HABER

11 Mayıs İngiltere basın özeti

İngiltere basınında bugün, Türkiye ile AB arasındaki göçmen anlaşmasına ilişkin haberler ve analizler öne çıkıyor.

11 Mayıs İngiltere basın özeti

İngiltere basınında bugün, Türkiye ile AB arasındaki göçmen anlaşmasına ilişkin haberler ve analizler öne çıkıyor.

Financial Timesgazetesi "Türkiye ve AB 3 milyar euro'luk anlaşmada fikir ayrılığında" başlıklı haberinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AB'nin vaat ettiği 3 milyar euro'yu ödemesini istediğini, Brüksel'in ise ödemenin BM ve uluslararası sivil toplum kuruluşları üzerinden yapılması konusunda ısrarcı olduğunu yazıyor. Haberde şu ifadeler var:

"Ankara Brüksel'den, AB bütçesi ve üye ülkelerin katkılarıyla finanse edilen 3 milyar euro'yu doğrudan Türk hükümetine ve hükümete bağlı kuruluşlara vermesini istiyor."

"(Türkiye) parayı ülkedeki 2.75 milyon kayıtlı Suriyeli mülteci için yeni okullar ve yeni hastaneler yapılması, ayrıca mülteci kamplarının geliştirilmesi için kullanmak istiyor."

"Avrupa Komisyonu yardım harcamalarının tabi olduğu katı kurallar çerçevesinde fonların BM kuruluşları ve uluslararası sivil toplum örgütleri aracılığıyla yönlendirilmesinde ısrarcı davranıyor."

"Şimdiye kadar, BM'ye bağlı Dünya Gıda Programı, Uluslararası Göç Örgütü ve Danimarka Mülteci Konseyi gibi vakıfların da aralarında bulunduğu kuruluşlara yapılan bağışlarla, 190 milyon euro onaylandı. Avrupa Komisyonu, Temmuz ayı sonuna kadar toplam 1 milyar euro tahsis edileceği sözünü verdi."

Financial Times, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB'ye karşı memnuniyetsizliğini de ifade ettiğini belirtip, Salı günkü konuşmasından şu sözlerini aktardı:

"3 milyon mülteciye bu millet bakıyor. Ne dediler? 'Biz size yılda 3 milyar euro vereceğiz'. Peki, bu parayı verdiler mi şu ana kadar? Yok. Hala orta sahada top çeviriyorlar. Verecekseniz verin."

"Buraya geliyor yöneticiler, gidiyor bizim kamplarımızı geziyor, öbür taraftan da diyor ki 'Bize proje gönderin'. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz ne projesi? Şu anda 25 tane kamp var. Bu kampları görüyorsunuz. Proje diye bir şey yok. Biz uyguladık."

Haberde, AFAD Başkanı Fuat Oktay'ın Brüksel'deki yetkililerin Dünya Gıda Örgütü ve Unicef benzeri kuruluşlarla çalışma önerisinde bulunduğunu ancak Türkiye'nin bu öneriyi reddettiği de belirtiliyor ve Oktay'ın şu sözleri aktarılıyor:

"Bizim yaklaşımımız, bizimle doğrudan çalışmaları. Doğrudan. Böylece AB tarafından harcanacak ve kullanılacak her bir kuruş daha verimli ve daha etkin olacak."

AB'nin Genişlemeden Sorumlu yetkilisi Johannes Hahn'ın uluslararası kuruluşlarla yardım ulaştırmanın 'altyapı, insan gücü ve hali hazırda var olanlardan' dolayı daha iyi olacağı sözlerine katılmayan Fuat Oktay, Suriyeli mültecilerle nasıl ilgilenileceğini en iyi Türkiye'nin bildiğini söyledi.

Oktay, "Günlük olarak operasyonlar yürütüyoruz, ihtiyaçlarının ne olduğunu biliyoruz ve bu ihtiyaçlar bekletilemez" diyor.

Oktay, Avrupalı yetkililerin 'bürokrasiye, kurallara ve prosedürlere fazla takıldığını' söyleyip Brüksel'e bunları aşmaları uyarısında bulundu.

Financial Times'ın haberine göre Avrupa Komisyonu anlaşmanın başından beri ödenecek paranın çoğunun yardım kuruluşları aracılığıyla ulaştırılması konusunda ısrarcıydı.

Avrupa Komisyonu'ndan bir sözcü de "Bu fon mülteciler için, Türkiye için değil" diyor.

Haberin devamı şöyle:

"Bir takım 'sınırlı özel önlemler' kapsamında üzerinde anlaşılan projelerde kullanılması amacıyla Türk yetkililere doğrudan yardım verilebilir ama bunlar, Türkiye'nin paranın nasıl harcanacağıyla ilgili görüşünü tatmin etmeye yetmeyebilir."

"Bu uyuşmazlık, vize serbestisiyle ilgili kavgalar sürerken anlaşma yolunda yeni bir engel oluşturabilir."

"Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Erdoğan'la iktidar mücadelesi sonrası ani gidişi başarı beklentilerine darbe vurdu. Davutoğlu Merkel'le beraber insan kaçakçılarıyla mücadele ve Yunanistan'da sığınma talepleri reddedilenlerin geri dönüşünü kabul etme konusunda anlaşmaya öncülük etmişlerdi."

"Ama Erdoğan ise tam aksine, tekrar tekrar anlaşmaya dair umutları söndürdü."

'Göçmenler Yunanistan'dan Türkiye'ye kaçıyor'**Times**gazetesinde yer alan bir haberde de göçmenlerin Avrupa'dan ayrılıp teknelerle ve yüzerek Türkiye'ye geçmeye çalıştıklarını yazıyor.

Habere göre, birkaç grup göçmenin Yunan Sahil Güvenlik ekipleri tarafından Ege Denizi'nden Türkiye'ye geçmeye çalışırken yakalandı.

Yunan yetkililer, hafta içi iki Fas vatandaşının Sakız Adası'ndan Türkiye'ye yüzmeye çalıştığını, altı Iraklı Kürt'ün de şişme botla dönerken bulunduğunu söyledi.

Yetkililer göçmenlerin sıkılaştırılan sınır kontrolleri yüzünden geri dönmek istediklerini ifade etti.

Sakız Adası'nda Times'a konuşan bir sahil güvenlik yetkilisi "Bizi biraz şaşırttı. Genellikle gelen botları takip ederiz, gidenleri değil" dedi.

Göçmenler Sakız Adası'nda bir merkeze yerleştirildi. Türkiye'ye dönmeye çalışan göçmenlerle ilgili fazla ayrıntı verilmedi ancak bir yetkili "Bazıları sınır dışı edilecekti. Diğerleri de sığınma taleplerinin sonucunu beklemekten bıktı" diye konuştu.

Times'ın haberinde binlerce sığınmacının başvurusunun henüz işlenemediği gerekçesiyle Türkiye ile varılan anlaşmanın da tehlikeye girebileceği endişesi olduğu belirtiliyor.

Haberde ayrıca Avrupa Konseyi'nin de Yunan adalarında tutulan aralarında çocukların da olduğu göçmenlerin 'yasa dışı şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları ve kamplardaki yaşam koşullarının kötü olduğu yalnızca temel ihtiyaçlarının karşılandığı' uyarısında bulunduğu da aktarılıyor.

Diğer yandanTimesgazetesine konuşan İtalya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mario Giroda iklim değişikliği nedeniyle Afrika ve Asya'dan Avrupa'ya göç edenlerin kalmasına izin verilmesi gerektiğini söyledi.

Savaş bölgesinden kaçanların aksine iklim değişikliğinden dolayı kaçan mülteciler 'ekonomik göçmen' kategorisine giriyor. Giro da çevre değişikliği nedeniyle göç edenlerin topraklarından geçimlerini sağladıklarını ve iklim değişikliğiyle de yaşam şartları zorlaştığından göçe zorlandıklarını söyledi ve İtalya'da yasal statüye sahip olmaları için de yeni bir kategori oluşturacaklarını kaydetti.

'Anlaşma tehlikede'Daily Telegraph gazetesinde de Türkiye'nin terörle mücadele yasasında değişikliğe gitmeyi reddetmesiyle anlaşmanın bozulma riskiyle karşı karşıya olduğu yazıyor.

Haberde, AB Bakanı Volkan Bozkır'ın BBC'ye yaptığı "vize anlaşmasına dair umutlarını kaybetmeye başladığı" açıklamasına ve Cumhurbaşkanı danışmanı Burhan Kuzu'nun Twitter'da paylaştığı "Avrupa Parlamentosu yarın Türk vatandaşlarına Avrupa yolunu vizesiz açacak raporu görüşecek. Yanlış bir karar verirse mültecileri göndeririz" mesajına yer veriliyor.

'Günde bir bira sağlığa zararlı değil'**Independent**'da alkol tüketimi ve sağlığa ilişkin bir haber dikkat çekiyor.

İtalyan bilim insanlarının araştırmasına göre, günde yaklaşık bir ya da iki bardak bira içmek kalp krizinden korunmaya yardımcı oluyor.

İtalya'nın Pozzilli bölgesindeki Akdeniz Nöroloji Enstitüsü'nde (NeuroMed) görevli araştırmacılar, günde 700 ml'ye yakın (1.4 pint) bira içmenin kalp krizi riskini yaklaşık yüzde 25 oranında azalttığını söylüyor.

Independent'da yer alan habere göre yapılan 150 farklı araştırma sonucu, günde 330 ml'lik iki şişe biranın sağlığa zararlı olmayacağını gösterdi.

Araştırmacılar, kadınlarının çoğunun günde bir küçük teneke kutu bira, erkeklerin de iki kutu bira içmesinin, kanser, bunama veya diğer yaygın hastalıklara yakalanma risklerinde bir değişiklik yaratmadığını belirtiyor.

NMCD adlı bilim dergisinde yayımlanan araştırma, biranın, şarap gibi kalp rahatsızlıklarına karşı da benzer bir korunma sağladığını ifade ediyor.

Epidemiyoloji uzmanları, alkol içeriğindeki 'iyi' kolesterolün kalp krizi riskini de azalttığı sonucuna vardı.

Fakat uzmanlar, aşırı alkol tüketiminin organlara ciddi zarar verdiği, kamu sağlığı ve toplum için de ciddi bir sorun oluşturduğu uyarısında bulunuyor.

Araştırmacılar raporlarında "Alkol bağlantılı kanser veya alkol bağımlılığı riskleri yoksa düzenli ve hafif bira tüketen sağlıklı yetişkinlere, bira içmemeleri tavsiyesinde bulunmak için herhangi bir gerekçe yok" diyor.

Independent'a konuşan University College London'da görevli epidemiyoloji uzmanı Dr Annie Britton ise araştırmaya ihtiyatlı yaklaşmak gerektiği uyarısında bulunuyor:

"Bu kanıtlar için temel alınan epidemiyolojik çalışmaların kusurlu olduğuna dair kaygılar var."

"Makul oranda alkol tüketenlerin sağlığıyla, hiç içki içmeyen veya içmeyi bırakanların sağlığı kıyaslamak bu gruplar arasında başka farklılıkları da yansıtır."

"Bira dahil, alkolün kalbi koruduğu atfı abartılı olabilir."

En Çok Aranan Haberler