İSTANBUL (AA) - AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, "28 Şubat, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve geçtiğimiz aylarda dolarizasyon iktisadi operasyonlarında asıl hedefin, Türkiye öncülüğünde, adil ve merhametli yeni bir dünya kurmanın engellenmesine ilişkin birtakım yerli işbirlikçilerle ortaya konulmuş operasyonlar süreci olduğunu mutlaka görmemiz ve tespit etmemiz gerekir." dedi.
Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi (TÜRKAD) tarafından İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlük Binası Doktora Salonu'nda "17-25 Aralık FETÖ'nün Yargı Darbesi" sempozyumu düzenlendi.
Akbaşoğlu, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, FETÖ'nün, dini görünümlü siyasi bir küresel organizasyon olduğunu söyledi.
İşin dini boyutu olduğu gibi siyasi ve iktisadi boyutlarının da bulunduğunu ifade eden Akbaşoğlu, yaşanan süreçlerin bunları gösterdiğini aktardı.
17-25 Aralık'ın öncüsünün 28 Şubat olduğunu dile getiren Akbaşoğlu, "28 Şubat'tır ki 17-25 Aralık'ı doğurmuştur. 17-25 Aralık'ta basın bildirisi dağıtan yargı mensuplarının aslında öncülüğünü 28 Şubat'ta Vural Savaş ile basın toplantısını izleyen bütün milletimiz herhalde hatırlayacaktır. 28 Şubat FETÖ'nün ulusal ve uluslararası imkanlarını genişletmiş ve yaygınlaşmasına sebebiyet vermiştir. Aslında 17-25 Aralık'ı konuşurken ona temel dayanak teşkil eden etmenleri de masaya yatırmak gerektiği kanaatindeyim." diye konuştu.
Muhammet Emin Akbaşoğlu, 28 Şubat nasıl ulusal anlamda Türkiye'de önemli bir dönemi ifade ediyorsa bunun küresel ayağının da 11 Eylül 2001 olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, birtakım oluşturulmuş yapıların, İslam dünyasında Müslümanları ve o coğrafyada yaşayan etnik ve dini kökenlere mensup insanları atomize etmek suretiyle kendi planlarını uygulamak isteyen emperyal güçlerin, dünyanın gidişatına, sonucuna ilişkin çeşitli plan ve projelerin uygulanması olarak karşımıza çıktı.
17-25 Aralık, 28 Şubat, 15 Temmuz ve şu an yaşadığımız bölgesel süreçler, hep birbiriyle bağlantılı olarak bugünlere geldi. 100 yıl önce 1. Dünya Savaşı hedeflerini bugüne yeniden formatlayanların, Sevr'i gündeme getirenlerin, güneyimizde bir terör koridoru oluşturmak suretiyle aslında Nil'den Fırat'a arz-ı mevudu gerçekleştirmek, büyük İsrail'i gerçekleştirmek, küresel bir dünya imparatorluğu kurmak isteyenlerin hedeflerini ıskaladığımızda, sadece 17-25 Aralık sürecini kendi çerçevesi içinde değerlendirerek sonuçlar çıkarmaya çalıştığımızda fotoğrafın bütününü görmek söz konusu olmayabilir."
- "17-25 Aralık'ı bir jüristokrasi eylemi olarak görmek gerekir"
AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, 17-25 Aralık'ı bir jüristokrasi eylemi, kalkışması olarak görmek gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"28 Şubat'ta örneğini gördüğümüz ama daha sofistike şekilde de devamında, 12 Eylül Anayasa değişikliği sonrasında hak ve özgürlükler bir taraftan genişletilirken, bir taraftan da HSYK'nın yapısını yeniden ele almak suretiyle çoğulcu bir yapıyı ön gören düzenlemelere rağmen, CHP'nin o düzenlemede seçim usulünün iptaline ilişkin başvurusu neticesinde HSYK tek tipçi bir yapı tarafından ele geçirilmiştir. Ondan sonradır ki böyle bir bildiri hadisesiyle karşılaşılmış artık gücün temerküz ettiğini ve devleti 40 yıldır ahtapot gibi saran FETÖ yapısının artık nihai darbeyi vurmak suretiyle yargısal kılıf altında Türkiye'nin iktisadi gelişmesine, büyük hamlelerini ve ideallerini ortadan kaldırmaya yönelik son darbeyle meşru hükümeti alaşağı etmeye yönelik bir kalkışma söz konusu olmuştur.17-25 Aralık'ı dini, kültürel, siyasi ve iktisadi anlamda Türkiye'nin DNA'sını bozan uluslararası bir aparat olarak FETÖ'nün Gezi Olayları akabinde, aslında 15 Temmuz'da yapmak istediğini 17-25 Aralık ile bürokratik oligarşik yapı ile gerçekleştirmek istediğini hafızamızın bir kenarında kuvvetli bir şekilde tutmamız gerekir.
28 Şubat, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve geçtiğimiz aylarda dolarizasyon iktisadi operasyonlarda asıl hedefin, Türkiye öncülüğünde, adil ve merhametli yeni bir dünya kurmanın engellenmesine ilişkin birtakım yerli işbirlikçilerle ortaya konulmuş operasyonlar süreci olduğunu mutlaka görmemiz ve tespit etmemiz gerekir."
- "Milletin bütünlüğünü, güvenle yürüyüşünü bozamayacak"
İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak da üniversitelerin üç hedef için varlıklarını sürdürdüğünü, bunların, "nitelikli eğitim", "etkin, yönlendirici ve donanımlı projeler üretmek", "eğitimin ve projelerin sonuçlarını halkla paylaşmak" olduğunu söyledi.
Bu üç görevlerinin farkında olduklarını belirten Ak, "Ama en önemlisi toplum için var olduğumuzu, toplumun ortak paydasının sonucu olduğumuzu biliyor ve bunun kararlılığı içindeyiz. Üniversitemizin tüm imkanlarını, toplumun ihtiyaçlarını önceleyerek yönlendiriyor ve planlıyoruz. Burada üretilen bilgileri, topluma ihtiyaç duyduğu anlarda sunmak öncelikli görevlerimiz arasında." dedi.
Prof. Dr. Ak, hukuk kimliği altında, hukukun temel ilkelerine aykırı olacak şekilde manipülasyona açık uygulamaların görüldüğünü ifade ederek, "Bu da bizi dikkatle teyakkuza sevk eder. Ne kadar sorumluluk içinde hareket etmemiz gerektiğini en acı şekilde bize öğretmiş oldu. Ama güzel şeyler de öğretti. Toplumumuzun her şeye rağmen birlik ve beraberliğinin kıymetini bildiğini gösterdi." diye konuştu.
Son zamanlarda görülen iç ve dış birçok müdahaleye rağmen Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, kendi birlik ve beraberliğiyle birçok tehlikeyi bertaraf edebilmeyi bütün cihana gösterdiğini dile getiren Ak, "28 Şubat'tır, 15 Temmuz'dur, 17-25 Aralık'tır veya daha beteri Allah korusun, bu milletin bütünlüğünü ve geleceğe olan güvenle yürüyüşünü bozamayacaktır." dedi.
- "Bir uluslararası istihbarat şebekesinin eylemleriyle karşılaşılmıştır"
TÜRKAD Başkanı Mehmet Sarı da 17-25 Aralık'ın Türkiye'nin hukuk ve siyasi tarihe geçmiş önemli bir süreç olduğunu, yargının sokağa döküldüğünü, savcı sıfatını taşıyan kimselerin basın açıklaması ile korsan soruşturma başlattığı bir dönemin yaşandığını söyledi.
Sarı, yargısal faaliyetmiş gibi gözüken hukuksuz soruşturmaların, birilerinin emir ve talimatıyla bazı şebekelerin Türkiye'de siyasal kriz çıkarma adına hareket ettiklerinin müşahede edildiğini anlattı.
17-25 Aralık sürecinde, ceza soruşturması adı altında hukuksuzlukların tezahür ettiğini, adaletin tesis edilmesi bir yana 81 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mağdur edilmeye çalışıldığını ifade eden Sarı, "Savcı kılığındaki kimselerin hukuksuz soruşturmaları ile karşı karşıya kalınmış, sonradan milletimizin her şeyi ile idrak edeceği bir uluslararası istihbarat şebekesinin eylemleriyle karşılaşılmıştır." dedi.