ile Pasinler'e kadar gelen Rus ordusunu Köprüköy'de durduran Osmanlı ordusu Rus-Kafkas birliklerine sağlam bir mağlubiyet tattırmıştı fakat (şartlar dolayısı ile) düşmanın üzerine gitmenin akıllıca olmadığı anlaşıldı. Ta ki Enver Paşa ve Alman kurmaylar Erzurum'a gelene kadar...

Erzurum ve Köprüköy'de teftişlerini yapan Enver Paşa ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bilgiye sahip değildi. Üstelik, ordu kumandanı Hasan İzzet Paşanın, bu mevsimde harekat yapılamayacağı, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık, onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa, 18 Aralık 1914 tarihinde, kıtalara, taarruz emrini verdi.

Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı, özellikle Arabistan'dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu'dan sevk edilenler, sıcak iklime alışık olup, teçhizatları yönünden kış şartlarına hazırlıksızdı. Üçüncü Ordunun üç kolordusu (9, 10, 11. Kolordular), 24 Aralık 1914 günü -39 derece soğukta Büyük Sarıkamış Çevirme ve Kuşatma (İhata) Harekatına başladı. Ayrıca, gerilla harbi yapan yarı resmi Türk çeteleri de, Ardahan'a hareket etti. Üçüncü Ordudan bazı kıtalar, 24-25 Aralık gecesi, Sarıkamış'a ulaşmayı başardı.

Ancak, Allahuekber Dağlarını aşarken çetin zorluklar ve kış şartları sebebiyle gerek miktar, gerekse mevcut silahları yönünden çok zayiat ve kayıp verdiler. Allahuekber Dağlarını aşan Mehmetçiklerden bir kol da, Sarıkamış'ın doğusundaki Selim İstasyonuna vararak demiryolunu tahrip edince, Sarıkamış'taki Rus kolorduları paniğe uğradı. Gayri resmi Türk çeteleri de, 1915 yılı başında Ardahan'a girdi. Rus Kafkas Ordusu Başkumandanı, Üçüncü Ordunun ilerleyişi üzerine 2-3 Ocak 1915 günlerinde telsiz-telgraf ile müttefikleri Fransa ve İngiltere'ye, günde birkaç defa yalvarırcasına başvurarak:

Telefon konuşmalarını durduran soğuk ve kış, Türk ordusunu engelleyemiyor. İkinci bir cephe açarak, Türk ordularının ilerlemesi durdurulamaz ise, zengin Bakü petrolleri, Osmanlı-Alman ittifakının eline geçecek ve Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır!” haberini gönderiyordu.

Sonrası tam bir trajedi...

Kışın iyice bastırması ile 3-4 Ocak 1915 gecesi şartlar inanılmaz zor bir hal aldı. Fırtına ve yağan Kar, çarpışan birliklerin üzerine çöktü. Kar ile birlikte gelen dondurucu soğuklar bastırınca, 150.000 kişilik ordunun 90.000'i (veya 60 000'i) donma, dizanteri ve tifo gibi hastalıklarla telef oldu. Sarıkamış İstasyonuna giren Enver Paşa, bu felaket karşısında, Üçüncü Orduyu bırakıp, İstanbul'a döndü. Bu harekatta Ruslar, 32 000 kayıp verdiler.

(Burada not düşülmesi gereken bir not ayrıntı var; donarak veya şartlar dolayısı ile şehit olanların sayısı bir çok kaynakta farklılık göstermekte ama genel kanı 60.000 civarı olduğu yönünde. Ayrıca TSK'ya göre genel toplam Türk kaybı 60.000, öldürülen düşman ise 30.000)

Savaştan sonra İstanbul'a dönen Enver Paşa uzun bir süre Sarıkamış hakkında herhangi bir haber, bildiri, veya yayın yapılmasını engelleyerek sansür uyguladı ve Osmanlı halkı savaşta olup bitenleri uzun yıllar sonra öğrendi.

Harbiye Nazırı Mirliva Enver Paşa ile düştüğü anlaşmazlık yüzünden Irak’a gönderilen ve orada Osmanlı 6. Ordusu komutanı olarak Britanya İmparatorluğu Mezopotamya Ordusunu bozguna uğratacak olan Osmanlı ve Alman Mareşali Goltz Paşa günlüğüne şöyle yazmıştı:

“...Kafkasya’da maalesef kendilerini Napolyon Bonapart zanneden ve cahil yetişen birçok adam var. Bunlar, ordularına güçleriyle bağdaşmayan görevler vermişler ve bu yüzden ordularını büyük zarara uğratmışlardır."

1918 Mart ayında Brest-Litovsk Antlaşması ile Sarıkamış ve Kars geri alındı, ama aynı yılın Ekim ayında Mondros Mütarekesi uyarınca eski sınırlara dönülmek zorunda kalındı ve topraklar elden çıkarıldı... Hafız Hakkı Paşa'nın günlüklerinden o günlere ait kısa bir bölüm

Tarihçi Murat Bardakçı, zamanın paşalarından Hafız Hakkı'nın el yazması günlüklerinden bir bölümü paylaşmıştı;

KASIM 1914: Mateessüf, sabah, donanmamızın düşman donanmasıyla harbe tutuştuğu haberi geldi ve hemen Alman erkán-ı harbiyyesi (genelkurmayı) ile temas edildi. Mezkur erkán-ı harbiyyenin bizden şunları istediğini anladık:
*- Hemen, Karadeniz’de hareket.
*- Mısır istikametinde mümkün mertebe çabuk ilerlemek.

*- Cihad-ı mukaddes (kutsal savaş) ilán etmek.*

Ben, bunların üçünü de saçma addediyorum fakat ne yapayım? Madem ki müttefik? Dik Alman kafasına láf anlatmak da kabil değil. Bir kerre de harp başlamış! Artık olacak!

Harp nasıl başladı: Donanma kumandanına şöyle bir emir hazırlanmış idi: ‘Rus donanmasını mahvederek Karadeniz’de hákimiyet kazanınız’. Bu emir, benim kasamda duruyordu. Ancak icabında ve zamanında verilecekti. Bizim hareketimizden evvel, Nazır (Harbiye Nazırı Enver Paşa) emri istedi. ‘Şuson’a (Alman amirali) vereceğim. Kapalı bir zarf içinde. Lázım olduğu zaman emri aç! diyeceğim’ dedi. Ben şüphelendim, rica ettim, dinlemedi.

Halbuki, iş büsbütün başka türlü imiş ve Şuson kendisi Alman kafasıyla yapmış, etmiş, bizi vakitsiz bir harbe sürüklemiş. Bundan sonra artık vaziyeti selámete çıkarmak için canla-başla çalışmak lázım.

ARALIK 1914: Hastaların yemekleri ve háli bir türlü düzelemiyor. Bugün yine birçok adam dövdüm ve derken yine bir feláket karşısında bulundum:

Hastahane yanında bir hasta nefer, titrek ayaklarıyla matarasını doldurmaya gidiyor! Sordum:

*- Niçin gidiyorsun?
*- Ne yapayım efendim, para ile su satıyorlar. Benim param yok!

*- Kim satıyor?
*- .....

*- ..... kim?
*- Hademe.

*- Haydi göster.*

Yürüdük. Zavallı, canlı cenaze gibi. Hastahaneden ahıra girdik. Yine iki ölü vardı.

İçeride bir teláş. Su değil, ekmek satılıyordu. İri yarı bir çavuş. 60 para, beş kuruşa ekmek satıyordu. Öldüresiye vurdum. Taşla kafasını ezdim. Firara koyuldu (kaçmaya çalıştı). Yanımdaki mülázım (teğmen) Küçük Münir yetişti, herifi altına aldı. Bir kasatura buldum, kafasını gözünü parçaladım.

10 OCAK 1915: Hava güzel, ben hastayım. Derece-i hararetim (ateşim) 37,5. Her tarafım ağrıyor. Vaziyet yine sakin. ...Yaralılara maaşlarına mahsuben 10 kuruş verdirdim. ... yaralı çavuşların Erzurum’a sevkini emrettim.Adına ağıtlar söyleyen olay için yazılmış en güzel şiirlerden biri: Sarıkamış Şehitleri Şiiri

Sarıkamış Şehitleri
Gelinlik giyinmiş körpe kız gibi,
Karlara serildi Sarıkamış’ta.
Mevsimler ağlaştı gece buz gibi,
Şafaklar gerildi Sarıkamış’ta.

Mehmedim çarıksız Yemenden gelmiş,
Pak beden mor oldu Sarıkamış’ta,
Gök mavi yer beyaz, kefeni almış,
Bir tufan görüldü Sarıkamış’ta.

Hoşaftı menusu yağsız yemekler,
Öğünler bir oldu Sarıkamış’ta,
Ağlaştı mevcudat ve de melekler,
Ak yaşlar nar oldu Sarıkamış’ta.

Yıldızlar ağlaştı bulutlar indi,
Defterler dürüldü Sarıkamış’ta,
Namlular yırtıldı taşlar delindi,
Bir tarih yarıldı Sarıkamış’ta.

Cilvesidir lakin buda kaderin,
Zor nizam kuruldu Sarıkamış’ta,
Yaram çok ağırdır çıban çok derin,
Silahsız vuruldu Sarıkamış’ta.

Sarıkamış dinle tarih seslenir,
Şehitler soruldu Sarıkamış’ta,
Abide gerekli ruhlar süslenir,
Emr-i Hak verildi Sarıkamış’ta.

Bak Ömer rikkatle, bak perde perde,
Bak Mehmet pir oldu Sarıkamış’ta,
Şehitler ölmez Hay! Şehit her yerde,
Cennete girildi Sarıkamış’ta.

Ömer Ekinci Micingirt

En Çok Aranan Haberler