12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu'nun 112. maddesine 'Muvazzaf subay ve astsubaylar, subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen 15 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler' hükmü konuldu. Mesleğe atıldıktan sonra uğradıkları kötü muameleler ve yaşadıkları haksızlıklar sebebiyle 15 yılı doldurmak istemeyen astsubay, yüzbaşı, binbaşı gibi rütbelerdeki insanlar firar etmekte zorunda kalıyor. Yaklaşık 1,5 senelik firarın sonunda personelin TSK ile ilişiği kesiliyor. Ömür boyu kaçak yaşamak istemeyenler ise ilişiği kesildikten sonra birliğine teslim oluyor. Askeri personel olunmadığı için 'firar davası' sivil mahkemeye sevk ediliyor. Mahkemenin verdiği kararlar hep hapis ve tazminat oluyor ve bu cezalar ertelenmiyor. Bu yolu seçmeyenler ise hayatları boyu kaçak yaşamak zorunda kalıyor. Bu yolu tercih edenler hiçbir şekilde resmi işlem yapamıyor: Evlenemiyor, iş kuramıyor, doktora gidemiyor, sigortalı bir işte çalışamıyor, bankada hesap açtıramıyor, seyahat edemiyor, oy kullanamıyor, sokağa çıkamıyor.
TSK'da 15 yıl hizmet zorunluluğunu tamamlamadan istifa ettikleri gerekçesiyle haklarında 'firar' suçundan soruşturma açılanlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne başvurdu. Aynı gerekçeyle mağdur olan 20 kişinin dosyası AİHM'e sunuldu. Mağdurlar, 9 milyon euro istiyor.
ANNE VE BABAMI 14 AYDIR GÖREMİYORUM
Rütbeli firariler, yaşadıklarını Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine anlattı. 2002 yılında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesine astsubay olarak katılan O.B.B., 2010 yılı başında mesleğini sosyal ve psikolojik nedenlerden ötürü istifa yolu ile bırakmak istedi. Ancak mecburi hizmet süresi olan 15 yılı doldurmadığı için istifa edemeyen O.B.B., firar suçunu işlemek zorunda kalmış. TSK'dan ayrılmaları nedeniyle çevresindeki insanlar tarafından 'yüz kızartıcı suçlardan atılmıştır' şeklindeki asılsız ve gurur kırıcı ithamlara maruz kaldıklarını anlatan O.B.B., bu nedenle de ailelerinin yanına dahi gidemediklerini, kendisinin ise anne ve babasını 14 aydır görmediğini vurguladı.
Firar süresince hiçbir resmi geçim kaynağı olamayacağından çok düşük ücretler ile sigortasız işlerde çalıştıklarını belirten O.B.B., bu sebeple kişi hastalansa bile hem kanun kaçağı hem de sigortası olmadığından hastaneye gidemediğine dikkat çekti. O.B.B., şunları söyledi: "TSK'dan benim gibi firar suçunu işleyerek ayrılmak zorunda kalıp bir çoğu yaşamlarını yurt dışında akademik kariyer yaparak kendini geliştiren, ancak ülkesine dönemediği için başka alanlarda bir faydası olamaması; profesyonel askerliğin düşünüldüğü 21. yüzyıl Türkiyesi için acı ve büyük bir insan gücü kaybıdır. Meslek serbest bir seçimdir, insanlar yanlış meslek seçmiş olabilir, ancak bir insan yapmış olduğu mesleğini bırakmak istediğinde ona istifa hakkı verilmeyip suça zorlanması ve ağır şekilde tazminatlar ödettirilmesi demokratik ve hukuk devleti olan ülkemizdeki anayasa başta olmak üzere mevcut kanunlarımıza ve uluslar arası normlara aykırılık teşkil etmektedir. Anayasa değişikliği konusundaki çalışmalar çerçevesinde bu hususta da yasal düzenlemeye gidilmesinin bir zorunluluk haline geldiği, askeri yargı sistemi ile Askeri Ceza Kanunu'nun 47. ve 66. maddeleri ile TSK Personel Kanunu'nun 112. maddesinin çağdaş normlara uygun hale getirilerek, benim gibi sayıları yadsınamayacak derecede olan birçok insanın ve ailelerinin mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir."
"KAÇAK HAYATI YAŞADIM"
U.D.D. ise TSK'ya 1999 yılında Maltepe Askeri Lisesi'ne başlayarak girmiş. 2007 yılında çocukluk hayali olan pilotluğa ilk adımını atan U.D.D., talihsiz bir şekilde elenerek piyade sınıfına geçmiş. Yaklaşık bir yıllık piyade okulu eğitiminin ardından Kıbrıs'a tayin olan U.D.D., "Burada yaklaşık 20 ay kadar görev yaptım. Bu süre içerisinde bölük komutanı dahil Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK)'na kadar aradaki tüm makamlardan takdir aldım. Toplam 18 adet takdir belgesine sahip oldum. Bunun yanı sıra yine bu süre içerisinde dönemin KK Komutanı Işık Koşaner tarafından 'Eğitim başarı şerit rozeti' ve 'uzman eğitici şilt beratı' almaya hak kazandım. 2010 yılının Ocak ayında da yıllık izne ayrılarak geri dönmedim ve firar sürecim başladı. Şu an itibarı ile 3 yıllık evliyim. Firar süresince kelimelerle ifade edemeyeceğim sorunlar ve zorluklar yaşadım. Kelimenin tam anlamıyla 'kaçak' hayatı yaşadığım 18 ay, hayatımın geri kalanında etkisini gösterecek olan izlerle geride kaldı. Şu anda sivilim, ancak halen mahkemem devam ediyor. Yapamadığım için değil, istemediğim şeylere maruz kaldığım için ayrılmak istediğim mesleğimden bu şekilde ağır sonuçlara katlanmak zorunda bırakılarak atılmak mecburiyeti üzüntülerin en acısını oluşturmaktadır. Bu konuda gerekli düzenlemenin yapılarak hapis cezası ve tazminat cezasına bir çare bulunmasını talep ediyorum." dedi.
"4 AY HAPİS YATTIM"
1991 yılında 13 yaşındayken Deniz Astsubay Hazırlama Okulu'na öğrenci olarak katılan S.O.Ş., 17 yaşında göreve başlamış. 5 yıl sonunda insan hakkının hukukunun olmadığı ve bu haksızlıklara karşı mücadele imkanının da bulunmadığı bu mesleği yapamayacağını anladığını ifade eden S.O.Ş., Ankara'da bir garnizona atandığında ilk öğrendiği şeyin "Aman çimlere basma. Cezası 7 gün oda hapsi." olduğunu anlattı. 2000 yılı Kasım ayında firar ettiğini dile getiren S.O.Ş., 1,5 senelik zorlu bir firar döneminden sonra ilişiğinin kesildiğini ve 2002 Mart ayında teslim olup 4 ay Ankara Ulucanlar Sivil Cezaevi'nde kaldığını ifade etti. Yaşadığı sürecin en ağır gelen kısımlarından birisinin bu olduğunu vurgulayan S.O.Ş., tahliye olmasına yakın 22 bin TL tazminat çıkarıldığını söyledi.
Bu tazminattan dolayı uzun bir süre sigortasız çalıştığını anlatan S.O.Ş., şöyle devam etti: "İkamet gösteremediğim için devlet dairesinde hiçbir işimi halledemedim. Tam zaman aşımına uğradığını düşünürken 2009 yılında borcum karşıma 110 bin TL olarak tekrar çıktı. Artık sigortalı bir işte çalıştığım için, kaçma şansım da kalmamıştı. Şu anda maaşımın dörtte biri icra yoluyla kesilmekte ve yaptığım kaba hesaba göre de ömür boyu kesilecek. Ayrıldıktan sonra çok farklı tepkiler aldım, vatan hainliğiyle bile suçlandım. Halbuki benim tek suçum, hakkımı, hukukumu arayamadığım bu meslekte çalışmak istememekti."
"BABAM EVLATLIKTAN REDDEDECEĞİNİ SÖYLEDİ"
15 yaşındayken 1997 yılında askeri liseye girdiğini anlatan G.C., 2004 yılında terörle mücadelenin en yoğun olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve yurt dışı birlikleri dahil pek çok birlikte çalıştığını ifade etti. Görevini severek en iyi şekilde yaptığını dile getiren G.C., "Aklımın bir kenarında hep 'ne zaman ayrılmalıyım' sorusu vardı. Maddi ve manevi tüm şartlarım kendimce uygun olduğunda ise geçmiş kariyerime ve çevreme aldırmadan, yoğun aile baskısına rağmen 2009 yılında yurt dışına Amerika'ya firar ettim. O günden beri de burada yaşıyorum. Ailem, ne olursa olsun mesleğe devam etmemi istedi. Babam, eğer geri dönmezsem evlatlıktan reddedeceğini söyledi. Annem, sonuna kadar beni sevse ve kararımdan üzüntü duysa da gitmemi istemedi. Ailevi ilişkilerim alt üst oldu." diye anlattı.
Şu an hakkında yakalama kararı bulunan G.C., kendisine 89 bin lira tazminat çıkarıldığını söyledi. Mağduriyetlerinin giderilmesini isteyen G.C., TSK'nın farkında olarak veya olmayarak kendine zarar veren personel yetiştirmeye devam ettiğini vurguladı.
"17 AY FİRAR KOLAY DEĞİL"
A.F.K., 1996 yılında askeri liseyi kazandığını, denizci tabip teğmen olarak mezun olduğunu ve çok severek, isteyerek görevine başladığını dile getirdi. A.F.K., normalde dispanserde görevliyken; gemide bir arkadaşının firar etmesi sebebiyle onun yerine de kendisini tayin ettiklerini söyledi. Yaşadığı bir takım olumsuzluklar nedeniyle firar ettiğini anlatan A.F.K., şöyle devam etti: "17 ay süren bir maceraya başladım. Firar etmek de kolay değil. İçinizde devamlı bir yakalanma korkusu. Çünkü yakalandığınız zaman en az 6 ay 20 gün hapis cezası alıyorsunuz ve mesleğe tekrar geri başlıyorsunuz. Bir daha firar etseniz bu sefer en az bir yıl hatta 3 yıla kadar hapis cezası alıyorsunuz. Bu korkuyla 17 ay geçirdim. Sonra gittim kendi isteğimle teslim oldum. 11 gün Mamak Askeri Cezaevi'nde kaldıktan sonra eski birliğimin bulunduğu Gölcük'e gönderildim. Burada tekrar mahkemeye çıkarak tutuklandım ve Konca Askeri Cezaevi'ne götürüldüm. Tam 75 gün boyunca subay koğuşunda tek başıma kaldım. Henüz iddianamem bitmeden orduyla ilişiğimin kesildiği bana tebliğ edildi. Tutukluluğumun 75. gününde sivil cezaevine yani Gölcük Kapalı tip cezaevine gönderildim. 115 gün daha içerde kaldım. Gelen tazminatı görünce şok oldum, yaklaşık 56 bin lira. Şimdi yine TUS sınavına hazırlanıyorum, yaşım 30'u geçti. İki yıla yakın firar için kaybettim, 7 aya yakın hapis nedeniyle kaybettim, 2 yıla yakın tazminat ödemek için kaybettim. Neredeyse bir beş yılıma mal oldu bu süreç. Neden; sırf istifa hakkım yok diye, 15 yıl köle gibi çalışmak zorunda olduğum için. Lütfen artık bu saçma yasalara bir son verelim. Hayatları mahvetmeyelim.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz