HABER

3 Kasım 1996: Susurluk kazasında derin devlet açığa çıktı

Milletvekili, mafya, polis aynı otomobilde

3 Kasım 1996: Susurluk kazasında derin devlet açığa çıktı

​3 Kasım 1996'da Kuşadası'ndan yola çıkan ve Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ'ın kullandığı 06 AC 600 plakalı 600 SEL Mercedes marka otomobil, Balıkesir'in Susurluk'taki "Havaalanı" mevkiinde Hasan Gökçe yönetimindeki 20 RC 721 plakalı kamyonla çarpıştı.

Kazada, Mercedes'i kullanan Hüseyin Kocadağ, üzerinde "Mehmet Özbay" sahte kimliği bulunan, kırmızı bültenle aranan katliam sanığı Abdullah Çatlı ve "Melahat Özbay" sahte kimlikli, sevgilisi Gonca Us öldü, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı olarak kurtuldu.


Sonradan kamuoyunda "Susurluk skandalı" olarak geçen kazanın ertesinde gelişen olaylar, Türkiye gündemine bomba gibi düştü. 12 Eylül 1980'den önce Ankara'nın Bahçelievler semtinde Türkiye İşçi Partisi üyesi yedi öğrencinin öldürülmesi olayına karışmak ve Abdi İpekçi'nin öldürülmesiyle İnterpol tarafından aranan Çatlı'nın bir polis şefi ve milletvekiliyle birlikte oluşunun nedenleri araştırılmaya ve tartışılmaya başlandı.

Suikast silahları
Kazanın ertesi gününde Mercedes'te içinde uyuşturucu olduğu iddia edilen bir paket, 2 MP - 5 marka otomatik tabanca, Sedat Bucak adına kayıtlı Sig Sauer ve Kocadağ'a ait Baretta marka ruhsatlı silahlar, Irak yapımı Tarık marka ve 22 milimetrelik Baretta marka iki tabanca, Özel Tim tarafından kullanılan çok sayıda mermi ve iki adet susturucu bulundu.

5 Kasım 1996'da Çatlı'nın Türk bayrağına sarılı cenazesi Nevşehir'de toprağa verildi. Aralarında İnterpol'ün kırmızı bültenle aradığı Haluk Kırcı ve BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bulunduğu çok sayıda ülkücünün katıldığı cenaze töreninde, "Çatlı'lar ölmez" diye slogan atıldı. Kendisine yönelik eleştirileri ve Çatlı'yı tanıdığını reddeden dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, "Ödülüm bu mu olacaktı?" dedi ve kısa bir süre sonra kızı Yasemin'in sağlık problemlerini öne sürerek görevinden istifa etti.

Kazayla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Kasım 1996'da "çete" soruşturması başlattı. Soruşturmada Bucak'ın korumalarından özel timci Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz'ın, "kumarhaneler kralı" Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesiyle ilgili olarak Ali Fevzi Bir ve Sami Hoştan'la birlikte gözaltına alındıkları ancak dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın talimatıyla serbest bırakılıp Bucak'a koruma olarak verildikleri ortaya çıktı.

Araştırma Komisyonu
Siyasi partilerin, siyaset - mafya - polis ilişkilerinin ve Susurluk kazasından sonra ortaya atılan iddiaların araştırılması için verdikleri "Meclis Araştırma Komisyonu açılması" yönündeki önerge de TBMM Genel Kurulu'nda oy birliğiyle kabul edildi.

Kazadan yaralı olarak kurtarılan ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altına alınan DYP'li Bucak olaydan 12 gün sonra bir gece yarısı hastaneden kaçırılırcasına taburcu edildi. Uzun süre basınla görüşmeyen Bucak, ilk yaptığı açıklamada arabada bulunan silahların kendisine ve adamlarına ait olduğunu söyledi. Bucak, Kocadağ'ın Çatlı'yı gerçek kimliğiyle tanımadığını söyleyerek hakkındaki iddialara karşılık "Bana yargısız infaz yapılmak isteniyor" dedi.


24 Kasım 1996'da ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Macaristan'da bir otelin lobisinde bir kişinin saldırısına uğradı. Yılmaz'a saldıran kişinin Veysel Özerdem adlı bir ülkücü olduğu ve Yılmaz'ı Çatlı aleyhinde sözlerden dolayı yumrukladığını ileri sürüldü.

Çiller sahip çıktı
26 Kasım 1996'da çalışmalarına RP'li Mehmet Elkatmış başkanlığında başlayan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu, olayla ilgili birçok kişinin ifadesine başvurdu. İfade verenler arasında Mesut Yılmaz, MİT görevlisi Mehmet Eymür, Sedat Bucak ve Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı da vardı.

DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ise Meclis grubunda yaptığı konuşmada, "Bir ülke, millet ve devlet uğruna kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır, onlar şereflidirler" açıklamasını yaptı.

Ağar'dan sonra İçişleri Bakanlığı görevine getirilen Meral Akşener; Topal cinayetiyle ilgili İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi Ünal ile Topal cinayetine adı karışan ve Bucak'ın korumalığını da yapan Özel Harekat Timi polislerinden Ercan Aksoy, Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz'ı 5 Aralık'ta görevlerinden uzaklaştırdı.

Para kuryesi
Jandarma Kriminal Dairesi, Çatlı'nın üzerinden çıkan emniyet uzmanı belgesinin sahte, ancak belgedeki Mehmet Ağar imzasının gerçek olduğunu açıkladı. Ağar ise belgedeki imzanın sahte olduğunu iddia etti. Ağar'ın dokunulmazlığına ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı fezleke, Adalet Bakanlığı'na gönderildi. Ancak dosya, eksikler olduğu gerekçesiyle iade edildi.

Dilek Örnek adında bir kadın, içinde 25 milyar lira bulunan bir çantayla birlikte İstanbul Atatürk Havalimanı'na girerken yakalandı. Susurluk davasında yargılanan Özel Timci Ayhan Akça'nın Atatürk Havalimanı'nda 25 milyar lira karşılığı dövizle yakalan kurye Dilek Örnek ile bağlantısı da gündemi karıştırdı. Örnek ve İran uyruklu bir kişi, 23 Aralık'ta çıkarıldıkları DGM tarafından tutuklandı. Olayla ilgili olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan özel timci Ayhan Çarkın ise serbest bırakıldı.

Müthiş fotoğraf
28 Ocak 1997 sabahı gazetelerin birinci sayfalarında yayımlanan ve çeşitli suçlardan İnterpol tarafından aranan Çatlı'nın, Özel Timci Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğlunun sünnet düğününde dönemin Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ve polis memuru Ayhan Çarkın ile oynarken çekilmiş fotoğrafları da kamuoyunu şok etti. Susurluk kazası ve sonrasındaki gelişmeler, halkı geniş katılımlı protestolara itti. 1 Şubat 1997'de tüm yurt genelinde "Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" eylemi başlatıldı. Bu eylem, 7 Mart'a kadar her gece saat 21.00'de gerçekleştirildi. 4 Şubat'ta ise Topal'ı öldürmekle suçlanan Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy "suç işlemek için çete oluşturmak" iddiasıyla tutuklandı.

Susurluk'taki karmaşık ilişkileri ortaya çıkaran gelişmelerden sonra Başbakan olan Mesut Yılmaz'ın talimatıyla Kutlu Savaş'a hazırlatılan Susurluk raporu da uzun süre konuşuldu.

Arka arkaya açılan çete davalarında Bucak ve Ağar ile özel timcilerin de sanık olduğu birbiriyle bağlantılı 25 dava açıldı. Duruşmalardaki ifadeler, karşılıklı suçlamalar da uzun süre gündemde kaldı. MİT eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Ağar'ı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkan Vekili Hanefi Avcı'yı Susurluk olayını perdelemekle suçladı.

Yeşil tartışmaları
Susurluk davasından tutuklu yargılanan özel timciler, Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin ve uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Öz davalar sürerken tahliye edildi.

Susurluk bağlantılı açılan davalardan Çatlı'ya "Mehmet Özbay" sahte kimliği ile silah ruhsatı alabilmesi için sahte belge veren Mecidiye Polis Karakolu Amiri Doğan Şimşek, polis memuru Dinçer Sarıboğa ve Şehremini Uzunyusuf Mahallesi Muhtarı Burhan Kocapehlivan 1 yıl 8'er ay hapis cezasına çarptırıldı.

Susurluk'taki kazadan sonra deşifre olan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım da "yakalandı", "öldürüldü" haberleri gazete sayfalarında ve kamuoyunda yıllarca tartışıldı.

Susurluk'la başlayan "Çete operasyonları"nda Alaattin Çakıcı Fransa'da, ülkücü baba Kürşat Yılmaz Bulgaristan'da, Sedat Şahin ise Almanya'da yakalandı. Teslim olan Sedat Peker ise Bayrampaşa Cezaevi'ne konuldu. Başbakan Mesut Yılmaz'a Macaristan'da yumruk atan Veysel Özerdem, Ziya Korkut ve tekstilci Aydın İpekli yakalandı. DGM'de yargılanan Özerdem tahliye edildi.

Tahliye furyası
Susurluk skandalında, 1998 yılı başından itibaren DGM'de görülen davanın dışında gelişme olmadı. Şubat 1998'deki altıncı duruşmada, Susurluk davası kapsamında tek tutuklu sanık olarak yargılanan Ömer Lütfi Topal'ın iş ortaklarından Ali Fevzi Bir de duruşmada, "Delillerin toplanmış olması ve karartılması ihtimalinin bulunmaması" gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

Böylece davada yargılanan Sedat Bucak, İbrahim Şahin, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Ziya Bandırmalıoğlu, Abdülgani Kızılkaya, Enver Ulu, Korkut Eken'le birlikte Ali Fevzi Bir'in tutuksuz yargılanmasına karar verilmesiyle davada tutuklu sanık kalmadı.

Susurluk skandalı kapsamında açılan Ömer Lütfi Topal davası da yerinde saymaya başladı. 14 ay arandıktan sonra teslim olan Topal'ın eski ortağı Sami Hoştan, bütün sanıkların tutuksuz olarak yargılandığı davada tek tutuklu olarak yargılanmaya başladı.

Susurluk tribünde
Hoştan, Şubat 1998'de çıktığı ilk duruşmada, olaya adının nasıl karıştırıldığını bilmediğini belirterek, "Burada tanık mıyım, sanık mıyım? Ne olduğumu bilmiyorum" dedi. Mafya ve polisin içiçe olduğunu ortaya çıkaran sünnet düğünü fotoğraflarından sonra 16 Mayıs 1998'de Susurluk skandalının sonunda spora sıçraması herkesi hayrete düşürdü.

Zonguldak'ta oynanan üçüncü lige terfi finalinde tribünler, "Susurluk" diye inlerken, skandalın kahramanları Sami Hoştan, özel timciler Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz'ın izlediği maçta, öldürülen Topal'ın ortağı Ali Fevzi Bir'in takımı Özsahrayıcedid, Pursaklar Belediyespor sahadan çekilince şampiyon oldu.

Susurluk'ta "en büyük halka" olarak tanımlanan Bahçelievler katliamı davası sanıklarından Haluk Kırcı'nın 9 Ocak 1999'da Pendik'te yine aynı davanın sanıklarından Bünyamin Adanalı'yla yakalanması, davaya yeni bir boyut kazandırdı.

Gelişme yok
3 Mayıs 1999'da, 18 Nisan seçimlerinde Şanlıurfa'dan yeniden milletvekili seçilerek dokunulmazlık alan "Susurluk davası" sanıklarından Sedat Bucak'ın dokunulmazlığının tekrar kaldırılması istendi. DGM, Ağar'la ilgili Danıştay'daki dosyanın beklenmesine karar verirken, o tarihe kadar yaklaşık iki yıldır süren dava, başladığı noktaya geri döndü.

28 Temmuz 1999'da görülen Topal davası da olayla ilgili dördü özel timci, sekiz sanığın yargılandığı davada sonuca hala ulaşılamadı. Bir ucu Susurluk'a dayanan davanın o güne kadar görülen 13 duruşmasında, en son yakalanan Haluk Kırcı dışında tüm sanıklar tahliye edildi.

Susurluk skandalının ardından değişik dönemlerde skandala adı karışanlar ve skandalı ortaya çıkaranlar esrarengiz trafik kazaları sonucu hayatını kaybetti. İlk olarak Susurluk Komisyonu Raportörü Hakim Akman Akyürek, 9 Aralık 1997'de İstanbul'da geçirdiği kazada hayatını kaybetti. 21 Kasım 1999'da da TBMM Susurluk Komisyon Sözcüsü FP Milletvekili Bedri İncetahtacı, Ankara Esenboğa Havalimanı yolunda geçirdiği trafik kazasında can verdi. Bu kazaların ardından 28 Mart 2000'de ise skandala adı karışan isimlerden Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin, Bursa - Yalova yolunda trafik kazası geçirerek ağır yaralandı.

"Kahraman Susurluk"
Susurluk çetesinin yargılandığı, davanın 8 Mayıs 2000'deki duruşmasına iki yıl aradan sonra katılan MİT görevlisi Korkut Eken'in avukatı Önder Barlas, "Terör örgütünü bitiren ancak bugün çeteci diye yargılanan özel timciler gerçek kahramanlardır" dedi. Eken ise yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini belirtti.

Duruşmadan sonra bir açıklama yapan Eken, "'PKK siyasallaşsın' denilen bir ülkede hiçbir tepki gösterilmemesi endişe vericidir. Avrupa Birliği'nin Diyarbakır'dan geçtiği bir ülkede yaşıyoruz. 'Demokrasi Türklerin'in de Kürtler'in de hakkıdır' demek, ülkenin geleceği için son derece zararlıdır. Devam eden bu davayı, konunun uzmanı Fikri Sağlar'a sorun. O size anlatır" dedi.

Ve karar...
Susurluk'taki trafik kazasının ardından ortaya çıkan karanlık ilişkilerle ilgili 14 sanığın yargılandığı dava, ancak dördüncü yılın sonunda karara bağlandı. Karara göre, Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken, "Cürüm işlemek için çete oluşturmak ve bu çeteyi yönetmek" suçundan 6'şar yıl, çoğu özel timci diğer 12 sanık da yine "Cürüm işlemek için çete oluşturmak"tan 4'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Geçirdiği kaza nedeniyle davanın uzun süre aksamasına neden olan İbrahim Şahin, duruşma sırasında fenalık geçirdi.

En üst sınırdan ceza verildi
Sanıklara en üst sınırdan ceza tertip eden mahkeme heyeti, yine sanıkları, ceza indirimi öngören TCK'nın ilgili maddesinden de yararlandırmadı. Mahkeme heyeti, tüm sanıklar hakkındaki TCK'nın 296. maddesinde örgörülen "Hakkında ayakalama ve gıyabi tevkif müzekkeresi bulunan kişiyi saklamak veya saklı olduğu yeri bildiği halde yetkili mercilere derhal haber vermemek" suçunu ise, 4616 sayısı Şartla Salıverilme, Ceza ve Davaların Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca erteledi. Bu kararla sanıklar hakkındaki bu suç, aynı suçu 5 yıl süreyle tekrar işlememeleri halinde ortadan kalkacak.

Ağar ve Bucak'a dokunulmazlık engeli
Susurluk davası kapsamında adı geçen DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ve Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar'ın dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki Anayasa - Adalet Karma Komisyon raporları, bir yıldan bu yana Genel Kurul gündeminde bekliyor.

Eken: "İmralı'da yatmak istiyorum"
Susurluk davası kapsamında "Çete oluşturmak ve yönetmek" suçundan 6 yıl ağır hapis cezasına çarptırılan MİT eski görevlisi Eken duruşma çıkışında, bu cezayı hak etmediğini belirterek, "Devletin, kendisi için fedakarlık etmiş insanları ortada sahipsiz bırakması gerekmiyordu. Cezaevlerinin durumu ortada. Ben de bir çete lideriysem, iyi şartların sunulduğu İmralı Adası'nda yatmak için talepte bulunacağım" dedi.

Eken, "Orada çetebaşı kalıyor. Ben de çetebaşı olarak ceza aldığımdan, orada kalabilirim. Hem orada kalan kişi perhiz yemekleri yiyor. Benim de sağlık durumum iyi değil, ben de perhiz yemeği yerim. Zaten oradaki kişiyle daha önce karşılaşamamıştık. Orada görüşürüz" dedi.

Karar Yargıtay'dan döndü
Susurluk davasında en yüksek cezalara çarptırılan 14 sanığın avukatları, davayı temyize götürmek için harekete geçti. İstanbul DGM'ye, süre haklarının muhafazası için temyiz başvurusunda bulunan sanıklardan Sami Hoştan'ın avukatı Hüsamettin Nişancı, kararı eleştirerek, "'Ortada çete var' deniliyor, çetenin başı yok. Onları yargılayamadı. 'Adalet herkese lazım' deniliyor, dosyalarını tefrik etti. Onları kim yargılayacaksa, bizi de onlar yargılamalı" dedi. Tiemyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Susurluk Davası'nda eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile eski MİT görevlisi Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin hükmü "eksik soruşturma" gerekçesiyle bozdu. Oybirliğiyle verilen karara gerekçe olarak, bazı sanıkların "gizli celse" isteminin reddedilmesi ve Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi ile ilgili davanın sonucunun beklenilmemesi gösterildi.

Kaynak: Türkçe Bilgi

En Çok Aranan Haberler