2. Akademisyenler Kurultayı

MHP Genel Merkezi tarafından Manavgat'ta düzenlenen 2. Akademisyenler Kurultayı sona erdi. Türkiye'nin farklı üniversitelerinden yaklaşık 800 akademisyenin katılımıyla ilçedeki bir otelde düzenlenen kurultayın sonuç bildirgesinde, Cumhuriyet tarihinde bölünme tehlikesinin ve ayrışmanın bu kadar yoğun olduğu günlerin yaşanmadığı ifade edildi. Türkiye'nin dış politikada bugüne kadar dünyadan ve bölgeden tecrit edildiği ve yalnızlaştığı bir başka döneme daha rastlanmadığı savunulan bildirgede, bu durumun içte ve dışta uygulanan yanlış politikalar ve kibrin kaçınılmaz sonucu olduğu konusunda akademisyen aydınların fikir birliğinde olduğu belirtildi. Son zamanlarda Türkiye'de olup biten bir takım olayların milletin etnik temelde parçalanması ve ülkenin bölünmesi sonucunu doğuracağının bütün bilim adamları ve aydınların ortak endişesi olduğu bildirilen 15 maddelik bildirgede, şu ifadelere yer verildi: "Demokratikleşme adı altında yapılan anayasa değişiklikleriyle yargıyla ilgili makamların siyasetin nüfuzuna alınması, günümüzde bütün vahametiyle olumsuz sonuçlarını göstermektedir. Bugün Türkiye'nin en acil ve öncelikli hukuki sorunu, başta Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu olmak üzere yargı makamlarının siyasal çoğunluğun etkisinden kurtarılması, yargı bağımsızlığının sağlanarak fiilen ortadan kaldırılmış bulunan hukuk devleti ilkesine uygun devlet yapılanmasının yeniden tesis edilmesidir. Unutulmamalıdır ki bağımsız yargının olmadığı bir düzende insan haklarının korunmasından söz edilemeyeceği gibi yargısı bağımsız olmayan ülkelerin kendileri de bağımsız olamaz. Toplumun en dinamik kesimi olan üniversite gençliğinin politik amaç ve çıkarlara alet edilmesi, ülkemizin geleceği açısından en büyük tehlikelerden biridir. Gençliğin sağlıklı gelişimi için her türlü ihtiyaçlarının karşılanabilmesi devletin asli görevlerindendir. Politik eylemlerin asıl sebeplerinin yolsuzluk, yoksulluk, insan hakları ihlalleri ve özgürlük kısıtlamaları olduğu konusunda fikir birliğine varılmıştır. Sosyal medyanın etkin bir iletişim ağı olma noktasından hareketle sosyal medyayı kısıtlamaya yönelik her türlü sansür çalışmalarına şiddetle karşı çıkılmalıdır." Yeni bir kültürel yıkıma yol açabileceği için mevcut Türk alfabesine dokunulmaması gerektiği anlatılan bilgirgede, "Türk" ve "Türkiye" kavramlarının Cumhuriyet ile oluşturulmuş kavramlar olarak gösterildiği ve yıpratıldığı, oysa batı literatüründe Osmanlı coğrafyasının "Türkiye ile Türkistan", Müslüman ise Türk kelimesiyle eş anlamlı kullanıldığı kaydedildi. Yemen'den Kırım'a kadar uzanan coğrafyanın Türkiye, ahalisinin ise Türk olarak algılandığı belirtilen bildirgede, bu bakımdan Türk adının etnik bir tanımlamadan öte bir medeniyetin adı olduğu vurgulandı. Kadının ekonomik, siyasal ve toplumsal hayatın her alanında katılımına imkan verecek özel düzenlemeler yapılması istenilen bildirgeye, şöyle devam edildi: "Kadını toplumsal hayattan koparmaya, üretkenlikten ve çalışma hayatından uzaklaştırmaya yönelik sonuçlar doğuracak düzenleme ve uygulamalara asla yer verilmemelidir. Seçimle gelinen bütün görevlerde kadın ve erkeğin eşit temsili esası sağlanmalıdır. Son zamanlarda toplumun her kesimine ve özellikle kadınlara yönelik şiddetin artması ve çocuk istismarı, akademisyen aydınlarımızı endişelenmektedir. Bu konuda etkin sosyolojik, eğitsel, ekonomik, hukuki ve güvenlik boyutlu araştırmalar yapılmalı ve gerekli tedbirler acilen alınmalıdır." Bildirgede, son günlerde baskıların yoğunlaştığı gözlenen sanat ve sanatçıya hak edilen değerin verilmesinin öncelik olması gerektiği kaydedildi.