HABER

22 Nisan İngiltere basın özeti

İngiliz basınında bugün göçmen faciasına ilişkin tanıkların ifadeleri, alınacabilecek önlemler ve 1915 olaylarına ilişkin bir analiz öne çıkıyor.

İngiliz basınında bugün göçmen faciasına ilişkin tanıkların ifadeleri, alınacabilecek önlemler ve 1915 olaylarına ilişkin bir analiz öne çıkıyor.

Daily Telegraph gazetesi, içindeki 800'e yakın göçmenle batan tekneden kurtulan 17 yaşındaki Bangladeşli Riajul ve Nasir'in yaşadıklarıyla ilgili anlattıklarını taşıyor sayfalarına.

Gazeteye konuşan Riajul, "Teknemiz büyük bir gemiye en az üç defa çarptı, insanlar panikledi ve güvertenin diğer tarafına doğru koştu. Bizi deviren bu hareket oldu. Bu şüphesiz kaçakçıların kaptanının suçuydu" dedi ve şöyle devam etti:

"Suya düştük, insanlar 'Yardım edin, yardım edin' diye bağırıyordu. Diğer göçmenlerin çoğu Afrikalıydı ve yüzme bilmiyorlardı. Ben yüzme biliyordum, o yüzden kurtuldum."

Gazetenin neden 1500 Libya dinarı (yaklaşık 725 sterlin) ödeyerek hayatını riske atıp tekneye bindiğini sorması üzerine Riajul, "Bangladeş'i paraya ihtiyacım olduğu için terk ettim. Ailem çok yoksul. Trablus'ta çok az paraya bir restoranda çalışıyordum. Sanırım Avrupa daha iyi olmalı" cevabını verdi.

Kaçakçılara 1200 dinar ödeyen Nasir de yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"Ben sudayken, çevremde iki veya üç kişi vardı, bana yardım ettiler beni kıyafetlerimden tuttular. Dalgaların arasında sürüklenen insanları gördüm. Teknede çocuklar da vardı, çok küçük değildi belki 10 yaş civarında."

"Güvertede belki 50 kişiydik. Geri kalan yüzlercesi alttaydı. Altta kalan herkes öldü. Büyük gemi bir halat attı, öyle tırmanabildik."

Guardian gazetesi iç sayfalarında ölümlerin önlenebilmesi için ne yapılması gerektiğine dair bir analiz var.

Analizde şu tavsiyeler var: 12 ayda 100 binden fazla göçmenin hayatını kurtaran Mare Nostrum arama kurtarma programının yeniden başlatılması, AB içinde iltica kurallarının standart hale getirilmesi, Libya'nın siyasi durumuna ilişkin yetkililerle anlaşmaya varılması, transit ülkelerdeki şartların geliştirilmesi, Afrika'da transit mülteci kamplarının oluşturulması ve Libya ile Suriye gibi ülkelerde savaşın sona erdirilmesi gibi sorunun köküne inilmesi.

Independent gazetesi İtalyan basınına dayandırdığı haberinde Libya'daki insan kaçakçılarının ifadelerine yer veriyor.

İtalyan savcılarının ele geçirdiği ses kayıtlarına göre Trablus'taki kaçakçılardan Mered Medhanie, İtalya'ya giden göçmen teknelerinin kapasitesinden fazla kişi almasıyla ilgili "Bana fazla insan yüklediğimi söylüyorlar ama çabucak gitmek isteyenler onlar" diyor.

Bir diğer kaçakçının da geçen yaz şu sözleri kayda alınıyor "Birkaç gün önce başka bir seyir daha düzenlediler. Ne olduğunu bilmiyorum, muhtemelen ölmüşlerdir."

Medhanie'nin bir diğer ifadesi de şöyle: "Yasadışı iş yapıyoruz ama ne bekliyorsunuz ki? Biz hükümet değiliz."

Balakian: 'Soykırım inkârına son verilmeli'Guardian gazetesinin yorum sayfalarında 1915 olayları üzerine kitaplara imza atan yazar Peter Balakian'ın "Türkiye 100 yıllık soykırım inkârına son vermeli" başlıklı bir makalesi yer alıyor.

Makalede, 1915 yılında Türkiye genelinde 'katliamlar yapıldığı, hükümetin mangaları yaratarak organize soykırım yaptığı, geçirilen yasalarla tehcir ve kamulaştırmaya gittiğini' yazan Balakian, 'Ermeni soykırımı' ifadesinin de ilk olarak 1940lı yıllarda akademisyen Raphael Lemkin tarafından kullanıldığını hatırlatıyor.

1915 olaylarının Türkiye hükümeti tarafından 'soykırım' olarak tanımlanmamasını eleştiren yazar, "Ermenistan'la uzlaşı, ancak Türkiye kurumsal inkârın kökünü kazıdığında ve geçmişindeki korkunç dönemi itiraf ettiğinde başlayabilir" yorumunu yapıyor.

Makalede yer alan ifadelerden bazıları şöyle:

"Türkiye'de, eleştirel sorgulamanın yasak olduğu, devlet himayesindeki eğitim sisteminde, Ermeni geçmişin temsili ya eksik ya da Ermenilerin üzerine çamur atılan birkaç cümleye indirgenmiş. Türkiye'nin otoriter müfredatı, entelektüel özgürlüğe yönelik baskısıyla uyuşuyor. Bu da, ülkeye en kötü insan hakları sicillerinden birini veriyor. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre son iki yılda Türkiye'deki tutuklu gazetecilerin sayısı Çin ve İran'dan fazlaydı."

Yazar Balakian, 'Türkiye'de süregelen inkârın, Ermenilerin kaybettikleri malvarlıkları, gelirleri, kiliseleri ve manastırları için tazminat ödeme korkusuyla da bağlantılı olduğunu' ifade ediyor.

Balakian, Yahudi Soykırımı uzmanlarından Deborah Lipstadt'ın da şu yorumunu aktarıyor:

"Soykırımın inkârı, ister Türklerden Ermenilere karşı, ister Nazilerden Yahudilere karşı olsun, tarihin yeniden yorumlanması değildir… İnkârcılar, akademik çabalarla ilintili görünüp kafa karışıklığı tohumları ekiyor. İnkârcılar, masum üçüncü şahısları, öyle olmasa da, 'hikâyenin bir de diğer tarafı olduğuna' ikna etmeyi amaçlıyor; soykırımın inkârı mağdurları şeytanlaştırmak ve failleri rehabilite etmek amacıyla, tarihi yeniden şekillendirmeye çabalıyor."

Yazar Balakian, 'Türklerin soykırım inkârının farklı yöntemleri olduğunu' yazıyor ve bu yıl Çanakkale Savaşı anmasının 25 Nisan yerine 24 Nisan'da yapılacak olmasını da bu yöntemlerden biri olarak gösteriyor.

Papa Francesco'nun 1915 olaylarını 'soykırım' olarak tanımlamasına da atıfta bulunan Balakian şöyle devam ediyor:

"(Papa), Türk devleti tarafından gözünün korkutulamayacağını gösterdi. Ayrıca Türkiye'nin, 'soykırım' ifadesini kullanmasıyla Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında bir kriz yaratabileceği yönündeki aldatıcı söylemle de kandırılamayacağını gösterdi."

Balakian, Papa'nın "Kötülüğü gizlemek veya inkâr etmek, yaraların kanamasına neden olur" sözlerini de hatırlatıp Türkiye'nin de 'Papa'yı dinlemesi gerektiğini' belirtti ve yazısını "Hakikat olmadan uzlaşı da olmaz" sözleriyle noktaladı.

'Esrar kullanımını paraya çevirmek'**Financial Times** gazetesinde yer alan bir haberde, ABD'nin California, New York, Colorado ve Massachusetts'in de aralarında bulunduğu 23 eyalette esrar kullanımının yasallaşmasıyla beraber yatırımcıların bunu paraya dönüştürme arayışları irdeleniyor.

ArcView'un verilerini aktaran gazete, ABD'de tıbbi ve 'eğlence' amaçlı esrar satışının 2014'te yüzde 75 arttığı ve 2.7 milyar dolara çıktığına dikkat çekiyor.

Haberde, 2019'a kadar satışların 10.8 milyar dolara çıkabileceği öngörüsü de var.

Şempanzelere insan haklarıIndependent gazetesi, ABD'de bir savcının, biyomedikal araştırma tesisinde tutulan iki şempanzeye ilk defa yasal olarak 'insan muamelesi' yapılıp 'insan hakları tanındığını' yazıyor.

Savcının kararına göre, Hercules ve Leo adlı iki şempanze, bilimsel araştırmalar için kullanıldıkları Stony Brook Üniversitesi'nde 'yasadışı tutuluyor'.

İki yıl önce hayvan hakları savunucularının, iki şempanzenin Florida'daki bir sığınağa taşınmaları için yaptığı yasal başvuru önce reddedilse de Pazartesi günü Savcı Barbara Jaffe, şempanzelerin durumunu 'insan hakları' yasaları uyarınca değerlendirmeye aldı ve Stony Brook Üniversitesi avukatlarının şempanzelerin 'tutukluluk hallerine' ilişkin duruşmaya çağrılmaları kararı aldı.

Duruşma 6 Mayıs'ta görülecek. Mahkemeden şempanzelerin serbest bırakılması kararı çıkabilir.

En Çok Aranan Haberler