Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında 'müşteki' sıfatıyla ifade veren Yılma Durak'ın, "MHP'li gençler bir kısım provokatif eylemlerde kullanıldı" dediği olaylar, iddianameye girdi. Bunlar, 16 Mart 1978 İstanbul Beyazıt'taki bomba atma eylemi ile Abdi İpekçi'nin öldürülmesi eylemleri. Doğu'nun Başbuğu olarak da bilinen Durak, darbe döneminde kendisine kötü muamele ve işkencede bulunan şahıslardan da şikayetçi olmuştu.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianemede, darbe dönemine giden süreçte gerçekleştirilen terör olaylarına yer veriliyor. 1 Şubat 1979 tarihinde terör, Milliyet Gazetesi'nin başyazarı Abdi İpekçi'yi hedef seçmişti. Abdi İpekçi, gazeteden ayrılıp Nişantaşı Emlak Caddesi'ne geldiğinde, iyice sıkışık olan trafikte evinin bulunduğu karakol sokağına dönmek üzere yavaşladığında arabasının camından sıkılan kurşunlarla öldürüldü.
İddianamede, "Katili Mehmet Ali Ağca 5 ay sonra İstanbul'da yakalandı. Önce suçsuz olduğunu belirterek her şeyi inkar etti. Ardından da 'Mahkemeye çıkarsam herkesi ve her şeyi açıklayacağım.' dedi. Gönderdiği mesaj adresine ulaşmıştı. Kısa süre sonra Mehmet Ali Ağca, Maltepe Askeri Cezaevi'nden asker elbisesi giydirilerek kaçırıldı." deniyor.
Olayın değerlendirilmesi ise "Eylemde tetikçi olarak kullanıldığı anlaşılan Mehmet Ali Ağca’nın kendisine eylemi yaptıranları açıklayacağına dair yapmış olduğu açıklamadan sonra Maltepe Askeri Cezaevi'nden asker elbisesi giydirilerek kaçırılması, ülkenin kaos ve çatışmaya sürüklenerek yönetilemez hale getirilmesini isteyen güçler tarafından planlandığını göstermektedir." şeklinde.
Yılma Durak'ın, MHP'li gençlerin kullanıldığı dediği bir diğer eylem de 16 Mart katliamı. 16 Mart 1978 günü sol görüşlü öğrenciler İstanbul Beyazıt'ta İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt Meydanı'na açılan kapısında dışarıya çıkarlarken, öğrencilerin üzerine ateş edilmeye başlandı. Bir el bombası da öğrencilerin üzerine atıldı. Yapılan saldırıda 7 öğrenci hayatını kaybetti, 50'den fazla kişi de yaralandı. Saldırı, öğrencilerin korunmadığı sol taraftan yapıldı.
OLAY GÜNÜ 40 POLİS DEĞİL 9 POLİS GÜVENLİK İÇİN GELDİ
Dönemin Cumhuriyet Savcısı Muhittin Cenkdağ, olayı, "Bunlar tertibat alıyorlar, çocuklar çıkarken nasıl bir bomba, belki 100 parçaya bölünüyor. Şarapnel de değil. Mermi. Ufak ufak mermiler, bir vücuttan belki 50 tane çıkardılar. Yani Türkiye'de amatörce yapılan bir şey." şeklinde anlatıyor.
Polis memuru Yahya Gergin ise "Biz devamlı okulun önünde göreve geldiğimiz zamanlarda, burda okulun kapısının önünde 30-40 kişilik bir polis kuvveti burda güvenliği sağlamakla mükellefti. O gün için göreve geldiğimizde 9 kişilik bizim sadece kendi grubumuz vardı. Diğer grupların polis memurlarını göremeyince okulun önünde bir gariplik olduğunu hissettik. Aşağı yukarı birkaç dakika silah sesleri ateş edildikten sonra kesildi ve biz başladık arkalarından kaçan kişileri kovalamaya başladığımız zaman bunlar 4-5 kişiydi. Biz bunları belli bir yere kadar kovaladık. Yakalayamadık. Geri geldiğimizde, biz kaçanları arkasından kovalarken arkamızdan bir tanesi, geri dönün, gitmeyin diye bağırmıştı, bunun kim olduğunu öğrenmek için sordum arkadaşlara, orada kalan arkadaşlara, bunun komiser muavini Reşat Altay olduğunu söylediler. Reşat Altay olduğunu söyledikten sonra benim garibime gitti. Çünkü daha evvel kendisi de bizimle beraber orada koruma görevini sağlayan kişilerinden, birlik amirlerinden birisiydi." diyor.
KATLİAMI İTİRAF ETTİ, ÖLDÜRÜLDÜ
Olaydan uzun süre geçtikten sonra bombayı atan genç Zülküf İsot, katliamı ailesine itiraf etti. Zülküf İsot'un ablası Remziye Akyol, yapılan itirafı "Abla dedi. Ben sana bir şey anlatmak istiyorum dedi... 16 Mart katliamını oturdu, anlattı bana. Polis aracı ile gittiklerini, polislerin de kendilerine yardım ettiklerini, bombayı kendisine attırdıklarını... o anda insanların feryatlarını, bağırmalarını gözleri dolu dolu anlattı. Çok pişmanım dedi... Abla dedi, bir süre sonra teslim olacağım, hiç meraklanma. Bildiklerimi, bugüne kadar yaptıklarımızı, her şeyi anlatacağım." şeklinde ifade ediyor.
Zülküf İsot ise yaptığı itiraftan kısa bir süre sonra öldürüldü. Katili de öldüren de kendisi gibi bir ülkücü olan Latif Ak idi. 8 sene hapis yattı. Bu konuda asıl önemli olan açıklamayı ülkücü itirafçı Ali Yurtarslan yaptı. Öğrencilerin üzerine atılan bombayı Ülkü Ocakları 2. Başkanı Abdullah Çatlı'nın temin ettiğini söyledi. Yurtarslan'a göre, Çatlı orduda görev yapan bir yüzbaşıdan 7 tane TNT kalıbı temin etti. Bu TNT'lerin bir bölümü İstanbul'da, bir bölümü ise Ankara'da kullanılmıştı. Çatlı ismi ilk defa bu şekilde kamuoyu tarafından duyuldu. Olayın değerlendirmesi de şöyle:
"Olayda, suçlunun takibine amirleri tarafından müdahale edildiğini belirten görevli polisin beyanları, yıllar sonra ortaya çıkan ve yargılanıp ceza alan fail Zülküf İsot’un eylemi polisin kendisine yaptırdığını belirten beyanları, olayın oluşu, o tarihlerde POL-DER ve POL-BİR olarak bölünmüş olan polis içerisindeki görevlilerin de kullanılması ile toplumda kaos oluşturmak ve yönetimi ele geçirmek isteyen güçler tarafından çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz