HABER

11 Eylül herşeyi değiştirdi

11 Eylül saldırılarının üzerinden geçen bir yılda onyıllar sürecek değişiklikler yaşandı. Çatışma noktalarını hareketlendiren, dünyanın diken üstünde oturmasına neden olan saldırıların etkisi Afganistan'dan dalga dalga yayıldı. Ve şimdi Irak'a yaklaşıyor. 11 Eylül, dünya politikasında çok şey değiştirdi.

11 Eylül herşeyi değiştirdi

Geçtiğimiz yıl 11 Eylül günü düzenlenen terör saldırıları dünya politikasında önemli değişikliklere neden oldu. Saldırılardan sonra sayısız ülke Amerika ile dayanışma sözü verdi, NATO ilk kez ittifak durumunu öngören Washington Antlaşması'nın 5. maddesini işletti, Afganistan'da Taliban rejimine son verildi. Ancak aradan geçen bir yılın sonunda, teröre karşı oluşan uluslararası ittifakta çatlaklar oluşmaya başladı.

Teröre karşı uluslararası bir ittifakın oluşturulması, 11 Eylül'den sonra Amerikan dış politikasının en önemli hedefi haline geldi. Saldırının özgür yaşayan tüm uluslara yöneltildiğini söyleyen Başkan Bush, açık açık "Bizden olmayan bize karşı demektir" diyordu.

Amerika'nın dostları ve müttefikleri ile beraber dünyada barış ve güvenlik isteyen herkes ile biraraya gelmeye hazır olduğu söyleyen Bush, amaçlarının terorizme karşı savaşı kazanmak olduğunu vurguluyordu.

ABD'YE DESTEK SÖZÜ

Bush'un sözleri dünyanın dört bir yanından destek buldu. Uluslararası arenada önde gelen politikacıların çoğu Amerika ile dayanışma içine gireceklerini ve birlikte terörle mücadele edeceklerini duyurdu. Almanya'nın Başbakanı Gerhard Schröder de "Bu medeni dünyanın tamamına karşı yapılmış bir savaş ilanıdır" diyerek, ülkesi adına Amerika'ya sınırsız dayanışma ve destek sözü verdi.

İngiltere Başbakanı Tony Blair ise terörizme karşı dünyadaki tüm demokrasilerin biraraya gelerek savaşması ve kötüyü tamamen dünya yüzeyinden silme çağrısı yapıyordu.

RUSYA VE ÇİN DE İTTİFAKTA

Saldırılardan önce Bush yönetimi ile gerginlik yaşayan ülkelerin, örneğin Rusya ve Çin'in de teröre karşı koalisyona desteklerini açıkladıkları görüldü. Ama ittifaka katılmanın bu ülkelerin kendi çıkarlarına hizmet etmediğini düşünmek yanlış olur. İki ülke de kendi içlerindeki azınlıklara uyguladıkları baskıyı meşrulaştırmayı amaçladılar. Rusya Çeçen bağımsızlık savaşçılarına karşı tavrını, Çin ise Sincan-Uygur özerk bölgesindeki uygulamalarını haklı çıkarmaya çalıştı. Nitekim Amerikan Savunma Bakan Vekili Richard Armitage son Çin Halk Cumhuriyeti ziyaretinde ülkesinin, Uygur Bağımsızlık Hareketi ETİM'i terör örgütleri listesine alacağını açıkladı.

NATO 50 yıllık tarihinde ilk defa, Washington Antlaşması'nın, 'NATO üyesi bir ülkeye dışarıdan gelecek bir saldırının NATO'nun tamamına yapılmış sayılacağına' ilişkin 5. maddesini işletti. NATO Genel Sekreteri Lord Robertson kararı 2 Ekim 2001 tarihinde dünya kamuoyuna açıkladı.

AFGANİSTAN'A NATO'SUZ OPERASYON

Ancak Usame bin Ladin avı bu açıklamadan 5 gün sonra hem de NATO'nun desteği olmaksızın başladı. Amerikan ve İngiliz ordusu 7 Ekim'de Afganistan saldırlarına başladı. Bush gerekli açıklamayı yapıyor ve "Benim emrim ile Amerikan ordusu El Kaide teröristlerini eğitim kamplarına ve Taliban rejiminin Afganistan'daki tesislerine yönelik saldırılarına başladılar" diyordu.

Amerikalılar ve İngilizler NATO'ya ihtiyaç duymamıştı. Saldırılar için gerekli bilgileri bu iki ülke yetkillerine Kuzey İttifakı iletiyordu. Pakistan Amerika'nın baskısı sonucu Taliban'a verdiği desteği kesti ve teröre karşı savaşta Orta Asya'daki diğer devletler gibi yığınak bölgesi işlevini gördü.

ABD KÜRESEL BİR AĞ ÖRÜYOR

Afganistan savaşında yaklaşık 3 bin sivilin hayatını kaybettiği sanılıyor. Ama dünya kamuoyu bardağın dolu tarafı ile ilgileniyor ve harekatın Taliban rejimine son vererek Hamid Karzai yönetiminde bir geçiş dönemi hükümeti kurulmasını memnuniyetle karşılanıyor. 2001 Aralık ayından beri Kabil ve çevresi 19 ülkenin birliklerinden oluşan uluslararası barış gücünün kontrolü altında. Ancak ülkede hala istikrar ve güvenlik tam olarak sağlanabilmiş değil. Usame bin Ladin ise kayıplara karışmış durumda.

Bir de madalyonun diğer tarafına bakmak gerek. Teröre karşı ittifak, mücadele alanını başlangıçtan beri sadece Afganistan ile sınırlamadı. Bu nedenle Afrika Boynuzu'nda 5 ülkenin gemileri konuşlandırılmış halde bekliyor. Amerika'nın Ebu Seyyaf gerillaları ile mücadele için bin askerini Filipinler'e gönderdiği de bir sır değil. Amerika adım adım kontrol noktalarından ve işbirliği sözleşmelerinden oluşan küresel bir ağ örüyor.

BUSH ARAFAT'A DESTEĞİNİ GERİ ÇEKTİ

İsrail de teröre karşı koalisyona dahil oldu, Filsitinliler ise dışanda kalmak zorunda kaldı. Bu sırada Bush, Filistin lideri Yaser Arafat'a desteğini çekti. Bush tavrını, "Benim güvenimi kazanmak isteyen sözünde durmalı ve Arafat terörle mücadele sözünü tutmadı" şeklinde açıkladı. Amerika'nın Ortadoğu sorununa yeni yaklaşımı teröre karşı koalisyon içinde, öncelikle Arap ve Avrupalı müttefikler arasında tepki ile karşılandı. Bu tepki Bush'un 2002 Ocak'ında kullandığı "Şer Ekseni" tanımlaması ile güçlendi. Tanımda kastedilen Kuzey Kore, İran ve Irak idi.

İttifakı şu günlerde en fazla zorlayan konu da Irak'a düzenlenecek muhtemel bir operasyon. Avrupa ve Asya'da pek çok ülke böylesi bir operasyona katılmakta tereddüt etse ya da net ifadelerle katılmayacağını açıklasa bile Amerika kararında ısrarlı görünüyor. Ancak bu harekatın gerçekleşmesi halinde teröre karşı koalisyonun dağılmasına da kesin gözü ile bakılıyor.

İHA

En Çok Aranan Haberler