HABER

20 yıl sonra kimse geçmişini hatırlamayacak

20 yıl sonra kimse geçmişini hatırlamayacak

Çağın hastalığı Alzheimer, hâlâ tam sebebi ve tedavisi bulunamayan bir trajedi olarak varlığını arttırarak sürdürüyor. İnsan ömrünün uzamasıyla hastalığa yakalanan hasta sayısı da oransal olarak her yıl artıyor. Hastalığın ilk tanımlanmasının 105’inci yılındayız. Nörologlara sebep ve tedavide gelinen son noktayı sorduk.


Çağımızın en travmatik hastalıklarından biri; Alzheimer. Sırasıyla en yeni olandan geçmişe doğru anılarını, bilgi birikimini, mesleki yeteneklerini hatta çocuklarını unutmak. Hasta için olduğu kadar ailesiiçin de hayatın ve insanın varlığının anlamını sorgulamaya itecek derin bir yara.


Bu yılın başlarında Bridget Bardot'nun eski eşi, bir zamanların ünlü Alman playboy'u Gunter Sachs, kendisine Alzheimer teşhisi konduktan hemen sonra, anılarını unutmamak için 78 yaşında intihar etmişti. Opel’in sahibinin oğlu olan ve 60'larda dünya jet sosyetesinde fırtına gibi esen, yakışıklılığı ve parasıyla dedikodu sütunlarından düşmeyen, Bridget Bardot'un villasına helikopterle yüzlerce gül döktürerek evlilik teklif eden, İran kraliyet ailesinden Süreya İsfendiyari ile de birliktelik yaşayan, Saint Tropez'nin bugünkü gibi şampanya duşu partileriyle anılan bir cazibe merkezi haline gelmesine ön ayak olan Sachs'ın anılarını unutmama konusunda niye bu denli tutkulu olduğunu anlamak güç olmasa gerek…


Bugün tüm dünyada Alzheimer hastalarının sayısı yaklaşık olarak 18 milyon. Türkiye'de ise bu rakamın 250 bin ile 500 bin arasında olduğu sanılıyor. Bu hastalara bakan aile bireylerinin de ortalama yüzde 60'ı ağır depresyon hastası. Hastalığın görülme sıklığı insan ömrünün uzamasına karşılık olarak gitgide artıyor.


70'lerde hastalığın görülme sıklığı bugünle kıyaslayınca ortalama 30 kat artmış. Dünya Alzheimer Raporu'na göre de, 2030 yılında hasta sayısı 2'ye, 2050'de 3'e katlanmış olacak. Türkiye'de 2050 yılında hasta sayısının bugünkünün 8 katı daha fazla olacağı öngörülüyor.

Ancak hâlâ hastalığın sebebi tam olarak çözülebilmiş değil. Bugün için kesin bir tedavisi de bulunmuyor. Hastalığın ilk olarak 1906 yılında Alman psikiyatr Alois Alzheimer tarafından tanımlanmasının 105. yılında, ülkemizin ünlü nörologlarına dünyadaki son çalışmaları, son tezleri, yeni tedavi yöntemlerini ve bu hastalıkla ilgili tıp dünyasında gelinen son noktayı sorduk.


PROF. MURAT EMRE
(Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı, MEDICA İleri Tanı Merkezi)

Hastalığa neyin sebep olduğu tam bilinmemekle beraber iki tez var. Birincisi hücreler arasında biriken, amiloid denen bir protein. Bu madde normalde hücre çeperinde bulunur. Alzheimer hastalığında ise hücreler arasında birikerek plak oluşumuna sebep oluyor. Bunlara "amiloid plak" adı verilir. İkincisi, hücrelerin içinde çöken bir protein olan tau. Alzheimer hastalığında tau proteinleri anormal yapı oluşturup hücrelerin içinde çökmeye başlıyor. Birinci hipoteze göre amiloid birikmesi hastalığın esas sebebi. İkinci hipoteze göre hücre içinde biriken tau proteini hastalığın nedeni. Eldeki verilere bakıldığında bütün genetik bilgiler amiloid proteinini suçlu çıkartıyor.


Ailevi Alzheimer hastalığına sebep olan 3 tane genin tümü hücre içindeki amiloid proteinin yapım ve yıkımıyla ilgili genler çünkü. Diğer taraftan hastaların beyni incelendiğinde biriken amiloid miktarı ile hastanın klinik belirtilerinin şiddeti arasında doğrudan bir ilişki yok. Hatta başka nedenlerden vefat etmiş bazı insanların beyinlerinde ciddi miktarda amiloid birikmiş olmasına rağmen hayatları boyunca hiçbir Alzheimer belirtisi göstermedikleri görülüyor. Öte yandan tau proteininin miktarıyla hastanın vefatı öncesindeki bunamanın şiddeti arasında doğrudan bir ilişki görülmekte.


Özetle, Alzheimer'da genetik bulgular amiloidi, patolojik bulgular tau proteinini işaret etmekte. Son dönem dünyada yapılan tüm araştırmalar amiloid üzerine yoğunlaşmış durumda. Eğitim ciddi anlamda hastalığa yakalanma riskini düşürüyor. Örneğin beyin hücreleri arasında 100 bağlantı bulunan bir kişi, (yüksek eğitimli biri) beyin hücreleri arasında 50 bağlantı bulunan bir kişiyle (daha az eğitimli biri) kıyaslandığında, amiloid plakları birikmesi sırasında sinirler arası 10 bağlantı çöktüğü zaman 100 bağlantısı olan biri bundan pek etkilenmezken, 50 bağlantısı olan kişide Alzheimer belirtileri görülmeye başlıyor. Bu nedenle beyni çalıştıracak aktivitelerde bulunmak çok mühim. Son zamanlarda Alzheimer aşısından da söz ediliyor. Bu aşı, beynin savunma hücrelerine amiloidi tanıtmak ve amiloid birikmesi sırasında savaşabilmesini sağlamak mantığına dayanıyor.


Beynimizin bir santimetre küpünde, bir trilyon bağlantılı, 100 milyar nöron bulunmakta ve bunların arasında her bir saniyede 10 milyon çarpı milyar kere uyarı gerçekleşmekte. Bu fabrika içerisinde hücreler arası bağlantılar ve etkileşimler ve bu etkileşimi sağlayan kimyasal maddeler hafıza sistemimizin temelini teşkil eder.


DOÇ. DR. SERDAR DAĞ
(Doktorlar Merkezi Kliniği kurucularından)

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan son çalışmalar, Alzheimer hastalarına genç kanı enjekte etmek üzerine. Araştırmacıların tezine göre genç kan, beyindeki yıpranmaları daha kolaylıkla onarabilir. Ancak ben bunun işe yarayacağını düşünmüyorum. 70 model bir otomobile istediğiniz kadar iyi benzin koyun, sıfırı gibi iyi gider mi… Bu hastalıkta esas sorun beyindeki kılcal damarların deforme olması ve beyni yeteri kadar besleyememesidir. Dolayısıyla kan değişse neye yarar ki, damarlar aynı kaldıktan sonra.


Alzheimer'da hücreler arası mesajların gönderilmesini engelleyenin hücre aralarında biriken amiloid plakları olduğu biliniyor. Nasıl ki tarlanızı iyi sürmez ve sulamazsanız bir süre sonra yabani otlar biter, bu plaklar da tıpkı bunun gibi. Bugün gelinen son noktada beyne kan akışının arttırılması, 45 yaşından itibaren düzenli olarak check-up yaptırılması önemli. Tansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıklarından korunmak gerek. Beyni çalıştırmak da çok önemli. Son dönemde kullanılan ilaçlar dikkati arttırmaya yönelik, ancak onlar da orta ve ileri evrede maalesef işe yaramıyor.


UZM. DR. MEHMET YAVUZ
(REEM Nöropsikiyatri Merkezi Kurucusu)

Son zamanlarda insülinin Alzheimer hastalığıyla mücadelenin anahtarı olabileceği öne sürülüyor. Washington'daki Veterans Administration's Puget Sound Health Care System tarafından yapılan geniş çaplı bir araştırmanın sonuçları yeni açıklandı. Buna göre burundan insülin spreyi verilen hastaların bilişsel yeteneklerinde düzelme olduğu ortaya konuldu. Bu yeni tedavi yönteminin erken dönemde teşhis edilen Alzheimer hastalığını durdurabileceği düşünülüyor.


Bir kısım bilim adamına göre bu hastalık bir tür beyin diyabeti olarak görülüyor ve beyin hücreleri şekeri kullanamadığı için bir süre sonra aralarındaki bağlantılar kopuyor. Bu da hastalığa sebebiyet veriyor. Alzheimer hastaları üzerinde yapılan otopsilerde beyinde insülin yetersizliği görülmesi bu çalışmalara önayak oldu. Şeker ve insülin metabolizmasının tüm vücut gibi beyinde de sağlıklı sürdürülebilmesi için fiziksel ve mental egzersiz gerekiyor.


Yapılan bir başka araştırmaya göre düzenli çay kahve içilmesi de önemli ölçüde Alzheimer'dan koruyor. Biz burada dünyada ilk kez TMS tedavisini Alzheimer üzerinde kullanıyoruz. Bu yöntem normalde dünyada depresyon ve panik atakta yaygın olarak kullanılıyor. Manyetik stimülasyonla beynin belirli bölgelerine dışarıdan gönderilen elektromanyetik sinyallerin gerek hareket sistemi ile ilgili hücreleri gerekse düşünce ve davranışlarla alakalı hücreler üzerine uyarıcı şok etkisi yaparak hücre dejenerasyonunu düzelttiği düşünülüyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar Alzheimer hastalığında özellikle beynin şakak loblarında metabolizma düşüklüğü olduğunu göstermekte. Birçok araştırmacı Alzheimer hastalığına sebep olarak bu durumu gösteriyor. Manyetik stimülasyonun, tedavi yapıldığı bölgede beyin dokusunun metabolizmasını yani hareketliliğini yükselttiği yapılan SPECT ve PET çalışmaları ile ispatlandı.


PROF. TÜRKER ŞAHİNER
(Anadolu Sağlık Merkezi)

Bilim dünyasının yaptığı önemli çalışmalar, depresyonun Alzheimer'ı tetiklediğinin kesinleştiğini gösteriyor. Beyinde biriken protein molekülleri hastalığın temel sebebi olarak görülüyor. Bu durum kalp ve beyin damar hastalıklarına yol açan kolesterolun damarda birikmesine benzetilebilir.


Bugüne dek Alzheimer hastalığında, bellek kusurları henüz ortaya çıkmadan önce psikiyatrik bulguların, özellikle depresyonun görüldüğünü iyi biliyorduk. Yani, aktif çalışan yaşlı bir bireyin erken emeklilikle birlikte sakin bir yaşam sürmeye başlamasının bazen depresyona neden olması ve bazı bireylerde bu durumun Alzheimer tipi bunama ile devam etmesi sık rastlanan bir hastalık öyküsüdür.


Yeni çalışmalar ise "amiloid beta 42" seviyesinin depresyonda etkili olduğunu ortaya çıktı. Depresyon sizden ne kadar uzaksa Alzheimer yanınıza o kadar zor yaklaşabilir. Beynin en önemli besin kaynağının neşe olduğunu unutmamalıyız. Üçlü test ile artık kişinin gelecekte Alzheimer tanısı alıp almayacağı yüzde 90 doğruluk oranıyla belirlenebiliyor. 2009'dan beri Amiloid-Beta ölçümü testinin yanında, APOE tipinin belirlenmesi ve FDG PET-SCAN'den oluşan üçlü test ile, 30-40'lı yaşlardaki bir kişinin ileride Alzheimer olup olmayacağını belirleyebiliyoruz.


Sally Luxon ve Diane Schuller adındaki tek yumurta ikizleri, gençlik dönemlerinde çok benzer bir yaşam sürer. 63 yaşına gelen Diane, yaşını hiç göstermediği gibi eşi ile seyahat etmekten zevk almakta, çocukları, torunları ve annesi ile gayet iyi geçinmektedir. Sally ise, bir Alzheimer hastası olup, 1963 yılından bu yana hiç konuşmamakta, 1994'ten beri yürüyememektedir. Çocuklarını da tanımamaktadır. Diane ve Sally bugün Duke Üniversitesi'nde yürütülmekte olan "İkiz Alzheimer Hastaları" çalışmasına deneklik ediyor. Genetik olmayan faktörleri ortaya çıkarmak üzere… Kafa travması çevresel faktörlerin başında geliyor. İkizlerden Sally'de olduğu gibi... Otopsi raporlarından yararlanan bilim adamları, kafa travmasının amiloid plaka birikimini tetiklediğini ortaya çıkartmış. 2 bin denek üzerinde sürdürülen beş yıllık bir araştırma, kafa travmasının Alzheimer riskini üç misline çıkardığını ortaya koydu.


Kısa süre önce 19. kromozom üzerinde APOE-e4 adlı genin ileri yaşta başlayan (65 yaş üzeri) Alzheimer ile ilişkili olduğu saptandı. Bu gen günümüzde birçok araştırmacı tarafından risk faktörü olarak kabul ediliyor. Alzheimer'ın patolojisi anlaşıldıkça başka sorular ortaya çıkıyor. Hastalık bazı kişilerde 50 yaşlarında kendini belli ederken, neden bazılarında 90'larında ortaya çıkıyor? Son 10 yıldaki araştırmalar mutasyona uğrayan genlerin "amiloid beta" üretimini arttırdığını ortaya koyuyor.

En Çok Aranan Haberler