Hasan Latif Kaplan , 21 Eylül 2012 günü eşiyle kavga ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı, bir odaya konuldu. Polisler bir süre sonra odaya girdikleri
Türkiye’de, ‘sıfır tolerans’ politikasına örnek oluşturacak ilk vaka, Radikal’in ısrarla takip ettiği Bağcılar 100. Yıl Polis Merkezi’nde 52 santimetrelik masaya kendisini kemeriyle bağlayarak intihar ettiği iddia edilen Hasan Latif Kaplan’ın ölümünün sonrasında yaşandı. Kaplan’la ilgili resmi gözaltı işlemi yapılmadığı, bağcığı ve kemeri alınmadığı ve kamerasız odaya konduğu halde polisler hakkında verilen takipsizlik kararı, Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık daha önce hiç karşılaşılmayan bir yola başvurup savcılığı ‘ihmallerle ilgili’ ikaz etti. Bunun üzerine, dosyayı kapatan savcı bu kez, beş polis hakkında ‘ihmali davranışla kasten adam öldürme’ iddiasıyla dava açtı. İddianamede, ‘Kaplan’ın avukat görüşme odasında yalnız başına, tehlike teşkil edecek şekilde kemer, bağcık ve benzeri unsurlar teslim alınmadan bırakıldığı’ ifade edildi. Bu arada beş polisten ikisinin başka suçtan cezaevinde olduğu ortaya çıktı.
Bağcılar’da yaşayan 33 yaşındaki Hasan Latif Kaplan, 21 Eylül 2012’de eşiyle kavga edince gözaltına alınıp Bağcılar Aile İçi Şiddet Bürosu’na götürüldü. Girişte kabaca üzeri arandı, kameralı nezarethane yerine kamera bulunmayan avukat görüşme odasına kondu. Odaya konurken, kemer ve bağcıkları alınmadı. Olayın üzerinden üç saat geçtiği halde, savcılık haberdar edilmedi. Dolayısıyla Kaplan’a resmi gözaltı işlemi yapılmadı. Kaplan bu sırada, avukat görüşme odasında tutuluyordu. Odada, bir kanepe ve 64 santimetre yüksekliğinde masa vardı. Üç saat sonra odaya giren polisler, Kaplan’ı o masanın 52 santimetrelik bölmesine kemerini takıp intihar etmiş halde buldu. Polislere göre Kaplan, kemerini bölmeye takıp kafasını içerisine geçirdikten sonra kendisini kanepeden yere savurarak, intihar etmişti.
Bakanlık uyardı
Şüpheli polis Sinan Çan, Kaplan’ın büroya getirildiğinde taşkınlık yapmadığını, odaya girdiğinde boğazına kemer geçirmiş halde olduğunu söyledi. Adli Tıp Kurumu da “Kaplan’ın intihar sonucu ölmüş olabileceği” yönünde rapor hazırladı. Savcı Yaşar Genç de dört ay sonra kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. ‘Faili meçhul’ şüpheliler hakkında “intihara yönlendirme, kasten öldürme ve taksirle ölüme sebebiyet verme” savıyla yürütülen soruşturma sonunda, ’maktulün kemerle ası olayını gerçekleştirebileceği, baskı ve zorlama neticesinde intihara sevk edildiğine, öldürüldüğüne ve taksirle ölümüne sebebiyet verildiğine dair delil bulunmadığı’ kaydedildi.
Karar Adalet Bakanlığı’nı rahatsız etti. Bakanlık Soruşturma Bürosu Bakırköy Başsavcılığı’nı uyarıp ‘Olaydaki ihmallerle ilgili işlem yapılmasını’ istedi. Dosyayı kapatan Savcı Genç, bu ikaz üzerine yeniden soruşturma başlattı ve daha önce ifadesi alınmış polis memurları Güven Atiş, Hüseyin Ak, Oğuz Kantaroğlu, Salih Özübek ve Sinan Çan hakkında ‘ihmali davranışla kasten adam öldürme’ iddiasıyla dava açtı. Savcı Genç, iddianamede “Kaplan’ın avukat görüşme odasında yalnız başına, üzerindeki elbiselerle tehlike teşkil edecek şekilde kemer, bağcık ve benzeri unsurlar teslim alınmadan bırakıldığı”nı belirterek, polisi şöyle suçladı:
“Polislerin şüphelinin sakin oluşunu ileri sürerek gereğini yapmadıkları şeklinde ifadeleri varsa da neticede şüpheli ve alkollü olan bir kişinin gözetim altında bulundurulduğu sırada kendi başına bırakılmasından hemen önce yapılacak son işlem olan, üzerinde tehlike arz edecek materyallerin alınması gibi hayati bir sorumluluğu yerine getirmedikleri...” Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması 12 Eylül’de görülecek.
AİHM mahkum edince dayak soruşturması yeniden açıldı
Ege Üniversitesi’nde 1997 yılında tuvalette asılmış halde bulunan Ali Serkan Eroğlu’nun sekizinci ölüm yıldönümü olan 27 Aralık 2005’te üniversitede bir yürüyüş yapıldı. Elli kişilik gruba polis müdahale etti. Tazyikli su ve cop kullanan polis, Edebiyat Fakültesi’ni basıp önüne kim çıktıysa dövdü.
Öğrencilerden Kemal Baş yediği yumrukla yere düştü, gözlüğü kırıldı, gözaltına alındı. Dayak polis aracında da sürdü. İzmir Başsavcılığı, öğrenciler polisleri teşhis ettiği halde, kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti. Buna karşın dokuz polis şikâyetçi olunca 13 gence dava açıldı. Tanık olarak dinlenen Prof. Melek Göregenli, öğrenciler fakültede beklerken 10-15 polisin coplarla içeri girdiklerini, gençleri dövdüklerini anlatınca beraat çıktı. Baş da davayı AİHM’ye taşıdı. 2. Daire, 19 Şubat 2013’te verdiği kararında, ‘kötü muamele yasağını’düzenleyen üçüncü maddenin ihlal edildiği sonucuna vararak, Baş’a 9500 euro ödenmesine hükmetti. Avukatı Nazan Sakallı Aktaş da 4. Yargı Paketi ile getirilen “Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin AİHM’nin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine üç ay içinde talep edilmesiyle yeniden soruşturma açılır” şeklindeki düzenlemeyi işaret ederek, başvuruda bulundu. Böylece soruşturma dosyası yeniden açıldı ve Baş’ın 4 Temmuz’da ifadesi alındı. (DHA)