Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Su Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. İlker Zeki Kurtoğlu, Karadeniz'in doğal balık türlerinden olan Mersin Balığı'nın 250 milyon yıllık geçmişi olan bir balık türü olduğunu ve görünen 6 türünden 3’ünün neslinin tükendiğini, diğer 3 türün ise kırmızı listede olduğunu söyledi.
Kurtoğlu “Mersin Balıkları aslında bölgemizin doğal türlerinden bir tanesi. Karadeniz’de geçmişte 6 tür Mersin Balığı varken bugünlerde maalesef yok olmayla yüz yüze gelmiş, 3 türü tamamen kaybolmuş, 3 türü de maalesef kırmızı listede. Bu 3 türe de nadiren doğada rastlanabiliyor. Bizde burada hem Karadeniz’in doğal ilkim faunasından olan, akarsularımızda yumurtlamak için geçmişte giren ama maalesef bugünlerde tamamen yok olduğunu düşündüğümüz yetiştiriciliğini gerçekleştirmeye çalışıyoruz” dedi.
Karaca Mersin ismi verilen Mersin Balığı türünün 100 yaşına kadar yaşayabildiğini, kilosunun ise 1,5 tonun üzerine çıktığını ifade eden Doç. Dr. Kurtoğlu “Bunlardan en önemlisi Karaca Mersin dediğimiz bir tür. Bu türler 100 yılı aşkın yaşa kadar yaşayabiliyor. Bin 600 kilogram ağırlığa kadar ulaşabiliyor. Bizde havyarı ile ünlü, eti ile ünlü hatta derisi ve hava kesesi ile oldukça kıymetli bir balık olan bir başka ifade ile etinden, sütünden, yününden yararlanabilen Mersin Balıklarının yetiştiriciliği ile ilgili ne yapabiliriz diyerek bunun üzerine çalışmalar yürütüyoruz” şeklinde konuştu.
Mersin balığı hakkında çalışmaların titizlikle yürütüldüğünü ve bölgedeki yetiştiricilik firmaları arasında yaygınlaşması için çalışmaların başladığını kaydeden Kurtoğlu “2011 yılında yurt dışından getirdiğimiz Mersin Balıkları yumurtalarıyla çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Bugüne kadar yumurtanın inkübasyonu, lavral yetiştiricilik, yavru bakımı beslemesi, yem, balık sağlığı ile ilgili sonrasında bölgedeki yetiştiricilik performansının sağlanması ile ilgili çalışmalarımızı yürüttük. Bugün geldiğimiz notada sadece yeni nesil üretme ve bunun bölgedeki yetiştiricilik firmalarında yaygınlaşmasına bıraktık. Artık bundan sonraki çalışmalarımızda bu kısmına odaklanacağız” diye konuştu.
Mersin balığının etinin kilogram fiyatının minimum değerinin 120 lira olduğunun, havyarının ise dünya pazarında 2 bin 500 dolardan alıcı bulduğunun altını çizen Kurtoğlu “Çok kıymetli bir balık. Havyarı 2 bin 500 dolardan başlayan fiyatlarda, etinin minimum olarak kilogram fiyatı 120 liralardan satıldığı çok kıymetli bir balık. Hele de su sıcaklığı, su kalitesi bakımından ileride su toleransına sınırlı olan alabalığın yetiştiği sularda yetiştirebileceğimiz bir tür” ifadelerini kullandı.
Geçmiş yıllarda mersin balığı üzerinden ciddi gelirler elde edildiğini de hatırlatan Kurtoğlu "Mersin balıklarının doğal olarak ülkemizde, Karadeniz kıyılarında yaşadığı nehirler, Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya nehirlerine ekonomik olarak girmiş. Bu bölgeden özellikle Sürmene, Rize, Sakarya bölgesine Yeşilırmak, Kızılırmak havzalarına gidip oralarda yerleşip, bu balıkları yakalayıp bunlardan elde ettikleri havyarları özellikle Avrupa’ya ciddi miktarlarda pazarlamışlar. Hatta Almanya’dan bu işi ticaret olarak benimseyen bazı firmalar bu avcılara özel kimyasallar verip onlarla birlikte belli bir havyar işleme protokolünü onlara öğretmişler ve bundan ciddi gelirler elde etmişler ama maalesef 90’lı yıllardan sonra yok olma çizgisine gelindiğinde 1992 yılında av yasakları başlamış. Yıl boyunca avı yasaklanmasına rağmen özellikle akarsular üzerindeki çevresel değişimler nedeniyle bizim sularımızdaki varlığı azalınca ekonomik değeri de azalmış” dedi.
Mersin balığının geçmişinin 250 milyon yıllık ve yapısı dinozora benzese de çok masum bir balık olduğunun altını çizen Kurtoğlu “Kayseri’de kral lahitlerinin üzerinde mersin balığı simgesinin olması o dönemlerde bile Mersin balığının veya havyarının öneminin bilindiği söylenebilir. Tarihi çok eskilere dayanıyor. Fosillere bakıldığında dünyamızın en eski canlılarından bir tanesi. Fosillere bakıldığında 250 milyon yıllık bir geçmişe dayandığı biliniyor. O günden bugüne kadar gelebilen zaten yapısal olarak baktığımızda dinozorlar devrinden kalan balıklar diyebiliriz. Görünümü çok dinozora benzese de çene yapısı ve diş yapısı çok gelişmemiş olduğundan dolayı aslında çok masum hayvanlar. Elinizi koyduğunuzda buzağı gibi yem alma güdüsü ile elinizi emebilen balıklar. Çok sevimli hayvanlar. Belki bizim sürekli çalıştığımız türler olduğundan dolayı bizi için çok sevimli canlılar” ifadelerini kullandı.
İHA