Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sona erdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen toplantı yaklaşık 4.5 sat sürdü. Toplantının bir bölümüne katılan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, 1 saatlik bir AB brifingi verdi.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, ülkenin bütünlüğünü, milletin birliğini ve huzurunu hedef alan terörün ve beslendiği ortamın tasfiyesine yönelik mücadeleye azim ve kararlılıkla devam edileceği vurgulandı. MGK bildirisinde, ''Çağdaş demokrasi ve hukuk ilkeleri çerçevesinde vatandaşlarımızın, her zaman olduğu gibi sağduyulu davranacağına ve kardeşlik olgusunu zedeleyecek davranışlardan kaçınacağına duyulan güven bir defa daha teyit edilmiştir'' denildi.
MGK'ın 2009 yılının son toplantısından sonra yayımlanan bildiride, toplantıda Türkiye güvenliğini ilgilendiren iç ve dış gelişmelerin kapsamlı değerlendirmesinin yapıldığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
''Ülkemizin bütünlüğünü, milletimizin birliği ve huzurunu hedef alan terörün ve beslendiği ortamın tasfiyesine yönelik mücadeleye azim ve kararlılıkla devam edileceği vurgulanmıştır. Çağdaş demokrasi ve hukuk ilkeleri çerçevesinde vatandaşlarımızın, her zaman olduğu gibi sağduyulu davranacağına ve kardeşlik olgusunu zedeleyecek davranışlardan kaçınacağına duyulan güven bir defa daha teyit edilmiştir.
7 Mart 2010'da yapılması beklenen parlamento seçimlerinin ışığında Irak'taki gelişmeler, terörle mücadeleye ilişkin üçlü işbirliğine sürecinin seyri ve Irak ile ilişkiler ele alınmıştır.
Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne ilişkin olarak BM Genel Sekreteri'nin iyiniyet misyonu temelinde, adada iki taraf arasında devam eden müzakere süreci ayrıntılarıyla gözden geçirilmiştir. Esasen MGK'nın Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir kapsamlı çözümün parametrelerine dair görüşleri 30 Haziran 2009'da yapılan toplantısını takiben yayımlanan basın bildirisiyle kamuoyuna açıklanmıştır.
Sayın Başbakan'ın 30 Ekim 32009'da Sayın Yunanistan Başbakanı'na gönderdiği mektupta da belirtildiği üzere çözüm sürecinde uluslararası toplumun ve ilgili tarafların daha aktif ve teşvik edici bir rol üstlenmesi önem taşımaktadır. Bu çerçevede müzakerelerin seyrine ve nihai hedefine zarar verecek adımlardan kaçınılması gerektiği de vurgulanmıştır. İlgili tüm taraflarda gerekli siyasi iradenin bulunması durumunda adil ve kalıcı bir çözüme kısa sürede ulaşılmasının mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Ekim 2005'de başlayan Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakerelerindeki ve reform sürecimizdeki mevcut durum son gelişmelerin de ışığında ele alınmış, Lizbon Antlaşması sonrası AB kurumlarındaki yeni yapılanmalar ve Aralık 2009 zirve sonuçları tüm yönleriyle değerlendirilmiştir.
Türkiye'nin kararlılıkla sürdürdüğü üyelik müzakerelerinin hızlandırılmasının, AB müktesebatıyla ilgili bulunmayan siyasi engellemeler ve ikili sorunlardan arındırılmasının tüm tarafların yararına olacağı vurgulanmıştır.''