Gülin Kayhan
Tokyo
11 Mart 2011 depreminden iki gün sonra Tokyo'dan ayrıldım.
Sarsıntılar ve tsunami Tokyo için bir tehlike oluşturmuyordu ama radyasyon hesaplanamaz bir riskti.
Bu durumda çoğu yabancı benim gibi ülkeyi terk etme kararı aldı, en azından bir süreliğine.
Japonya'dan çıkış yaptığınızda yeniden giriş izni almamış iseniz geri dönemiyorsunuz.
Pek çok yabancı bu izni almak için Tokyo Göçmen Bürosu'nun önünde uzun kuyruklar oluşturdu.
Narita Havaalanı'na ulaşmak ise şans meselesiydi. Trenler işlemiyor; ya otobüslerde bir koltuk kapacaksınız ya da bir taksi çevireceksiniz, tabi boş taksi bulabilirseniz.
Ben bu Tokyo'dan kaçış filminin şanslı karakterlerindendim. Havaalanına yetiştim, uçağım rötarsız kalktı.
Bir ay sonra yeni akademik dönemin başlamasıyla yeniden Tokyo'dayım.
Tokyo'dan ayrılmamış olan arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarıyla, "gaijin" den sonra yeni bir lakabımız daha olmuş: Flyjin.
''Jin" ekinin Türkçe karşılığı "-lı, -li" eki. ''Torukojin'', Türkiyeli, ''Amerikajin'' Amerikalı demek.
"Gaijin" ise yabancı ülkeli ya da kısaca yabancı. İngilizce uçmak, kaçmak anlamına gelen "fly" kelimesinin arkasına getirilince, firari anlamına geliyor.
Flyjin, biraz bıyık altından gülen bir tabir. Depremden sonra panik içinde kaçışımızı anlatıyor.
Yerinde de bir tabir. Zira deprem sonrası Japonların ve biz yabancıların nasıl farklı tavırlar takındıklarını iyi özetliyor.
Japon kültürü üzerine yapılan akademik tahliller bir uyarı ile başlar. Turistik iştahı kabartan, Japonya'yı egzotik kılan tasvire dair bir uyarıdır bu. Japon bireyinin kendine has bir şekilde disiplinli, itaatkâr ve diğerkâm oluşu fazlaca vurgulanıyor denir.
Pek çok sosyal bilimciye göre, bu söylem Japon toplumundaki güç ilişkilerini gizler, Japon bireyini tektipleştirir.
Bu uyarıları tekrar tekrar okumuş olsam da, deprem sonrası davranış şeklini Japon ve yabancı olarak ayırmaktan kendimi alamıyorum.
Çünkü deprem sonrası, Japon toplumunun aşina olduğum diğer toplumlardan çok daha sakin ve düzenli olduğunu gördüm.
Japon vatandaşlarının felaket ortamında dahi bencil davranmadiklarına şahit oldum.
Bu anlamda biz firari yabancılardan daha sakin ve farklı davrandıklarını genelleme pahasına da olsa teslim etmek gerekir.
Depremden hemen sonra, trenler durmuş olduğundan ve trafik ilerlemediğinden, herkes evlerine doğru saatler sürecek olan yürüyüşüne başladı.
Şikâyet etmeden yürüyen bu sessiz kalabalığa hayran oldum.
Derken kaldırımda kendiliğinden oluşmuş şeritler olduğunu fark ettim. Gidenler ve gelenler şeklinde ve hatta yavaş yürüyenler ve hızlı yürüyenler koridoru.
Bu düzenin oluşmasında sanırım herkesin şöyle düşünmesi yatıyor: "Birinin yolunu engelliyor muyum acaba?".
Tokyo'nun kalabalık sokaklarında hep böyle bir nizam vardır. Deprem sonrasında beni şaşırtan şeritlerin oluşmasının sebebi bu nizamın iyice benimsenmiş oluşu.
Yürüyen merdivenin her iki tarafını da tıkayan bir toplumun üyesi olarak bu detay beni etkiliyor.
Telefon kulübeleri önünde uzayan düzenli sıralar var.
Tsunami hakkında uyarılardan ve olası elektrik kesintisi ile ilgili haberlerden oluşuyor bültenler.
Böylesi büyük bir felaketten sonra dahi, soğukkanlığını koruyor çoğunluk.
Görünürdeki bu uyuma karşın, yine de Japon toplumunu tektipleştirmekten kaçınmakta fayda var.
Mesela tüm Japonların nükleer sızıntı konusunda otoritelerin yaptığı açıklamalara körü körüne inandığı doğru değil. Depremden hemen sonra söyleştiğim kimi Japonlar, bazı bilgilerin saklandığını düşünüyordu.
Bizim gibi firar etmediler çünkü kalıp, kriz sonrası yapılması gereken her neyse, işin bir ucundan tutmak lazımdı onlara göre.
Bir aydır da yaptıkları bu gibi görünüyor. Bu felaketi atlatmak için, işin bir ucundan tutmak.
Pek çok meydanda depremzedeler için yürütülen bağış kampanyalarını görmek mümkün.
Özellikle yabancı öğrencilerin bu kampanyalara katılıyor olması onları sevindiriyor ve haber bültenlerine konu oluyor.
Kimi zaman varlığımız bile, gözlerine bir ışıltı getirebiliyor.
Radyasyon sebebiyle insanların Japonya'ya gelmekten çekiniyor oluşu onları üzüyor, biraz da tecrit edilmiş gibi hissettiklerini söylüyorlar.
Japonya'da baharın gelişiyle, Tokyo'da hafta sonları parklar kiraz ağaçlarını seyre gelenlerle dolar.
Biz de bu parklara herkes gibi piknik yapmaya gittiğimizde yanımıza geliyor, nereden geldiğimizi soruyorlar.
Nasıl olup da uluslararası basında yer alan felaket haberlerine rağmen burada olduğumuzu merak ediyorlar.
Japon bir kadın, bizimle sohbet ediyor ve çok sayıda turna origamiyi avucumuza bırakıyor.
Origami kağıt katlama sanatı.
Japonlar kağıttan katlama bin adet turna yaparlarsa dileklerinin gerçek olacağına inanırlar.
Şimdi ise dilekleri bu felaketin yaralarını en hızlı şekilde sarmak.
Japon kadın, katladığı origamilerin bir kısmını teşekkür mahiyetinde bize verirken, biz de büyüyü bozmamak için, ülkeye henüz dönmüş flyjin'ler olduğumuzu söylemiyoruz.