Erzurum'da yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) 136 gün süren tedavi sonucu yenen 65 yaşındaki Şadi Karaç, hayatta kalmanın mutluluğunu yaşıyor.
Erzurum Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanlığından emekli olan, 4 çocuk babası Karaç, 12 yıl önce yakalandığı zatürreden tedavi olup kurtuldu.
Geçen yıl ekim ayında ise halsizlik, yorgunluk, kemik ağrısı ve nefes darlığı şikayetiyle kentteki özel bir hastaneye başvuran Karaç, yapılan test sonucu Kovid-19'a yakalandığını öğrendi.
Rahatsızlığının artması üzerine birkaç gün sonra Erzurum Şehir Hastanesine kaldırılan ve burada 4,5 ay koronavirüse karşı savaşan Karaç, bu süreçte 80 gün ağır yoğun bakım, 35 gün ara yoğun bakım ve üç hafta dahiliye servisinde tedavi gördü.
Ağır yoğun bakımda kaldığı sürede hiçbir şey hatırlamayan, tedavi sürecinde 4 kez kalbi duran ve 5 kez de entübe edilen Karaç, 65'inci yaş günü olan 15 Şubat'ta nefes alışverişinin iyiye gitmesiyle yeniden hayata gözlerini açtı.
Tedavi sürecinde 25 kilo veren Karaç, 136 gün sonra koronavirüsü yenerek hastaneden 24 Şubat'ta taburcu edildi.
Evinde yaklaşık 1 ay solunum cihazına bağlı şekilde nefes almaya devam edecek olan Karaç, AA muhabirine yaptğı açıklamada, hastaneye yatışı yapıldıktan sonra özellikle yoğun bakım süreçlerini hiç hatırlamadığını söyledi.
Karaç, "İlaçların mı yoksa hastalığın mı etkisi bilmiyorum ama sanki rüya alemindeydim. Son 15 gün bazı şeyleri hissetmeye başladım." dedi.
Tedavi sürecinde mamayla beslendiğini anlatan Karaç, şunları söyledi:
"Sağlık çalışanlarının yardımı ve fedakarlığıyla kimseye ihtiyaç duymadan hizmet aldım. Bir süre sonra Gülçin hanımın (Doktor Sedef Gülçin Ural) beni takip ettiğini öğrendim. Çağırdım ve 'yürümek istiyorum' dedim ama yürüyemiyorum. Sesim yok, ses komple kesilmiş, boğazdan delip cihaz takmışlar. Derdimi anlatıyorum, kimse anlamıyor. Gülçin hanımla işaretleşerek ağrıyan yerlerimi anlatmaya çalıştım. Boğazımdaki cihazı çıkardıktan sonra sesim açılmaya başladı ve bugüne geldik."
Hastalığın belli bir süresini hatırlamadığını vurgulayan Karaç, "4,5 ayın yaklaşık 3 ayını uyudum, hiçbir şeyden haberim yok, hiçbir şey bilmiyorum. Oğlum İzmir'den gelmiş, bana el sallamış bilmiyorum, bana söylüyorlar, hatırlamıyorum. 80 gün hayal meyal yaşadık. 80 günden sonra rahatlamalar başladı." ifadelerini kullandı.
Doktorların kendisine çok ilgi gösterdiğini aktaran Karaç, şöyle devam etti:
"Gülçin hanım yanıma geliyor, evdekilerle beni görüştürüyordu. Şadi amca iyi, düzeldi deyip moral veriyordu ama burada moral sıfır. Evde moral yok, cenaze hazırlığı başlamış. Hakikaten o günlerden döndük. Yeniden hayata döndüm. 15 Şubat 1956 doğum günümdü, 15 Şubat 2021 yeniden doğduğum gün. Biz bittik, gittik ya diğer yolculuğu yapıp döndük, 15 Şubat'ta tekrar kendimi çok iyi hissettim. Bana şu anda dünyayı verseler hiç umurumda değil, önemli olan bir nefes. Dünya bir tarafa bir nefes bir tarafa. Onun için hayatınızın ve yaşantınızın kıymetini bilin."
Herkesin tedbirlere uyması gerektiğini belirten Karaç, "Allah'ın verdiği cana çok iyi baksınlar. Tedbirli olmak lazım, maske, mesafe ve hijyen çok önemli fakat insanlar sanki hiçbir şey yokmuş gibi dalga geçiyorlar. Halbuki çok önemli. Belki de ben de çok dikkat edemedim, o yüzden sağlığın kıymetini bilmek lazım. Ben yıllarca spor yaptım, kurumda da çok aktiftim ama bu hastalık saniyede adamı nakavt ediyor. Onun için herkes önce sağlığının kıymetini bilsin." diye konuştu.
Erzurum Şehir Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Bölümünde görev yapan Uzman Doktor Sedef Gülçin Ural, Şadi Karaç'ın 12 Ekim'de hastaneye geldiğini ve ciddi bir solunum sıkıntısı yaşadığını gözlemlediklerini anlattı.
Karaç'a yoğun bir antibiyortik tedavisi uyguladıklarını ifade eden Ural, şunları kaydetti:
"Ailesi, kendisi ve bizim için çok zorlu bir süreç atlattık ama mutluyuz. 4,5 ay bilfiil cihazlara bağlı kaldı ve uzamış entübasyon periyodu nedeniyle trakeostomi (nefes borusuna delik açılması) yapıldı. Solunum sıkıntısı ve ağrıları çok fazlaydı. Hastalarla ve yakınlarıyla uzun dönemlerde aramızda ciddi bağ kuruluyor. Ne kadar profesyonel davransak da bir dönem sonra duygular işin içinde giriyor. Şadi amcanın kızı gibi hissediyordum kendimi ve aile de bunu söylüyordu. Ailenin de bize sükunetle verdiği güven çok önemliydi. Bize güvendikleri için bu kadar başarılı olduk. Bu mücadelenin hasta yakınları tarafından görülmesi, onore edilmesi, karşılık görmesi bizi çok mutlu etti. Bu da bizi çok cesaretlendirdi. Hasta yakınları, biz ve Şadi amca hiç vazgeçmedik."
Ural, Şadi Karaç ile aralarında geçen duygusal konuşmalardan da bahsederek, "Onun benimle iletişime geçmesi, konuşması, beni ne kadar sevdiğini söylemesi, ekip olarak bize ne kadar minnettar olduğunu söylemesi bizi inanılmaz mutlu etti. Onun da eşinin de bizlerin de gözleri doldu. Onların teşekkür etmesi, minnet duyması, bunları sözel olarak değil, bakışlarından bile hissetmek çok büyük bir keyif. O kadar verdiğimiz emeğe değdi." diye konuştu.
(AA)