HABER

15 Temmuz'da Çengelköy ve Kuleli Askeri Lisesi'ndeki olaylara ilişkin dava

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılanmasına devam edildi

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılandığı davada, müştekilerin beyanları alındı.

İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, müşteki Emrah Özdemir, Vaniköy'de aracın içinde olduğunu, o sırada gaz bombası atıldığını, birinin vurulduğunu, yaralının yanına gitmek istedikleri sırada yine ateş edildiğini anlattı.

Arabadan indiklerini belirten Özdemir, "Geri çekildik, halen ateş ediyorlardı. Arabayı almak istedik, hastaneye gitmek istedik, izin vermediler. 'Geri çekilin' diyorlardı. Yine ateş ettiler, karın boşluğumdan yaralandım. Kandilli'ye kadar bize ateş ettiler, sonra taksiyle hastaneye geçtim." diye konuştu.

Müşteki Ender Demirtaş, olay günü Çengelköy Meydanı'nda olduğunu, bir subayın "yönetime el konulduğu"nu söylediğini ve kalabalık olunca bu kişinin geri kaçtığını aktararak, polislerle barikat kurduklarını ve benzin istasyonunun oradan 3 subayın ellerinde silahla geldiklerini söyledi.

Bu subayların ortasındaki kişinin yere yatarak ateş etmeye başladığını dile getiren Demirtaş, aracın arkasına geçmesine rağmen ateş edilmeye devam edildiğini, ayağından kan geldiğini, birinin kendisini alarak araca bindirdiğini ve hastaneye gittiğini kaydetti.

Olaylarda yaralanan müşteki Kemal Pınar, olayları televizyondan öğrendiğini ve Çengelköy'e indiğini, ana caddede iki grup olduklarını, sürekli üzerlerine ateş edildiğini, sol kolundan vurulduğunu ve hastaneye kaldırıldığını belirtti.

Müşteki Kenan Seyhan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla mahalleye çıktığını, Küçükköy'ye indiklerini dile getirerek, "Sorgusuz sualsiz üstümüze ateş etmeye başladılar, yaylım ateşi altında kaldık. Bu vatan hainleri, camiye girip hocayı susturdular. Selayı kestiler. Ben yaralanmışım. Daha fazla yürüyemedim, biri bana yardım etti, hastaneye götürüldüm." ifadelerini kullandı.

Tüm şehitlere rahmet, gazilere şifa dileyen müşteki Mehmet Kebapçı, şöyle devam etti:

"Burada hepsi körebe oynuyor; '2-3 gibi öğrenmişler darbeyi...' Cumhurbaşkanı, Başbakan konuşmalar yaptı. Birinin dostu ailesi, arayıp da Cumhurbaşkanının açıklamasını söylememiş mi? İfadelerinin baştan aşağıya yalan olduğu apaçık ortadadır."

Olay günü televizyon izlediğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısıyla sokağa çıktığını anlatan Kebapçı, şunları söyledi:

"Sokağa çıktık, komşum olan kanser hastası Hüseyin Erdoğan ile iki araç peş peşe bölgeye intikal ettik. Eşimle ve çocuklarımla helalleştim, evden çıktım. Araçlarımızı park ettik, yürüdük. 500-600 kişi vardı. Askerlerle konuşuyorlardı, bunun bir darbe girişimi olduğunu, kandırıldıklarını söylüyorlardı. Biz de onlara katıldık, 'Biz askeriz emir kuluyuz' dediler, biz de 'En üst rütbeli makamdaki kişi kimdir?' dedik. 'Cumhurbaşkanının açıklaması var, siz kullanılıyorsunuz.' dedik. Bir karmaşa vardı. Askerler bize terör eylemi var denildiğini söyledi. Halk çoğalınca askerler benzin istasyonuna doğru çekildi. 'Darbeden vazgeçin.' diye askerlerle sürekli konuşuyorduk.

İlerleyen süreçte benzin istasyonunun ilerisinde Mehmet Karapekmez ve öğrenci grubu geldi. Direk ateş ederek geldiler. Direk üzerimize ateş ediliyordu. Kendimi aracın arkasına attım. Vurulduğumu fark edince tekrar yürümeye başladım. 2 elimi havaya kaldırarak, askerlere dönerek, 'Buna gerek yok, biz sizin için buradayız. Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, siz kullanıyorsunuz.' dedim. Askerlerden biri bana 'Geri bas, seni vururum.' dedi. 'Biz sizi uyarmak için buradayız.' dedim. Bir asker 'Başımızda komutan var, gidin buradan.' dedi. Mehmet Karapekmez, benim askerlere konuştuğumu görerek, omzundan tuttu 'Git, bir sıkımlık canın var, onu da almayayım.' dedi. Komşum Hüseyin Erdoğan beni hastaneye götürdü, sırtından vurulmuş o da. Ben plastik mermiyle vuruldum zannettim, Türk askerinin gerçek mermiyle vuracağına inanmamıştım, gerçek mermiyle vurulmuşum."

- "Hepsinden şikayetçiyim"

Mustafa Uygun da olay gecesi işten çıktığını, araç olmayınca bir genç arkadaşın kendisini alarak, Çengelköy karakol bölgesine bıraktığını ifade ederek, "Halka sordum, darbe olduğunu söylediler. Halkla beraber olmaya karar verdim. Bir çınar ağacının arkasında yolun askerler tarafından kesilmiş olduğunu gördüm. Çınar ağacının arkasından 'Vatan hainliği yapmayın, kışlanıza dönün.' dedim. Bir genç çocuğun vurulduğunu gördüm. Ara sokakta bir asker gördüm, silah bereli burada asker var dedim. Ben de vuruldum o anda. Omuriliğim parçalandı. Halktan birinin yaralımız var dediğini duydum. Sonra hastaneye götürüldüm. 10 gün yoğun bakımda kaldım. 3 defa omuriliğimden ameliyat oldum. 22 aydır belden aşağım felçli şekilde yardıma muhtaç biri olarak hayatımı sürdürmekteyim. Sağlık tedavilerim devam ediyor. O gün beni vuranın Mahmut Dağüstü olduğunu öğrendim, tek siyah bereli oymuş. Hepsinden şikayetçiyim." diye konuştu.

Müşteki Abdulkadir Karaosmanoğlu dabir restoranda vale olarak çalıştığını, birden bütün müşterilerin kaçtığını, kapıda dururken 4 askerin geldiğini dile getirerek, ‘Neler oluyor?’ diye sorduğunda, ‘Evine git’ dediklerini, kendisinin de mesaide olduğunu söylemesi üzerine bu askerlerin kendisine silah doğrulttuğunu, dipçikle vurduklarını ve kendisini kelepçelediklerini söyledi.

Müşteki Erdem Arman, olaylarda sırt bölgesinden yaralandığını, karanlık olduğu için teşhis yapamayacağını, yolun ortasında iki rütbelinin bulunduğunu, askerlerin de yol kenarlarında olduğunu, hiç polis görmediğini, yolu kesenlerin asker olduğunu bildirdi.

15 Temmuz şehidi Mustafa Cambaz’ın oğlu Alpaslan Cambaz ise sanıkların takiye yaptığına, erlerin yanlış yönlendirildiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanının konuşmasından sonra babam dışarı çıktı, bir daha da gelmedi. Babam çok sinirliydi. Babam karakolun oradan bana telefon açtı, insanlara ateş ediyorlar diye. Bunu duyar duymaz abdest aldım, dışarı çıktım. Yoğun ateş vardı. Gazete satılan büfenin oradaydım. Ambulansın bile tarandığını gördüm, vurulanlara bakıyordum, babam orada mı diye. Karanlıktı, birçok yerden ateş geliyordu. 2 tane G3 mermi yarası vardı babamda, şikayetçiyim."

Müşteki Fatih Saatçi, taksi şoför olduğunu, Vaniköy’den geçtiği sırada askerleri gördüğünü, daha sonrasında Murat Akdemir’in vurulduğunu, onu alırken bile askerlerin kendilerine ateş ettiğini anlatarak, taksiye 14 kurşun isabet ettiğini, kendisine hiçbirinin gelmediğini söyleyerek, şikayetçi olduğunu aktardı.

Mahkeme heyeti, suçtan zarar görme ihtimallerine binaen, duruşmaya katılma talebinde bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve müştekilerin bu taleplerinin kabulüne karar vererek, duruşmayı yarına ertelendi.

En Çok Aranan Haberler