İSTANBUL (AA) - Akademisyen yazar Prof. Dr. Uğur Batı, dünyadaki birçok olgunun derinlikli bir kültürün parçası olan soy, oluşsal epigenetik ve genetik olmak üzere 3 kapsamda değerlendirildiğini belirterek, ''Bunlara uygun bir eğitim sistemi sağlamak mecburiyetindeyiz. Bizim buradaki temel meselemizin maalesef içeriksizlik olduğunu düşmüyorum. Sınıflarımıza akıllı tahta vs döşüyoruz. Ama içerisinde kullanabileceğiniz etkileşimli içerik yok.'' dedi.
5. Eğitim Teknolojileri Zirvesi (ETZ18) kapsamında yapılan ''Medya ve Eğitim Teknolojileri'' konulu panelde konuşan Batı, şu an eğitim konusunda dünyanın organik bir bunalım yaşadığını söyledi.
İnsanların 6 milyon yıllık bir evrim tarihinin parçası olduğunu ve çok küçük bir zaman dilimi içerisinde yaşadığını anlatan Batı, ''60 yıllık süre içerisinde yapay zekaları tartışır hale geldik. Şimdi en iyisi değdiğimiz eğitim sistemleri modellerine baktığımızda en yakınının yaklaşık 250 yıllık tarihi olduğunu görüyoruz. Bugün konuştuğumuz eğitim modelleri sanayi devriminin ihtiyacı üzerine bina edilmiş eğitim modelleriydi.'' diye konuştu.
Sanayi devrimiyle nitelikli alan bilgisine sahip insanların optimal verimliliğine yönelik bir üretim anlayışının söz konusu olduğunu ve buna uygun personel ihtiyacının da eğitilmek zorunda olduğunu belirten Batı, birbirine hiç benzemeyen 7,8 milyar insanın eğitilmek zorunda olmanın organik bir kriz yarattığını anlattı.
Türkiye için hangi eğitim modeli ya da sisteminin uygun olduğu konusunda 3 kriter olduğunu aktaran Batı, şöyle devam etti:
''Bunların en önemlisi kültürü var eden epigenetik faktörlerdir. Dünyadaki birçok olguyu derinlikli bir kültürün parçası olarak soy, oluşsal epigenetik ve genetik olarak bu 3 kapsamda değerlendiririz. Bunlara uygun bir eğitim sistemi sağlamak mecburiyetindeyiz. Bizim buradaki temel meselemizin maalesef içeriksizlik olduğunu düşünüyorum. Sınıflarımıza akıllı tahta vs döşüyoruz. Ama içerisinde kullanabileceğiniz etkileşimli içerik yok. Uygun içerik üretmediğiniz zaman elinizde boş bir meta oluyor.''
Eğitim ve Eğitim'in Editörü ve program sunucusu Ece Karaboncuk ise eğitim teknolojilerinin okullarda konuşulmaya başlanmasıyla beraber bu işin daha çok insana ulaşması için okul, eğitim dünyası ve bakanlık gibi eğitim paydaşlarının medyayı aracı olarak kullanıldığını söyledi.
Eğitim teknolojilerinin çocukları şimdinin en donanımlı insanı haline getirmesiyle faydalı olabileceğini belirten Karaboncuk, ''Teknolojiyi kullanan diğer sektörler biraz daha insansızlaştırmak üzerine kuruyorlar teknolojiyle bağlarını. Fabrikalar ne kadar robotlaşırsa o kadar az insan kullanmaya başlıyorlar. Fakat eğitim dünyası bu ayrımın farkında ve öğretmensiz olmayacağını, bakanlığın istediği kadar yatırım yapsın, en büyük yatırımı teknolojiye yapsın ama bunu iyi niyetli bir şekilde sürdürebilir detaylarla desteklemediği sürece bir noktada işe yaramayacağını fark etmiş insanlarız biz eğitim camiası olarak.'' değerlendirmesinde bulundu.
Ebeveynlerin çocuklarının kodlama eğitimi alıp almaması konusunda kararsız kaldığını aktaran Karaboncuk, algoritmik düşünmenin temelini sağlayan kodlamanın öğrenilmesinin önemine dikkati çekti.
GEO Koleji CEO'su Uğur Gazanfer de teknolojinin gelecekte de eğitimin ana faktörü olarak eğitime hizmet etmeye devam edeceğini söyledi.
Dünyada eğitimin geleceğiyle ilgili plan yapanların teknolojiyi ana unsur olarak belirlediklerine dikkati çeken Gazanfer, ''Eğitimin her yerinde olmaya devam edecek teknoloji. 15 yıl önceki teknolojik aleti bilmiyor çocuklar. Gelenekçi tavırlarla olaya yaklaşmaya gerek yok, yenilikçi olmak zorundayız. Kara tahta, tebeşir, öğretmen dolabı, çocuk sıraları mecburen birkaç sene sonra müzelik olacak. Bakanlık bütün okullara akıllı tahta koyuyor. Sınıf artık dijital bir ortam. Bütün sınıflar online. Sınıf uluslararası bir platform. Öğrenciler istedikleri, merak ettikleri her şeyi anlık görebiliyorlar.'' ifadelerini kullandı.
Medya ve İletişim Uzmanı Ümit Sanlav ise günümüzde eğitim ve teknoloji ilişkisinin kaçınılmaz olduğunu ve bunun doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini belirterek, çocukların kişisel gelişimlerinin ve karakterinin oturması anlamında teknolojinin beşeri ilişkilerin önüne geçmemesi gerektiğini vurguladı.