ANKARA (İHA) - Refah-Yol Hükümeti'nin yıkılmasına zemin hazırlayan 28 Şubat sürecinin mağdurları Hasan Hüseyin Ceylan, Şükrü Karatepe ve İbrahim Halil Çelik, artık 'kalem-kitap' ağırlıklı bir yaşam sürüyor. Ceylan ve Çelik, kendilerini tamamen 'kültürel faaliyetlere' verirken, Şükrü Karatepe AK Parti'ye 'fikri yardım' yaparak günlerini geçiriyor.
28 Şubat mağdurları arasında siyasete en yakın isim olan Şükrü Karatepe, o döneme ilişkin çarpıcı tespitler yaptı. Yargının 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bugün de zaman zaman muhalefet ettiğini ve gücünü kullanmaya çalıştığını öne süren Karatepe, "Danıştay'ın verdiği münferit karar genelleşirse yani ordu, üniversiteler ve büyük sermaye de katılırsa buhran çıkar. Türkiye'de esas sorun yargı değişmiyor" dedi. Karatepe, hükümetin Avrupa Birliği (AB) sürecinde attığı adımlara da övgüler yağdırarak, "Demokratikleşme çok önemli, AB sürecinde yapılan değişiklikler çok önemli. Bu değişim Türkiye'yi 28 Şubat'a göre çok farklı noktaya getirmiştir. Olağanüstü ara rejim dönemleri belli ölçüde geride kaldı" değerlendirmesini yaptı.
28 Şubat süreci, 9. yıldönümünde yeniden tartışılıyor. Refah Partisi'nin icraatları ve söylemleri, bazı çevrelerde tepkilere yol açmış ve Türkiye için gergin bir süreç başlamıştı. Refah-Yol iktidarı, kuruluşundan 7 ay sonra yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti. Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yayımlanan ve "28 Şubat kararları" olarak bilinen kararlar, Refah-Yol iktidarının ve Erbakan'ın başbakanlığının sonunu hazırlamıştı. Bu süreçte RP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla birlikte Necmettin Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevk Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, İbrahim Halli Çelik ve Şükrü Karatepe siyasi yasaklı olmuştu.
28 Şubat sürecinin ardından siyaset sahnesinde görülmeyen isimlerden İbrahim Halil Çelik, Şükrü Karatepe ve Hasan Hüseyin Ceylan artık 'kalem-kitap' ağırlıklı bir yaşam sürüyor. 28 Şubat sürecine ilişkin açıklama yapmama kararı alan İbrahim Halil Çelik ve Hasan Hüseyin Ceylan, Türkiye'nin bir daha 28 Şubat sürecini yaşamamasını temenni ediyor. Kapatılan RP'nin eski milletvekillerinden İbrahim Halil Çelik, 28 Şubat sürecine ilişkin konuşmama kararı aldığını belirterek, kendisini tamamen kapattığını ve sürekli okuduğunu söyledi. Emekli milletvekili maaşıyla geçinen Çelik, hiçbir işte çalışmıyor.
KARATEPE, AK PARTİ'YE "FİKRİ" YARDIM YAPIYOR 28 Şubat sürecinin ardından avukatlık yapan Kayseri eski Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 28 Şubat mağdurları arasında siyasete en yakın duran isim. Karatepe, 28 Şubat'ın ardından politika hayatının hiç ara vermeden devam ettiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile aynı dönemde cezaevinde yattığını, cezasını tamamladıktan sonra Erdoğan ile birlikte Türkiye'yi dolaştığını belirten Karatepe, AK Parti'nin temel metinlerinin hazırlanmasına yardımcı olduğunu kaydetti. Parti programının, tüzüğünün, seçim bildirgesinin ve acil eylem planının hazırlanmasında görev aldığını ifade eden Karatepe, şu anda da AK Parti'nin Yerel Yönetimler Danışma Kurulu üyeliği görevini yürüttüğünü bildirdi. Günlerini AK Parti'ye 'fikri yardım' yaparak geçirdiğinin altını çizen Karatepe, 28 Şubat sürecine ilişkin önemli tespitlerde de bulundu.
Türk siyasi geleneğinde çok partili dönemde '28 Şubat' gibi ara rejimlerin 10 yılda bir tekrarlandığına işaret eden Karatepe, ideolojik olarak Türkiye'de devletin kendi belirlediği şartlarda politikanın devam etmesini istediğini dile getirdi. Demokrasinin ise bunun tam tersini gerektirdiğini ifade eden Karatepe, bunun için seçim yapıldığını ve halkın iradesinin önemli sayıldığını vurguladı. Karatepe, 28 Şubat'tan önce de milletin bir irade ortaya koyduğunu; ancak bürokratik olarak devleti elinde bulunduranların bu iradeyi uygun görmediğini söyledi. Karatepe, "Tabi demokratik siyasi düşünceyle çelişen bir durum. Fakat böyle bir gelenek var. Türkiye kapalı bir toplum olduğu için bütün bunlar cereyan ediyor. Türkiye demokratikleştikçe bütün kademeli olarak değişti. Türkiye, AB sürecinde yapılan değişikliklerle belli ölçüde başarı kazanmıştır" diye konuştu.
"Ülkede iktidarın belli güçler tarafından bölüşülerek kullanıldığını, yani siyasi iktidarın bölüşüldüğünü" söyleyen Karatepe, Cumhurbaşkanı, bürokrasi ve yargının iktidarda belli ölçüde payının olduğunu savundu. "Bugün bu gücü kullanan bu faktörler arasında o günkü çelişki söz konusu değil" diyen Karatepe, herkesin Anayasa'da kendisine tarif edilen rolleri yaptığını ve aralarında herhangi bir çatışmanın söz konusu olmadığını vurguladı.
"YARGI BUGÜN DE ZAMAN ZAMAN GÜCÜNÜ KULLANMAYA ÇALIŞIYOR" 28 Şubat sürecini 'ara rejim' olarak nitelendiren Karatepe, o dönemde yargının büyük ölçüde gücünü kullandığını iddia etti. Bugün de yargının zaman zaman muhalefet yaptığını ileri süren Karatepe, bu gücün topluca değil; ama münferit olaylarda kullanıldığını öne sürdü. Buna örnek olarak "Danıştay'ın türban kararını" veren Şükrü Karatepe, "Münferit karar genelleşirse o zaman öyle bir hava doğar. Ordu, üniversite, basın, büyük sermaye ve sivil toplum kuruluşları da katılırsa buhran çıkar" uyarısı yaptı. Yargı, büyük sermaye, basın ve sivil toplum kuruluşlarının toplu hareket ettiğini ve hükümetin yalnız kaldığını öne süren Karatepe, iktidara karşı biraraya gelen güce Cumhurbaşkanı'nın da dahil olduğunu iddia etti. Kendisinin ferdi olarak 28 Şubat sürecinden zarar gördüğünü; ancak ülkenin zarar görmemesinin önemli olduğunu belirten Şükrü Karatepe, kendilerinin ceza almasına yol açan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesinin bu süreçte 3-4 kez değiştiğini hatırlattı. Türkiye'nin dinamik bir ülke olduğunu ve çok hızlı değiştiğini anlatan Karatepe, "Esas sorun yargı değişmiyor. Bu değişime üniversiteler ayak uydurmuyor. Siyasetin kollanması gerekir. Önüne gelen konuşamaz. Yargı bu şekilde eleştirilebiliyor mu? Demokratikleşme çok önemli, AB sürecinde yapılan değişiklikler çok önemli. Bu değişim Türkiye'yi 28 Şubat'a göre çok farklı noktaya getirmişti. Olağanüstü ara rejim dönemleri belli ölçüde geride kaldı" dedi.
Kapatılan RP'nin Ankara eski milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan da, o döneme ilişkin konuşmama kararı aldığını açıkladı. "Bu işleri kapattım" diyen Ceylan, aldığı prensip kararı doğrultusunda konuşmayacağını söyledi. Artık siyasetin dışında kültürel faaliyetlere ağırlık verdiğini vurgulayan Ceylan, "Kitaplarımı yazıyorum, bol bol da okuyorum" diye konuştu. Bugüne kadar 16 kitap kaleme aldığını, bunların 3'ünü 28 Şubat sürecinin ardından yazdığını kaydeden Ceylan, siyasetle hiçbir ilgisinin olmadığını dile getirdi. Artık çocuklarına ve eşine daha çok zaman ayırdığını belirten Ceylan, "Günlerim kültür faaliyetlerine katılarak geçiyor. Kitap-kalem ağırlıklı bir hayat sürecinin içindeyim" dedi. Ceylan ayrıca, ticari faaliyetlerini sürdürerek, geçimini sağladığını da sözlerine ekledi.