Bilim insanları, insan ömrünün 20’inci yüzyılda belirgin bir şekilde uzadığını ve artık 72 yaşın, modern günümüzde 30 yaşına eşit olduğunu belirtti. Araştırmalar, insan ömrünün genetik mutasyonlar sayesinde değil, tıbbın ve tarımın gelişmesiyle arttığına işaret etti.
Rostock kentindeki Max Planck Demografik Araştırmalar Enstitüsü’nde görevli olan bilim insanları, insan ömrünün 20’inci yüzyılda, insanlık tarihinde eşi benzeri olmayan bir artışa tanık olduğunu belirtti.
Araştırmaya göre, yaşam süresi geride bıraktığımız yüzyıl içinde, insanların hominid türlerinden (büyük insansı maymunlardan) evrim geçirmeye başladığı son 200 bin yıldan daha fazla arttı.
Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, yaşam süresi o kadar kısa bir zamanda uzadı ki, sanayileşmiş ülkeler emeklilerin maaşlarını ödemekte zorluk çeker hale geldi.
Yapılan araştırmada, bugün ortalama yaşam süresinin en uzun olduğu İsveç ve Japonya’dan erkekler incelendi. Her iki ülkede 1800 yılında yaşamış olan erkeklerin, bugünkü erkeklere kıyasla, ilk çağlardaki avcı toplayıcı erkeklerin ortalama yaşam sürelerine daha yakın olduğu anlaşıldı.
İlk çağlardaki avcı-toplayıcı toplumlarda yaşamış erkeklerin 30 yaşında ölme ihtimallerinin, modern günümüzdeki Japon veya İsveçli erkeklerin 72 yaşındaki ölüm ihtimaline eşit olduğu belirlendi.
**YAŞAM SÜRESİ NE KADAR UZAYABİLİR?**
Araştırmayı gerçekleştiren bilim insanları, insanın yaşam ömrünün ne kadar artabileceği konusunda kesin bir fikir beyan etmenin çok zor olduğunu belirtti.
Araştırma ekibinin başını çeken Oskar Burger, “Yaşamı ne kadar uzatabiliriz? Açıkçası bulunu bilmiyoruz” ifadesini kullandı.
Financial Times’ın haberine göre, araştırmada insan hayatını uzatmanın ahlaki yönleri veya arzulanıp arzulanmadığı ele alunmadı. Ayrıca, yaşamı uzatttığına inanılan zihinsel yeteneklerin de etkisi araştırmada değerlendirilmedi.
Alman bilim insanları belli faktörleri değerlendirmek yerine, zaman içinde belli yaşlarda ölme ihtimalinin nasıl değiştiğini inceledi. İlk insanlar türediği hominidlerin yaşam ömrünü belirlemek için kafeste tutulan şempazelerin, ilk insanlarınkini belirlemek için de avcı-toplayıcı kabilelerden elde edilen bilgiler kullanıldı.
Araştırmacıları, “Kısa zamanda insan ömründe yaşanan artış, memelilerin çeşitlerinin artması bağlamında çok önemli. Çünkü avcı-toplayıcı kabileler için belli yaşlarda ölüm oranı istisnai derecede düşük. Hatta insan olmayan primatlar arasındaki en düşük oranı temsil ediyor” denildi.
**TIBBIN GELİŞMESİ ÖMRÜ UZATTI**
Bilim insanları, insan ömrünün nasıl bu kadar uzadığını tespit etmek için, meyve sinekleri üzerinde genetik deneyler yaptı. Sineklerin genetiği değiştirilerek, daha uzun yaşam ömrüne sahip türler ortaya çıkarıldı. Ancak genetik değişiklik teorisi bile, rakamsal olarak insanların ortaya koyduğu artışı yakalayamadı.
Burger ve ekibi, 20’inci yüzyılda insan ömrünün dikkat çekici bir şekilde uzamasının, genetik değişim değil, antibiyotik ve aşıların gelişmesine bağladı. Ayrıca, tarımsal verimliliğin artması, gıda bolluğu getirirken, temiz suya erişim imkanı da arttı.
Burger, “İnsanların ölüm oranının, sanıldığı kadar faktörlere bağlı bir şey olmasının aksine, çok daha ‘plastik’ özelliği taşıdığını” söyledi.