Odanın içinde dört dönüyor. Dolaplar açılıp kapanıyor, çekmecelere bakıyor, o kadar enerjik ki. 84 yaşında mı gerçekten?
"Nereye koydum o fotoğrafı? Görmeni çok istiyordum." Gözü kütüphanenin üstündeki bir zarfa takılıyor. "Hah, işte burada!" Çocuksu bir heyecanla fotoğrafı gösteriyor bana. "Bak yanımda kimler var?" Necla Sertel, H. Kemal Gürmen, İ. Galip Arcan, Gülistan Güzey, Mahmut Moralı ve ortalarında gencecik bir Toron Karacaoğlu.
İçi ödüllerle dolu bu odada, belli ki en çok gurur duyduğu şey bu fotoğraf. Türk tiyatrosunun efsane sanatçılarıyla aynı sahneyi paylaşmak. Efsane sanatçılar. Ne kaldı onlardan geriye?
Fotoğraf kutularını alıyor. Bir tane bana, bir tane kendine. Bakıyoruz. Yüzlerce Toron Karacaoğlu. Yaşlı göründüğü bir fotoğrafı uzatıyor "Bak burada 30 yaşındayım. Makyajımı hep ben yaparım, bak şunlara." Harika makyajlı karakterler. Hiçbiri birbirine, hatta Toron Bey'e de benzemiyor.
150'ye yakın oyun
Radu Beligan 75 yıllık sanat hayatında 80 oyunda rol almış, Toron Bey'in kaç acaba? "Benimki Almanya'dakilerle birlikte 150'ye yaklaşmıştır" diyor.
En çok 1950'lerde sahneye çıkmış. Kadrolu 48 sanatçı varmış çünkü. "Cyrano'nun ilk perdesini Dram Tiyatrosu'nda oynayıp, sonra koşarak Komedi Tiyatrosu'na gidip oradaki rolümü oynayıp, tekrar koşarak Cyrano'ya dönmüşlüğüm var. Bir de çocuk oyunu olurdu. Üstelik çok az maaş alırdık. Tabii ki büyüklerimiz kadar sıkıntı çekmedik, ama biz de zorluklar yaşadık."
Fotoğrafların hikâyelerini anlatıyor çocuksu bir heyecanla. 65 yaşım bana o kadar uzak ki. Toron Bey 65 yıldır sahnede. 1949'da çıkmış ilk kez sahneye. 65 yıl sahnede olmak nasıl bir duygu acaba? "2 yıl çıkamadım" diyor sitemli. Zorunlu emeklilik yılları. "Ah o 2 yıl. Ölüyorum sandım. Hasta oldum resmen. Ev dar geldi, hiçbir yere sığamadım. O kadar özledim ki. Sahneye çıkmayınca kalbim devridaim etmiyor sanki."
Bir fotoğrafa bakıyor tebessümle. "Bak bu Nezihe Becerikli'nin jübilesi. Şarkı söylemiştim. Çok güzeldi. Jübileler zaten hep güzeldir." Sesinde değişik bir şey var. Ne, anlayamıyorum.
İki fotoğraf gösteriyor. "Tahta Kaşıklar. Bunu yine oynamak istiyorum. Bu da Foto Finiş. Bunda da Müfit Kiper'in rolünü oynayacağım."
Gittiği yere kadar...
Yeni bir kutu alırken oynamak istediği rolleri sayıyor. Aklım giriyor devreye.
- Daha ne kadar gider?
- Ne, ne kadar daha gider?
- Sahne.
- Gittiği yere kadar işte.
- Beligan'ı geçer misiniz?
- Sağlığım yerinde olsun, aklım yerinde olsun. Geçerim tabii.
Yere düşen fotoğrafı hızla eğilip alıyor ve hızla doğruluyor. Dayanamayıp gülümsüyorum. Gerisini Romenler düşünsün artık.
Halide Pişkin'in acısı
Yeni kutuda Halide Pişkin'in fotoğrafı var. "Ah canım. Biliyor musun jübilesinde oynayamadı. Rolümü oynayamadım, içimde ukde kaldı Toron, dedi hastanede. Koltuk değnekleriyle çıktı sahneye. Tacını taktılar. Sonra indi. Ne acı."
Jübilede oynamak bu kadar önemli demek. "Önemli olmaz mı? Sahneye çıkarsın, çevrende sanatçı arkadaşların. En sevdiğin rolü oynarsın. Gençliğini, yaşadıklarını hatırlarsın. O gece sahne sadece senindir, senin sahnedeki senelerinindir."
O an anladım ki, bu güzel adamın 84 yaşında bir hayali var. 100 yaşındaki tiyatromuzun 65 yılına tanık olmuş bu gözler, başına taç konulurken ağlamak istiyor. Ya bu hayal gerçekleşmeden o gözler kapanırsa? Ya da Halide Hanım gibi hayatının en büyük rolünü oynayamadan sahneden inmek zorunda kalırsa?
Rekorlar Kitabı
Radu Beligan 95 yaşında sahneye çıkmış. Guinness Rekorlar Kitabı'na adını yazdırmış.
Ve Romenler, Beligan'ın heykelini dikmişler.
Toron Karacaoğlu'nun heykeli dikilir mi? Sanmam. Ama bu naif "65 yıllık" hayal gerçek olabilir.
Toron Bey'in "Nefesini idareli kullan, bir tek orada zorlanıyorum" dediği yokuşu çıkarken, yürekten diliyorum: "Lütfen Toron Bey'in jübilesi yapılsın."
Siz de dileyin lütfen.
Guinness'e not : Hazır olun. Toron Bey geliyor.