Açılışta konuşan Esentürk, müzenin Kürt sorununa atfen, halkların kardeşliğine adandığını söyleyerek “barış anaları”na, “12 Eylül anaları”na ve “şehit anaları”na selam gönderdiğini söyledi. Esentürk, “Nerde bir zulüm varsa, orada direniş vardır. Hedefimiz bu müzenin kalıcı olmasıdır ve bu konudaki çabalarımız devam etmektedir. Ulucanlar Cezaevi’ndeki emanet de durduğu yerden alınıp müzemize konulacaktır. Bunun sözünü şimdiden veriyorum” dedi.
Esentürk’ten sonra konuşmasını yapan Tanık, acı dolu bir dönemin müzeleştirilmesi ve belleklerde unutulmaz hale getirilmesinin çok önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin 12 Eylül Utanç Müzesi’ne 2. kez ev sahipliği yapması bizim için gurur verici ama aynı zamanda da utandırıcıdır. 12 Eylül’ü 12 Mart’la birlikte değerlendirmek gerekiyor. Hüseyin Esentürk’ün andığı anneleri ben de aynı coşku ve yürek titremesiyle, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Ayrıca evlat acısı yaşayan babaları da saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Analar, kadınlar sadece olağanüstü dönemlerde değil, olağan sayılan dönemlerde de acılar yaşamaya devam ediyor. Kurtuluşu hep beraber kazanacağız. Sözlerimi Che’den bir deyişle ve onu yeniden yorumlayarak tamamlamak istiyorum: Che, ‘Gücünüzü nefretten alın’ der. Ben onu yeniden yorumlayarak, ‘Gücünüzü acıdan alın’ diyorum.”
Saygı duruşu ve “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganlarıyla açılan sergide, temsili darağacı, devrimcilerin fotoğrafları, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Orhan Keskin, Erdal Eren, Necdet Adalı, Necati Vardar, Ömer Yazgan, İlhan Erdost, Zeki Tekiner ve Sabit Torun'un özel eşyaları, dönemin gazete haberleri, işkencelerin temsili yer alıyor. Müzede ayrıca Hrant Dink, Avukat Halit Çelenk için özel köşeler bulunuyor. “12 Eylül Utanç Müzesi”, panel, şiir dinletileri ve film gösterimlerinin de yer alacağı etkinliklerle 27 Eylül’e dek açık kalacak.
-"TARİH BUNU KAYDEDİYOR"-
Öte yandan Çağdaş Gazeteciler Başkanı ve Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Sözcüsü Ahmet Abakay, ANKA’ya yaptığı açıklamada, şunları söyledi:
“Burada 12 Mart ve 12 Eylül dönemi, 68 kuşağı devrimci gençlik önderlerinin cuntaya karşı mücadele veren, birçoğunun canını verdiği kahramanların anıldığı bir sergi. Burada darbelere karşı olduğunu söyleyen sahtekarların, yani ülke yöneticilerinin olması gerekirdi. Sahte demokratlar, iktidar temsilcileri ne yazık ki yoklar. O dönemlerde de yoklardı, şimdi de yoklar. Tarih bunu kaydediyor.”
Mamak Cezaevi’nde dövülerek öldürülen yazar İlhan Erdost’un eşi Gül Erdost ise eşinin işkence sırasında üzerinde bulunan kıyafetleri ilk defa göreceğini belirterek, “Toplumumuzun büyük çoğunluğu resmen utanmadıkça bu utanç müzelerini açmaya devam edeceğiz. Kin gücü değiliz ama dönemin sorumlularının, işkencecilerin gerçek hukuk ortamında yargılanmasını diliyoruz” dedi.
Fotoğrafçı Mehmet Özer de temel amacın geçmişle yüzleşmek, hesaplaşmak olduğunu söyleyerek, şunları ifade etti:
“Bu müze çalışmasında tarihsel bilinç oluşturarak toplumun hesap sorma ve kendi geleceğini kurma evresini amaçlıyoruz. 12 Eylül faşizmi ülkemizde binlerce faili meçhul göz altında öldü. Hayati bir ihtiyaç olan suyun nasıl acıya dönüştüğünü, elektriğin beynimize nasıl yıldırımlar düşürdüğünü, bir araba lastiğinin, kola şişesinin insanlık onurumuzu nasıl parçaladığını çok iyi biliyoruz. Suçluların hiçbirini bağışlamıyoruz. Adalet istiyoruz.”
(ANKA)