Gazze yönetimini elinde bulunduran Hamas, kuruluş belgesinde tamamı yer almayan ama yıllar içinde izlediği politikaları içeren yeni bir siyaset belgesi yayınladı. Hamas, bunun, "günün gerçeklerine uygun ama Filistin davasını da sürdüren" bir belge olduğunu belirtti. Peki, bu belgenin anlamı ne? Neden ihtiyaç duyuldu ve belge tartışmalı konularda ne diyor?
BELGENİN ÖNEMİ NE?
Aslında Hamas, "Filistin yurdunun doğuda Ürdün nehrinden batıda Akdeniz'e kadar bölünmez bir bütün olduğu" iddiasını yeni belgede de vurguluyor.
Öte yandan belge, 1967 öncesinde belirlenen Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs sınırlarında bir Filistin devleti olduğunu resmi olarak kabul ediyor.
Bu, İsrail'le daha önceki barış müzakerelerinin de temelini oluşturuyordu.
Doha'da bir basın toplantısı yapan Hamas'ın siyasi lideri Halid Meşal, Yahudilere olan yaklaşımlarının da değişeceği sinyalini verdi.
Meşal "Hamas mücadelesinin Siyonizm işgaline ve girişimlerine karşı olduğuna inanıyor. Bu, Yahudiler ya da Musevilik'e karşı bir mücadele değil" dedi.
Bu, Hamas'ın uluslararası duruşunu geliştirmek istediğine işaret ediyor.
Örgüt, Mısır ve bazı Körfez Arap devletlerinin terör örgütü olarak tanımlamasının ardından, Müslüman Kardeşler'e bağlılıklarını gösteren ifadelerden vazgeçti.
1-BİLDİRİNİN AMACI NE?
Hamas lideri Halid Meşal, Hamas’ın 1 Mayıs’ta açıklanan yeni siyaset belgesinin “Hamas’ın bölgesel ve uluslararası atmosferden kaynaklanan gerçeklerle baş etmeye hazır mantıkta, ancak Filistin halkının davasının temsilcisi olduğunu da vurgular nitelikte” olduğunu söyledi.
Hamas’ın yeni siyaset belgesi bir yandan uluslararası anlaşmalarla da kabul görmüş bir biçimde 1967 sınırları içinde bir Filistin Devleti kurulmasını istiyor ama bir yandan da Filistin davasının ideallerinden olan bütün Filistin topraklarında “nehirden denize kadar” devlet kurmaktan vazgeçilmediğini belirtiyor.
Siyaset belgesi yalnızca Hamas’ın duruşunu yeniden tanımlamakla kalmıyor. Hamas’ın Fetih örgütü ile ilişkilerine de yeni bir ivme getirmeyi amaçlıyor. Ayrıca, Hamas’ın Mısır, Körfez ülkeleri ve Batı ile olan ilişkilerinde de yeni olanaklara kapı aralıyor. Ayrıca Hamas, kendisini destekleyen Türkiye ve Katar gibi ülkelerin uzun süreden beri kendisine tavsiye ettiği gibi, pratik anlamda zaten değişmiş duruşunu yazılı bir hâle de getirmiş oluyor.
2-HAMAS YENİ SİYASET BELGESİNE NEDEN İHTİYAÇ DUYDU?
Hamas’ın 18 Ağustos 1988 tarihli Kuruluş Bildirgesi, bugüne kadar özellikle Batı ile ilişkilerinde hep Hamas’ın önüne konuldu. Bu bildirge, İsrail’in Hamas ve Hamas’ın kontrolü altındaki Gazze’ye yönelik her türlü saldırısına da bahane edildi.
1988 yılında, Filistin halkının topluca direnişe geçtiği ilk intifada zamanında yazılmış Kuruluş bildirgesinin başlangıcında, hatta giriş bölümünden bile önce, Müslüman Kardeşlerin kurucusu Hasan El Banna’nın “İsrail, İslam ondan önce gelenleri yok ettiği gibi onu da yok edinceye kadar varlığını sürdürecektir,” sözüne yer veriliyor olması, Hamas’a karşı hep kullanıldı. İsrail ve onu destekleyen Batılı ülkeler bu ve bildiride yer alan benzer cümlelere dayanarak, Hamas’ın kazandığı 2006 seçimlerini tanımadılar. Bu seçimlerde Hamas, Filistin Parlamentosu’nun 132 sandalyesinin 76’sını kazanmıştı.
ABD, Rusya, AB ve BM’den oluşan, Ortadoğu dörtlüsü olarak bilinen yapı, seçim sonuçlarını tanımak için Hamas’ın önüne dört şart koydu: İsrail’in varlığını tanımak, terörü reddetmek, Oslo gibi daha önce Filistin meselesi üzerine yapılmış uluslararası anlaşmaları tanımak ve İsrail ile müzakerelerde bulunmak.
O dönemde Hamas’ın, seçimlere girmesinin bile İsrail’in varlığını ve seçimlerin yapılmasına temel dayanak olan Oslo anlaşmalarını kabul ettiği anlamına geleceği yönündeki savunmalar da yanıt bulmadı. 2007 yılında Hamas’ın o dönemdeki Başbakanı İsmail Heniye, Hamas’ın, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi karşılığında Arap ülkeleri tarafından tanınmasını öngören Arap Barış planını kabul ettiğini açıkladı. Ancak, bu da yine Batı’nın ve İsrail’in, ‘ama kuruluş bildirgeniz öyle söylemiyor’ tepkisiyle karşılaştı. Yeni siyaset belgesi, bu tür itirazları da ortadan kaldırmayı amaçlayan pragmatik bir adım da niteliğinde.
3-HAMAS BU BİLDİRİYLE İSRAİL’İ TANIMIŞ MI OLDU?
Hamas’ın yeni siyaset bildirisi, “1967 topraklarında başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması ve mültecilerin yurduna geri dönmesi, herkesin üzerinde uzlaştığı ulusal bir formüldür” diyor.
1948’de kurulan İsrail, 1967’de de Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgal etmişti. Soruna çözüm arayan bütün uluslararası çabalar da 1967 sınırlarının esas olacağını vurguluyor ve bu sınırlara dönülmesi çağrısı yapıyor.
1967 sınırları Hamas’ın kuruluş bildirisinde yer almıyor. Ancak, Hamas sözcüleri ve liderleri daha önce demeçlerinde bu sınırlara atıfta bulunmuşlardı. Bu sefer 1967 sınırlarına siyasi belgesinde de yer veren Hamas, böylece İsrail’in en azından var olduğunu dolaylı olarak kabul ediyor. Çünkü, 1967’deki haritada İsrail var. Ancak siyaset belgesi hemen arkasından, bunun İsrail’in tanınması anlamına gelmeyeceği vurguluyor. Siyaset bildirisinin diğer bazı maddelerinde de, 1967 sınırları temelindeki Filistin’in ancak geçici bir formül olduğu ima ediliyor. Örneğin, 1967 vurgusundan hemen önce, “Hamas, nehirden denize kadar tüm Filistin topraklarının kurtarılması dışındaki hiçbir alternatifi kabul etmeyecektir” vurgusunu yapıyor.
Yani belge, İsrail’in var olduğunu, hatta belli bir süre hem Filistin’in hem İsrail’in yan yana olabileceğini kabul ediyor ancak, bütün Filistin toprakları üzerindeki iddiasından tam olarak vazgeçmiyor. Bu, Hamas için yeni bir tutum değil, ama bunu yazılı bir belge haline getirmiş oluyor.
4-HAMAS, MÜSLÜMAN KARDEŞLERDEN AYRILDI MI?
Hamas’ın Kuruluş Bildirgesi, örgütü tanımlarken, Müslüman Kardeşler ile olan bağına özel bir vurgu yapıyor. İkinci maddede Müslüman Kardeşler’i, “çağın en büyük İslami Hareketini oluşturan evrensel bir teşkilât” olarak tanımlayıp, “Hamas, Filistin'deki Müslüman Kardeşler Grubu'nun bir kanadıdır” diyor.
Yeni siyaset belgesi, bu atıfta bulunmuyor. Müslüman Kardeşler bağından söz etmiyor. Kendisini şöyle tanımlıyor: Hedefi Filistin'in kurtuluşu ve siyonist projeyle mücadele olan, çıkış noktaları, hedefleri ve araçları itibariyle İslâm'ı referans alan Filistin İslâmi Ulusal Özgürlük ve Direniş Hareketi.
Meşal bu yeni tanımla ilgili, "Hamas, fikri açıdan İhvan (Müslüman Kardeşler) ekolünün bir parçasıdır ancak biz bağımsız bir Filistin örgütüyüz" açıklamasını yaparak, kuruluş bildirgesindeki farkı da vurgulamış oldu.
Müslüman Kardeşler vurgusunun yeni siyaset bildirisinde yapılmamasının nedeni, Mısır ile ilişkilerde yeni bir dönem arayışı. Gazze’nin, dış dünyaya açılan tek kapısı Mısır üzerinden. Mısır’da seçilmiş yönetime darbe yapan Sisi döneminde, Gazze üzerindeki baskılar da yoğunlaştı. Mısır yönetimi 2016 yılında, Mısır Savcısı Hişam Bereket’e yönelik suikastin arkasında Müslüman Kardeşler’in olduğunu ve Gazze’de Hamas tarafından eğitildiklerini öne sürdü. Hamas’ın Müslüman Kardeşler ile bütün ilişkilerini kesmesini istedi. Hamas, Müslüman Kardeşler ile ideolojik ve dini ilişkileri olduğunu, örgütsel bağının olmadığını ve Mısır’ın iç işlerine karışma niyeti taşımadığını açıkladı. Bu durumu, yeni siyaset belgesinde Müslüman Kardeşler’e vurgu yapmayarak göstermiş oldu. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan da Müslüman Kardeşler'i terör örgütü olarak kabul ediyor. Benzer bir adım, ABD’deki Trump yönetiminin gündemine de gelmişti. Ancak bu konuda kesin bir karar alınmadı.
5- BİLDİRİNİN ZAMANLAMASININ ÖZEL BİR ÖNEMİ VAR MI?
Hamas'ın yeni siyaset belgesi, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın Washington'ı 3 Mayıs'ta ziyaret etmesinin ve ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin yeni bir İsrail-Filistin barış süreci için hazırlanmasının öncesinde duyuruldu. Son günlerde Filistin Yönetimi Başkanı Abbas, Gazze’ye maaş ödemelerinin durdurulabileceğini söylemişti.
Hamas’ın seçimleri kazandığı 2006 yılından bir yıl sonra, Hamas ve Fetih Örgütü arasında çatışmalar çıkmış, Fetih Örgütü yönetimi ele geçirmeye çalışmış, sonuçta Batı Şeria Fetih’in, Gazze’de Hamas’ın kontrolü altına girmişti. O günden beri yapılan uzlaşma çabaları ve denemeleri de tam olarak sonuç vermedi. İki bölge arasındaki bölünme devam etti. Mevcut durumda kağıt üzerinde bir uzlaşma hükümeti var ancak yönetimde iki başlılık devam ediyor. Trump ile görüşmeye gitmeden önce Abbas, bu bölünmeyi sona erdirmek için Gazze’de maaşların ödenmeyeceği ve yardımların durdurulabileceğini söyleyerek, Hamas üzerinde baskı oluşturdu.
6- BİLDİRİ, FETİH-HAMAS UZLAŞMASINA YARDIM EDEBİLİR Mİ?
Uluslararası anlamda Filistin’in temsilcisi olarak kabul edilen, laik Filistin örgütlerin çatısı biçimindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’nde Fetih egemenliği var. Hamas ve İslami Cihad gibi gruplar FKÖ içinde yer almıyor.
Hamas’ın Kuruluş Bildirgesi FKÖ’nün mücadelesini "küçümsemediğini" söylüyor ancak laik olması nedeniyle eleştiriyordu ve “Filistin Kurtuluş Örgütü'nün İslam'ı kendisine yol olarak seçtiği gün, biz onun askerleri oluruz ve düşmanı yakacak ateşinin yakıtı oluruz” diyerek FKÖ’den uzak durmasının nedenini de açıklıyordu.
Ancak, neredeyse yirmi yıl süren tartışmalar sonucunda Hamas, bu şart yerine gelmeden de FKÖ’ye katılmak istediğini dile getirmeye başladı. Fetih ve Hamas’ın uzlaşmasını öngören bütün çabalar ise Hamas’ın FKÖ’ye katılımını öngörüyordu.
Hamas’ın yeni siyaset belgesi ise, bu konuda daha da ileri adımlar atarak, FKÖ’yü “içerideki ve dışarıdaki Filistinliler için ulusal çerçeve olarak” tanımlayıp, buna özen gösterilmesini istiyor. "Bunun, demokratik ilkeler çerçevesinde Filistinli tüm kesimlerin katılımını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir" diyor.
Hamas, “Serbest ve şeffaf seçimler temelinde Filistin ulusal merci ve kurumlarının kurulmasında ısrarcı” olduğunu yeni siyaset belgesinde belirtiyor.
Her ne kadar Filistin Özerk Yönetimi’nin kurulmasının temel belgesi olan Oslo Anlaşmasına karşı olduğunu yeni siyaset belgesinde anlatsa da Hamas, Filistin Özerk Yönetimi’nin rolünü de “Filistin halkına hizmet ve onun haklarının ve güvenliğinin sağlanması” olarak tanımlıyor.
7- BATI’NIN HAMAS’TAN İSTEDİKLERİNİ YENİ BELGE NE ÖLÇÜDE KARŞILIYOR?
Batı’nın Hamas’tan dört isteği var: Terörü reddettiğini açıklaması, İsrail’in varlığını tanıması, Oslo gibi daha önce Filistin meselesi üzerine yapılmış uluslararası anlaşmaları tanıması ve İsrail ile müzakerelerde bulunması.
Yeni siyasi belge, İsrail’in var olduğunu kabul ediyor ama tarihsel Filistin’den vazgeçmiyor. Belgede, İsrail ile müzakerelere ilgili her hangi bir atıf bulunmazken Meşal, İsrail ile doğrudan müzakereleri reddettiklerini belirtti.
Yine Kuruluş Bildirgesinde Yahudileri doğrudan hedef alan cümleler de yok. Tam tersine şu tanımlama yapılıyor: “Hamas, bir din olarak Yahudilik ile Siyonist proje ve Siyonist rejimin farklı olduğunu düşünmektedir. Siyonist projeyle mücadele, Yahudilerle dinlerinden dolayı mücadele değildir. Hamas’ın mücadelesi, Yahudilere değil, işgalci ve mütecaviz Siyonistlere yöneliktir.”
Oslo Anlaşmasını tanımadığını değil, “kabul etmediğini” vurgulayan belge, terör meselesiyle ilgili doğrudan bir atıf yapmıyor. Ancak silahlı direnişin hak olduğunu da vurguluyor ve şu görüşlere yer veriyor:
“İşgalci rejime karşı tüm araçlarla direniş, tüm dinler ve uluslararası yasalar açısından meşru bir haktır. Bu araçların merkezinde de silahlı direniş bulunmaktadır. Silahlı direniş, ilkelerin savunulması için stratejik bir seçenektir. Hamas, direnişe ve onun silahına darbe vurulmasını reddetmekte direniş araçlarının ve silahlarının geliştirilmesini Filistin halkı için bir hak olarak görmektedir.”
Kaynak: Al Jazeera, BBC