HABER

351 yıldır tarçın ve karanfil kokan çarşı

Eminönü'nde, Yeni Cami'ye gelir getirmesi amacıyla 1667'de yapımı tamamlanan, mimarisi, kemer taşlarına sinen tarçın ve karanfil kokusuyla büyüleyen Mısır Çarşısı, 351 yıldır ilgi görüyor - İnsana huzur veren mimari yapısı ve kemerlerinin yüksekliğiyle ünlü olan çarşı, her derde deva kurutulmuş bitkilerin, çeşit çeşit otların ve yüzlerce tür baharatın buluştuğu adeta dev bir pazarı andırıyor - Yurt dışından gelen turistlerin de ilgi odağı olan çarşıda, doğal ilaçlar, baharat, çiçek tohumları, nadir bitki kök ve kabuklarının yanı sıra lokum, baklava, kuru yemiş ve şekerleme gibi ürünler satılıyor, hediyelik eşya, kuyumcu, mefruşat, antika ve çeyiz mağazaları yer alıyor - Mısır Çarşısı Esnafları Yardımlaşma ve Koruma Derneği Başkanı Ömer Başıbüyük: - "Turist buraya geldiğinde çarşının mimarisine hayran kalıyor. Onların ülkelerinde zaten AVM'ler var ama Mısır Çarşıları yok" - "Eskiden Arap ülkelerinden turist geliyordu. Şimdi Latin ülkeleri, Asya, Uzak Doğu'dan geliyorlar. Turistlerdeki çeşitliliğin hızla artması bizi sevindiriyor" - Kuru yemiş dükkanı işletmecisi Sami Koyuncu: - "Hem baharat çeşidimiz hem baharat kalitemiz fazla. Bizim 48 çeşit baharatımız var ama bu mevsimine göre 70'e de çıkıyor. Dünya artık baharata dönüyor. Hem sağlık açısından hem de tat açısından yeni denemeler yapılıyor"

İSTANBUL (AA) - HANİFE SEVİNÇ - Mimarisi ve kemer taşlarına sinen tarçın ve karanfil kokusuyla büyüleyen 351 yıllık Mısır Çarşısı, tarihi boyunca her derde deva olan kurutulmuş bitkilerin, çeşit çeşit otların ve yüzlerce tür baharatın buluştuğu adeta dev bir pazarı andırıyor.

İstanbul'un en eski kapalı çarşılarından olan Mısır Çarşısı, Yeni Cami'ye gelir getirmek amacıyla III. Murat'ın annesi Safiye Sultan tarafından 1597'de yaptırılmaya başlandı. Sultan IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından 1667'de inşaatı tamamlattırılan çarşı, Doğu ve Batı arasında köprü vazifesi görerek İpekyolu ticaretinin İstanbul'daki en önemli ayağı oldu.

Baharatları, bitkisel drogları ve esansları ile ünü dünyaya yayılan Mısır Çarşısı, uzun yıllar "Osmanlı İmparatorluğu'nun eczanesi" görevini de gördü. Padişah fermanıyla kahve, kalay ve baharat satışı için imtiyaz verilen çarşı, kemer taşlarına sinen tarçın ve karanfilin büyülü kokusuyla hala ilgi çekmeye devam ediyor.

İnsana huzur veren mimari yapısı ve kemerlerinin yüksekliğiyle ünlü olan Mısır Çarşısı'nın, 1940-1943 yılları arasında İstanbul Belediyesi tarafından yapılan restorasyonun ardından 2013'te başlayan son restorasyonu da bu yıl tamamlandı.

Aktarlarıyla meşhur çarşıda, halen doğal ilaçlar, baharat, çiçek tohumları, nadir bitki kök ve kabukları gibi eski geleneğe uygun ürünler satılıyor. 1969'dan itibaren de çarşıda, kuyumcular ile kuru yemiş ve şarküteri ürünlerinin yer aldığı iş yerleri açıldı.

Tarihi boyunca her derde deva olan kurutulmuş bitkilerin, çeşit çeşit otların ve yüzlerce tür baharatın buluştuğu dev bir pazar olan çarşıdan, hediyelik eşya, mefruşat, antika ve çeyiz ürünlerinin yanı sıra lokum, baklava, kuru yemiş ve şekerleme de almak mümkün.

L şeklindeki mimarisi ve 6 kapısı olan çarşıda 50-60 yıllık esnaf yer alırken, dükkanlar genelde dededen babaya ve oğla geçiyor.

- Esnaf cuma günleri esnaf duayla işbaşı yapıyor

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Mısır Çarşısı Esnafları Yardımlaşma ve Koruma Derneği Başkanı Ömer Başıbüyük, baharat, lokum, hediyelik eşya, kuyumculuk gibi turizme hitap eden 118 esnafın yer aldığını çarşıya yerli ve yabancı turistlerin ilgi gösterdiğini söyledi.

Türkiye'nin her yerinden vatandaşların çarşıyı görmeye geldiğini dile getiren Başıbüyük, "Çarşı sabah 08.00'dan akşam 20.00'a kadar açık. Ayrıca cuma günleri sabahları bir imam eşliğinde ticari dua ediyoruz. Daha önceden yapılan bu geleneğe uzun yıllar ara verilmiş. Biz restorasyondan sonra tekrar bunu devam ettiriyoruz." dedi.

Hindistan'dan ve İran'dan gelen baharatlar ile Türkiye'ye özgü ürünlerin bu çarşıda toplandığını ifade eden Başıbüyük, "Çarşıya gelen yabancılar daha çok Türk lokumunu tercih ediyor. Baharatlar, hediyelik eşyalar, Bursa'dan gelen el yapımı şallar beğeniliyor. Genelde yerli ürünler satılıyor." diye konuştu.

Başıbüyük, her yerde büyük alışveriş merkezleri açılmasına rağmen bu tür tarihi çarşıların ilgisini kaybetmeyeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bir Mısır Çarşısı hiçbir zaman yapılamayacak. Bu anlamda onlar ne yaparlarsa yapsınlar buranın özelliği hiçbir zaman değişmez. Turist buraya geldiğinde çarşının mimarisine hayran kalıyor. Onların ülkelerinde zaten AVM'ler var ama Mısır Çarşıları yok. Restorasyondan sonra çarşıda ortak klima sistemi, yer altından elektrik kabloları, ortak jeneratör gibi bir sürü yenilik yapıldı. Duman ve yangın sensörü devreye girdiğinde çarşıda sigara içimi de yasaklanacak."

Başıbüyük, 1972'de kurulan derneğin esnafların yardımlaşması, korunması ve gelişmesi alanında çalıştığını dile getirerek, "2015'ten sonra turizmdeki yavaşlamadan dolayı esnafı yaşatmak amacıyla vakıf kiracılarına yüzde 30 gibi kira indirimi ve zam yapmama şeklindeki devlet tarafından destekler sağlandı. Şimdi turist çeşitliği de var. Eskiden Arap ülkelerinden turist geliyordu. Şimdi Latin ülkeleri, Asya, Uzak Doğu'dan geliyorlar. Turistlerdeki çeşitlilik hızla artması bizi sevindiriyor." ifadelerini kullandı.

- "Herkes evinde el işi görmek istiyor"

Mısır Çarşısı'nda 40 yıldır hizmet veren Mutlu Çeyiz adlı mağazanın, çarşının tarihi havasına uyması için iç dekorasyonu hiç değiştirilmemiş. Vitrini, tezgahı ve yerdeki mermeri 40 yıl önceki haliyle duran mağazayı, babasının vefatının ardından Sevim Saatçi işletiyor.

Saatçi 25 yıldır çalıştığı mağazada, bazen de kendi el ürünlerini satıyor.

"Çeyizlik ürünler satıyorum, gençleri evlendiriyorum." diyen Saatçi, İstanbul ve Türkiye genelindeki küçük atölyelerde genellikle kadınların yaptığı el ürünlerini sattığını söyledi.

Saatçi, çarşıdaki hareketliğinin iyi olduğunu ifade ederek, "El işi hiçbir zaman ölmüyor. Her zaman onun yeri ayrı. Üçüncü nesle çeyiz hazırlıyoruz. Anneanne yapmışız, anneye yaptık, şimdi de kızına yapıyoruz. Siparişle hazırlıyoruz. İğne oyaları, danteller, beyazişi, Antep işleri çok tercih ediliyor. Evinde bir iki parça da olsa bu ürünleri görmek istiyorlar. Gençler de görmek istiyor. Masasına şık bir örtüye bayılıyorlar. Hiçbir zaman vazgeçilmiyor." diye konuştu.

- Baharata ilgi artıyor

Dedesinin babasının 1941'de Malatya'dan İstanbul'a göç etmesiyle kurulan Malatya Pazarı'nın işletmecisi Sami Koyuncu da dördüncü kuşak olarak kendisinin devam ettiği dükkanında kayısı ve meyve kuruları, kuru yemişler, lokum, baharat gibi yerel ürünlerini sattıklarını söyledi.

Özellikle Malatya'dan çıkan ürünleri tercih ettiklerini dile getiren Koyuncu, şöyle devam etti:

"İster istemez yurt dışından da ithal ediyoruz ama bu yüzde 10-15'i oluşturuyor. Geri kalan ürünleri Anadolu'nun çeşitli yerlerinden kendimiz seçip, eleyip, üretip satıyoruz. Genelde baharat satılıyor. Hem baharat çeşidimiz hem baharat kalitemiz fazla. Bizim 48 çeşit baharatımız var ama bu mevsimine göre 70'e de çıkıyor. Dünya artık baharata dönüyor. Hem sağlık açısından hem de tat açısından yeni denemeler yapılıyor. Gençliğin de yeni trendi oldu baharat."

Koyuncu, çarşının bu yıl daha hareketli olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"İnsanların tercihleri ülkelerine göre değişiyor. Avrupalı turistler genelde çiğ, pişmemiş, kavrulmamış kuru yemişleri, Arap turistler lokum ve şekerli şeyleri, Asya'dan gelenler ise baharat ve kavrulmuş kuru yemişleri tercih ediyor. Ama ortak noktaları daha çok kuru yemiş. Lokum çeşitlerimiz de oldukça fazla. Yaklaşık 40 çeşit lokumumuz var. Lokumları da her seferinde farklı tatlarla deniyoruz. Geleneksel tadın içine modern ürünler katarak yeni tatlar çıkarıyoruz."

- Cam mozaikten yansıyan ışık şöleni

Gümüş, şal ve hediyelik ürünlerin satıldığı 27 yıllık Anatolia Silver'ın alt katı ise görsel bir ışık şöleni sunuyor. Cam mozaiklerle yapılan her türlü lamba, avize ve mumlukların yer aldığı mağazadaki ürünler otantik tarzda tek tek elle yapılıyor. Cam mozaikleri, yerli turistten ziyade Avrupalılar tarafından daha çok tercih ediyor.

İşletmeci Nuri Huri, biraz merak, istek ve mecburiyetten cam mozaik ürünler yapmaya başladıklarını ifade ederek, cam mozaikten yapılan el ürünü lambalar, mumluklar ve avizelerin çok beğenildiğini söyledi.

Çin'de yapılanların boyalı vitray camlarından olduğu için zamanla renklerinin solduğunu aktaran Huri, şunları anlattı:

"Bizim kullandığımız vitray camları orijinal renkli cam olduğu için bir ömür boyu renk solma gibi bir durum olmuyor. Bu yüzden Çinlilerle bile rekabet edecek duruma geldik. Dünyada da Türkiye'den başka yapan yer yok. Türkiye'nin dışında Avrupa ülkelerine de veriyoruz. İtalya, Amerika, Yunanistan, Finlandiya gibi birçok Avrupa ülkelerine satıyoruz. Bizi tercih ediyorlar çünkü üç milim camı diğer Avrupa ülkeleri, Uzak Doğu yapmıyor. Orijinal renkli cam vitray boyalısına göre daha pahalı. Ürünlerimiz görsel olarak daha otantik. Türklerden daha çok Avrupalılar daha çok tercih ediyor. Fabrikamızda da yaklaşık 100-150 kişi çalışıyor ve çalışanlarımızın yüzde 95'ini hanımlar oluşturuyor. Cam mozaikleri tek elle silikonla yapıştırıyorlar daha sonra alçı yapılıyor, derzi yapılıyor ve bu hale geliyor."

En Çok Aranan Haberler