Olay, 31 Ağustos günü saat 16.00 sıralarında Uluağaç Mahallesi’nde meydana geldi. Of Müftülüğü’nde müezzin olan Emre Göktaş, 112 Acil Çağrı Merkezi’ni telefonla arayıp, 3 kızını öldürdüğünü söyledi. İhbar üzerine adrese jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Çay bahçesine gelen ekipler, yerde kanlar içinde yatan Yaren, Hiranur ve Elif Göktaş kardeşlerin hayatını kaybettiğini belirledi. Olay yerinde bekleyen Emre Göktaş da suç aleti tabancayla jandarma ekiplerince gözaltına alındı.
Çocukların cansız bedeni olay yerindeki incelemenin ardından otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. Otopsi işleminin ardından 3 kardeş, Çaykara ilçesi Taşhanpazarı Mahallesi'nde toprağa verildi. Emre Göktaş da çıkarıldığı Sulh Ceza Hâkimliği'nce tutuklandı.
Rize’deki Fener Camii’nde müezzin olarak görev yapan, sürekli cami imamı ve cemaatle tartıştığı, kavga ettiği ve sorunlar yaşayıp uyarıldığı, disiplinsiz hareketleri nedeniyle de 2 ay önce Trabzon'un Of İlçe Müftülüğü'ne tayin olduğu öğrenilen Göktaş, tutuklu bulunduğu Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bileklerini keserek intihara kalkıştı. Görevliler tarafından yaralı bulunan ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi'nde tedaviye alınan Göktaş’ın, hayati tehlikesinin olmadığı belirtildi.
Emre Göktaş’ın, ‘Altsoydan akrabayı kasten öldürmek’ suçundan tutuklandığı mahkemedeki ifadesine ulaşıldı. Göktaş verdiği ifadede, şunları söyledi:
“Eşim çalışmaya başladıktan sonra aramızda sıkıntılar başladı. Onun çalışmasını istemiyordum. O çalışınca ev ile ilgilenmiyor, çocuklar mağdur oluyordu. 1 ay önce bu nedenle tartıştık, beni şikâyet etti, hakkımda tedbir kararı aldırdı. 30 gün bu nedenle evden uzaklaştırıldım. Eşim, boşanmak istiyordu ancak anlaşmaya yanaşmıyordu. Tedbir kararı bittiğinde çocuklarımı alarak gezmeye götürdüm. Uzaklaştırma süresinde çocuklarımın bana olan davranışları değişti. Çocuklarımın bana karşı cephe aldığını hissettim, bu benim zoruma gitti. Evde oturduk, çocuklar oyun oynadılar, bir süre sonra sıkıldılar, bunun üzerine dışarı çıktık. Çocuklarla 4’ümüz köyün ilk evinden ileri doğru yürüdük. Çocuklar oynayarak dere istikametine gittiler, ben de arkalarından gittim. Yağmur yağmaya başladı, eve doğru gitmeye karar verdik. Sonra eşimle aramdaki olaylar akılıma geldi. Kendimi kaybettim, kaos içindeydim. O an ne yaptığımı hatırlamıyorum. Arazide ‘yabani hayvan olur’ diye silahı yanımda taşırdım. Orada bir köpeğin havladığını hatırlıyorum, onun dışında hiçbir şey hatırlamıyorum. Ben çocuklarımı çok seviyordum. Bende unutkanlık mevcuttur. Bu nedenle tedavi görüp, çeşitli ilaçlar kullandım. Eşimle olan anlaşmazlıklar nedeniyle zihin kalitemde azalmalar oldu. Ne yaptığımı bilmeyecek hale geldim. Ben olayın hala hayalden ibaret olduğunu düşünüyorum, olayın şokundayım. Çocuklarımla o gün günlük şeylerden sohbet ettim. Kendime ateş etmeyi düşünüp, düşünmediğimi de hatırlamıyorum. Şu an kafam allak bullak durumdadır. Konuşuyorum ama bilincim yerinde değil. Sadece ensemi hissediyorum, başımın üstünü hissetmiyorum.”
DHA