Dünya tarihi boyunca yaşanan doğal afetler, salgınlar, savaşlar ve beşeri kaynaklı pek çok olay nedeniyle milyonlarca kişi hayatını kaybetti. Teknolojinin ve bilimin henüz bu kadar gelişmediği yıllarda özellikle hava olayları hakkında halk bilgi sahibi olamıyordu. Aynı şekilde sağlık imkanları da yeterli olmadığı için yaşanan bir doğal afetin sonrasında kişileri tedavi etmek zor oluyordu. Tüm bunlar nedeniyle ise yaşanan afetler, çok fazla can kaybına yol açıyordu. Aralık 1952’de Londra’da yaşanan sis olayı da bunlardan biriydi.
Sabah saatlerindeki güneşli ve parlak hava öğle vakitlerine yaklaştığında bir anda değişti. Londra ve paralk gökyüzü arasında bir sis tabakası girmeye başladı. Halk ve yetkililer ilk başlarda durumu ciddiye almadı. Çünkü o yıllarda Londra’da yaşayanlar sis olaylarına alışkındı. Günlük hayat devam ederken, kentin üstünde bir antisiklon meydana gelmişti. Yoğun bir yüksek basınç dalgası, kentin üstünü tamamen kaplamış ve kentin havasını adeta hapsetmişti. Altta hapis kalan bu kirli hava, rüzgar da esmeyince dağılamamış ve tüm kenti adeta bir fanusun içerisinde tutuyordu. Londralılar bu durumdan habersiz mesailerini tamamladı ve hafta sonunun keyfini çıkarmak üzere evlerine dönmeye başlamıştı. Karanlığın çökmesiyle iyice soğuyan havada, evlerin bacalarından tüten dumanlar da iyice artmıştı. Bütün gün tüten sobalar neticesinde kenti çevreleyen fanusun altında yoğun bir duman birikmiş ve artık zemine kadar ulaşmıştı. Göz gözü görmüyor, trafik ilerlemiyordu. Çoğu insan arabasını yolun ortasında terk edip yürüyerek evlerine gitmek zorunda kalmıştı. Londra Metrosu dahil olmak üzere toplu taşıma araçları durmuştu.
Görüş mesafesi 25 santimetreye kadar inerken, sis tabakası binaların içine sızmaya başlıyordu. British Museum'da çalışan görevliler, raflarda siyahlıklar olduğunu gözlemliyordu. Sinemalarda oynanan filmler, seyircilerin perdeyi göremez hale gelmesi nedeniyle yarıda kesilmişti. Konserler, seyirciler nefes bile alamaz hale gelince iptal edilmişti.
Ertesi sabah hafta sonuna uyanan Londralılar için, artık gün ışığı bile çok zor görülür hale gelmişti. Kent sabah saatlerinde bile neredeyse karanlığa hapsoluyordu. Geceden beri radyoda ölüm haberleri konuşuluyor, ancak sokaklarda ambulanslar bile hareket edemediğinden çıt bile çıkmıyordu. Cumartesi gecesi, sisin ilk 24 saati geçilirken 500'den fazla kişi hayatını yitirmişti.
Katran gibi kurum parçacıklarının varlığı, sise sarı-siyah rengini verdi. 4 Aralık’ta kenti kaplayan sis nedeniyle toplu taşımalar çalışamaz hale geldi. Sisin içerisindeki yoğun gaz, soluyan kişilerde rahatsızlıklara neden oldu. Pek çok kişi solunum güçlüğü nedeniyle hastanelere başvurdu. Nefes bile almakta zorlanan insanlar, kaybolma korkusuyla dışarı bile çıkamıyorlardı. Özellikle yaşlılar ve solunum sıkıntısı çeken insanlar başta olmak üzere, pek çok insan yatağında hayatını kaybediyordu. Kalanlar ise hastanelere ulaşmaya çalışıyordu. Hemşireler, sisin önlüklerinin içine kadar sızdığını ve kıyafetlerinde siyah lekeler oluşturmaya başladığını söylüyordu.
Gaz zehirlenmelerinden insanlar adeta boğularak ölürken, binlerce hayvan da telef olmuştu. Önlerini göremeyen kuşlar binalara çarpıp ölüyor, et pazarları için yetiştirilen hayvanlar ise nefessiz kalıp telef oluyordu. Sonraları, hayvanların ciğerlerinin simsiyah olduğu gözlemlenecekti.
5 Aralık tarihinde şehri etkisi altına alan sis, 9 Aralık gününe kadar sürdü. Resmi raporlarda 4 günlük sürede 6 bin kişinin öldüğü yazıldı. Ancak sisin tamamen kalkmasının ardından bile ölümler devam etti. Bir türlü sonuçlandırılamayan ön rapor, ölümlerin büyük bir bölümünü grip salgınına bağladı. Ancak ölümlerin çoğu solunum yolu enfeksiyonlarından, hipoksiden ve dumandan kaynaklanan akciğer enfeksiyonları nedeniyle gerçekleşti. 2004’te yayınlanan araştırma, ölümlerin sayısının güncel tahminlerden önemli ölçüde daha fazla olduğunu, yaklaşık 12 bin olduğunu gösteriyor.
12 bin kişinin öldüğü bu felaketin ardından Londra’da 1956 tarihinde “Temiz Hava Yasası” yürürlüğe girdi. Bu yasanın temel amacı ise hava kirliliğini azaltmaktı. Halka ısınmak için kömür yerine farklı alternatifler sunuldu. Hatta halkın bu alternatif yöntemleri denemesi için teşvikler verildi.