12 Eylül Darbesi

12 Eylül askeri darbesinin 32'nci yıldönümü nedeniyle Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde 78'liler Girişimi tarafından basın açıklaması yapıldı.

Basın açıklamasına 78’liler Girişimi'nin çok sayıda üyesi, 12 Eylül’de cezaevinde yakınını kaybedenlerin yanı sıra BDP Eş Genel Başkanı Gülten Kışanak, İl Başkanı Zübeyde Zümrüt de katıldı. 12 Eylül askeri darbe sonrası cezaevinde hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açılırken, bir dakikalık saygı duruşunun ardından ölenler bir bir ismi okunarak anıldı

78’liler Girişimi tarafından yapılan basın açıklamasının ardından Gülten Kışanak da bir açıklama yaparak şunları söyledi: "Bugün burada Türkiye'nin yakın geçmişindeki en karanlık sayfanın mağdurları olarak duruyoruz. 12 Eylül faşizminin, askeri darbesinin Diyarbakır Cezaevi'nde yaptığı zulümleri kamuoyuyla paylaşmak, toplumsal hafızamızda yer edilen bu gerçeklerin artık bir yüzleşmeye ve çözüme hizmet etmesi için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Biz, 12 Eylül döneminde tüm Türkiye'de faşist uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Türkiye'nin dört bir yanında demokratlar, devrimciler, sosyalistler kendisine insanım diyen herkes işkence gördü. Ancak Diyarbakır Cezaevi'ni Türkiye'nin diğer bölgelerinden ayıran özel bir yeri var. Bu faşizan uygulamalar içerisinde faşizmin her tür yönteminin uygulamasının yanı sıra, Diyarbakır Cezaevi'nde Kürt halkı teslim alınmak istendi. Kürt halkının onurunu kırmak istediler."

Diyarbakır Cezaevi'nde yatan insanların zulüm ve işkence karşısında bazı kuralları kabul etseler bile, asla ruhlarını teslim etmediklerini anlatan Kışanak, şunları söyledi: "Asla onurlarını, insanlıklarını, kimliklerini terk etmediler. Bu cezaevinin böyle iki yüzü var. Bir yüzünde faşizm, zulüm, işkence, ölüm, bir yüzünde de onurlu bir direniş var."

Kışanak, cezaevinde arkadaşlarını kaybettiklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu zulüm sayfası içerisinde canlarımızı, yoldaşlarımızı yitirdik. İnsanlar bedenlerini ateşe verdiler zulme karşı. Canlarımızı yitirdik ama insanlığımızı kazandık. Direniş böyle bir şeydir. Bedeli ağır olabilir, katlanması zor olabilir. O gün tarihin o sayfasında büyük bir zulüm ve işkence görmüş olabiliriz. Ama buna karşı gösterdiğimiz direniş sayesinde tüm insanlık kazanmıştır. İnsanlık onurunun yenilmesini ölüm pahasına engelledik. Canımız pahasına Kürt halkının onurunu, kimliğini, dilini ve insanlığını koruduk. İşte bize bu yeter."

O gün bu cezaevinde o zulmü yaşayanların hâla işkencenin izlerini taşıdığını anlatan Kışanak, sözlerine şöyle devam etti: "Hem bedenimizde hem ruhumuzda taşıyoruz. Ama aynı zamanda o onurlu direnişin onurunu da taşıyoruz. Türkiye'nin bugün buna, bu direniş sayfasına, bu onurlu duruşa çok ihtiyacı var. Çünkü bugünlerde aynı şeyi hayata geçirmeye çalışıyorlar. Diyarbakır Cezaevi'nde bugün hiç kimsenin sahip çıkmadığı, herkesin lanetlediği bu uygulamalar, farklı kılıflar adı altında yeniden uygulanıyor."

Diyarbakır Cezaevi'nde Kürt kökenli oldukları için baskı gördüklerini belirten Kışanak, şunları söyledi: "Hâla bize ve bu halkın evlatlarına şantaj yapıyorlar. Cezaeviyle, tutuklamalarla hapislerle bizi tehdit ediyorlar. Yine baskı devam ediyor. Biz, mecliste Kürtçe konuşamıyoruz. Okullarımızda Kürtçe eğitim göremiyoruz. Bu zihniyet aynen devam ediyor. 12 Eylül'ün bütün kurumları bugün hâla yasal dayanaklarıyla devam ediyor. Milli Güvenlik Kurulu, YÖK, RTÜK, yüzde 10 seçim barajı uygulamalarının tamamı duruyor. Zaten 12 Eylül, faşizmi kurumsallaştırmak istedi, faşizmin kurumlarını yarattı ve onları bugün AKP'ye devretti. AK Parti bundan gayet mesut ve mutlu. Yüzde 10 barajına sıkı sıkıya sarıldılar."

"Dünyanın hiç bir yerinde teslimiyet barışı getirmemiştir. Barışı ve çözümü getirecek tek şey direniştir" diyen Kışanak, Diyarbakır Cezaevi'nin bir utanç müzesi olarak, orada yapılan işkenceleriyle, orada yaşanan anılarıyla birlikte toplumsal mücadelede yerini almasının gerektiğine inanıyorum" ifadelerini kullandı.

Yapılan açıklamanın ardından Kışanak ve beraberindekiler cezaevi kapısına karanfil bırakarak ayrıldı.