Yıllardır insanoğlunun tüm ihtiyaçlarını karşılayan doğadan zamanla hep daha fazlası beklendi. Bitmek tükenmek bilmeyen istekler için her seferinde doğaya başvuran insanoğlu, bir süre sonra doğanın kendisine verdikleriyle yetinmeyip onu yok etmeye başladı. Bu durumdan Güney Amerika’da bulunan Yağmur Ormanları da nasibini aldı elbette. İki çevre bilimci, insanların daha fazla palm yağı elde edip daha çok para kazanmak için Kosta Rika’daki ormanları yok etmesine seyirci kalmadı ve işe koyuldu.
Tüm dünyada orman alanları, insanların para kazanma, yerleşim alanı açma, tarım arazisine dönüştürme gibi hırsları yüzünden yok ediliyor. Dünyanın akciğerleri sayılan Amazon Yağmur Ormanları’ndaki tahribat inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Sadece bu yıl gerçekleşen yangınlarda binlerce hektarlık ormanlık alan yok oldu. Sadece bu bölgede değil, Türkiye’nin de dahil olduğu dünyanın pek çok ülkesinde maalesef orman alanları her geçen gün biraz daha azalıyor.
İklim değişikliği, küresel ısınma gibi büyük sorunlardan bahsederken ormansızlaştırmanın buna olan büyük etkisini görmezden gelmek mümkün değil. İnsanlığın yaptığı bu talanın sonuçlarını ilerleyen yıllarda göreceğimizden kimsenin şüphesi yok. Ancak ormanlık alanlar ve ekosistem için iyi şeyler yapan insanlar da yok değil. 90’ların sonunda Kosta Rika’daki tahrip edilen ormanlara portakal kabuğu boşaltan çevre bilimciler 16 yıl sonra yıllar önce yaptıklarının sonucunu görmeye gidince gördükleri karşısında şaşkına döndüler.
Çevre bilimci çift, bir portakal fabrikasıyla görüşerek onlardan portakal kabukları orman için kullanmaya ikna ettiler. 90’ların sonunda Pensilvanya Üniversitesi’nde çalışan çevre bilimci Daniel Janzen ve Winnie Hallwachs çifti, Kosta Rika’daki bir portakal fabrikasıyla görüşerek onlardan portakal kabuklarını önemli bir iş için kullanmaya ikna ettiler. Fabrika yetkilileri doğaya katkıda bulunmak için çevre bilimcilerin sözünü dinledi ve tahrip olan bölgeye kamyonlarla portakal kabuğu boşalttı. Bunun bir yıl ardından, bir başka şirket portakal kabuklarını bu alana boşaltan şirketi mahkemeye verdi. Şirket mahkeme kararıyla portakal kabuklarını bu alana boşaltmayı durdurdu. Mahkeme kararı çıkana dek buraya çoktan bin kamyon gitmiş ve 12 bin metrik ton portakal kabuğu bırakmıştı. Proje daha sonra unutuldu.
16 yıl sonra iki çevrebilimci buraya geri dönüp yaptıklarının sonucu merak etti. Ancak tahrip edilen bölgeyi bir türlü bulamadılar. Her yerde ağaç vardı. Doğru yere gelmişlerdi. Ancak bölge tamamen değişmişti. 16 yıl önce buraya bırakılan portakal kabukları, tahrip edilen alanın yeniden canlanmasına yardımcı olmuştu. Yaklaşık 100 metre ötede bulunan ama neredeyse hiç etkilenmemiş başka bir alan ile karşılaştırılınca, atıkların bırakıldığı alanda daha fazla çeşit ağaç türü, yeşillikler ve doğal eski orman türü olan iki ağaç türü daha bulmuşlardı.
Turuncu kabuklar, arazinin düşünüldüğünden daha hızlı toparlanmasına neden olmuştu. Projenin şikayetler yüzünden erken terk edilmesi sebebiyle hemen hemen hiç müdahale edilmemesi bu işe katkı vermişti. Toprak verimli hale gelmiş, her yerde ağaç çıkmış ve burası hayvanların yaşam alanı haline gelmişti. Uzmanlar maalesef bu kazara mucizenin arkasındaki formülü çözmüş değiller. Alanın bu kadar hızlı bir şekilde nasıl iyileştiğini açıkça ortaya koymak bir sorun ancak araştırmacılar kısmen portakal kabuklarının verdiği besin maddelerinin kısmen de dev gibi yığınların altında kendine yaşam alanı bulamayan istilacı otların bastırılmasından kaynaklandığından şüpheleniyorlar.
Çevre bilimcilerin projesinin başarılı olması aslında birçok gerçeği ortaya çıkardı. Bunlardan biri de tahrip edilen ormanların tekrardan yeşertilebileceğiydi. Princeton Üniversitesi, proje hakkında bir de bir çalışma yayımladı. Janzen ve Hallwachs’ın yaptıklarından ve benzer projelerin de işe yarayacağından bahsediliyordu çalışmada. Portakal kabukları sayesinde tahrip edilen ormanların tekrardan canlandırılması amaçlanıyor.