HABER

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatı ve siyasi kariyeri

Süleyman Demirel hayatını kaybetti. Türk siyasi tarihinde önemli bir yeri olan ve en çok hükümet kuran siyasetçi olan Süleyman Demirel'in hayatı, siyasi kariyeri ve merak edilenleri Mynet.com'da.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatı ve siyasi kariyeri

Süleyman Demirel, şüphe yok ki Türk siyasi tarihinde büyük öneme sahip isimlerden biri. Çok partili sisteme geçişin ardından kurduğu 7 hükümetle en fazla hükümet kuran isim olan Süleyman Demirel, hayatını kaybetti. Renkli siyasi kişiliği ile her dönem dikkat çeken Süleyman Demirel, 1 Kasım 1924 tarihinde Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de dünyaya geldi. Süleyman Demirel'in babası Hacı Yayha Demirel, annesi ise Hacı Ümmühan Demirel'dir. İlköğrenimini İslamköy'de tamamlayan Süleyman Demirel, ardından ortaokul ve lise eğitimini Isparta ve Afyonkarahisar'da tamamladı. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi'nden mezun olan Süleyman Demirel, İnşaat Yüksek Mühendisi oldu. Süleyman Demirel, üniversite eğitimi devam ederken, babası Hacı Yayha Demirel'in yeğeninin kızı olan Nazmiye (Şener) Demirel ile hayatını birleştirdi.

SÜLEYMAN DEMİREL DİKKAT ÇEKİYOR

Üniversite eğitimini tamamlayan Süleyman Demirel, 1950 yılında Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde çalışmaya başladı; bu dönemde sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak için Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) gönderildi. ABD'den döndüğünde Seyhan Barajı inşaatında görev yapmaya başladı. Süleyman Demirel, bu görevi sırasında Başvekil Adnan Menderes'in dikkatlerini çekti ve 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'nde Barajlar Dairesi Başkanlığı'na atandı. Daha sonra 1955 yılında DSİ Genel Müdürlüğü'ne tayin edilen Süleyman Demirel, Eisenhower Vakfı'nın onu bursiyer olarak seçmesinin ardından yeniden ABD'ye gitti. 1960 yılında ise askerlik vazifesini yerine getirmek üzere genel müdürlükteki görevinden ayrıldı. Süleyman Demirel askerlik görevinin ardından 1962-1964 yılları arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Yine bu dönemde Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) inşaat mühendisliği alanında dersler verdi. Boğaziçi Köprüsü'nün ilk projesini (1954) hazırlayan, ABD'nin uluslararası mühendislik ve müteahhitlik firması Morrison Knudsen Inc.'in Türkiye temsilciliğini üstlendi.

ADALET PARTİSİ DÖNEMİ

Süleyman Demirel, 1962 yılında Adalet Partisi'ne (AP) girerek siyasete atıldı. Aynı yıl AP'nin I. Kongre'sinde genel idare kuruluna seçildi. AP'lilerin af kampanyası sonucunda eski cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın 22 Mart 1963'te şartlı olarak serbest bırakılmasının ardından Ankara'da meydana gelen olaylar sırasında AP genel merkezinin saldırıya uğraması üzerine aktif siyasetten çekildi. Süeyman Demirel'in bu tavrı yıllar sonra parti içindeki muhalifleri tarafından, "şapkasını alıp kaçtı" ya da "şapkasını bırakıp kaçtı" diye aleyhinde propagandaya dönüştürdüldü.

AP GENEL BAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL

1964 yılına gelindiğinde dönemin AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala'nın beklenmedik ölümü ile parti içi bunalımlar baş gösterdi. Süleyman Demirel bu dönemde siyasete geri dönme kararı verdi ve 28 Kasım 1964 tarihinde gerçekleştirilen Adalet Partisi genel kongresinde Sadettin Bilgiç, Tekin Arıburun ve Ali Fuat Başgil'in yarıştığı seçimde 1679 oydan 1072'sini aldı ve AP Genel Başkanı seçildi. İsmet İnönü hükümetinin düşürülmesinden sonra Şubat 1965 tarihinde Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında AP, Yeni Türkiye Partisi (YTP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve Millet Partisi (MP) katılımıyla kurulmasını sağladığı 29. Türkiye Cumhuriyeti koalisyon hükûmeti'nde TBMM dışından başbakan yardımcısı ve devlet bakanı olarak görev aldı. Aynı yıl babası Yahya Demirel memleketi Isparta'nın İslamköy beldesinde belediye başkanı seçildi.

BAŞBAKAN SÜLEYMAN DEMİREL

1965 Genel Seçimlerinde Yeni Türkiye Partisi'nin silinmesi Adalet Partisi'ni Demokrat Parti'nin tek mirasçısı durumuna getirdi. AP bu seçimlerde %52,8 oy oranına ulaştı ve Süleyman Demirel bu seçimlerde Isparta milletvekili olarak ilk kez TBMM'ye seçildi. Daha sonra 27 Ekim 1965 tarihinde 27 Mayıs sonrasının ilk koalisyonsuz hükümeti olan 30. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni kurdu ve Türkiye'nin 12. Başbakanı oldu.

İLK KRİZ

İsmet İnönü, Celal Bayar ve Ragıp Gümüşpala gibi Kurtuluş Savaşı kahramanlarının yavaş yavaş siyaset arenasından çekildiği bu dönemde "Cumhuriyet Kuşağı" olarak bilinen 1920'lerde dünyaya gelmiş siyasetçilerin ilk örneklerinde olan Süleyman Demirel, AP hükümetinin işbaşı yapmasından bir süre sonra ilk krizle karşılaştı. 27 Mayıs 1960'ta devlet başkanlığı görevini, 1961 Anayasası'nın kabulünün ardından ise Cumhurbaşkanlığını üstlenen Cemal Gürsel'in, sağlık durumunun görevini sürdürmeye müsait olmaması yönündeki rapor üzerine, Gürsel'in görevi sona erdi. Ordu komuta kademesini altüst ederek yapılan ve üzerinden henüz altı yıl geçmiş olan 27 Mayıs Darbesinin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki etkilerinin sürdüğü bir ortamda TSK içindeki güç dengelerini çok iyi bilen ve bu nedenle çok önemli bir konumda olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay Demirel tarafından ordunun AP'ye karşı olan tavrının yumuşatılması için Cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. 15 Mart 1966 tarihinde kendi isteği ile emekli olan ve kısa süre sonra kontenjan senatörü yapılan Sunay, 28 Mart 1966'da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin beşinci Cumhurbaşkanı seçildi.

1965 ile 1971 yılları arasında Süleyman Demirel'in başbakan olduğu dönemde Boğaziçi Köprüsü, Ereğli Demir Çelik İşletmeleri ve Keban Barajı gibi büyük yatırımlara imza atıldı. Bu dönemde Türkiye’de enflasyon %5, kalkınma hızı %7 idi. Bu kalkınma hızı Japonya’dan sonra petrol ülkeleri dışında, dünyanın ikinci yüksek kalkınma hızıydı.

ÖĞRENCİ HAREKETLERİ

Bu gelişmelere karşın Adalet Partisi iktidarı toplumun aydın kesimleri ve özellikle öğrenci örgütlerince DP iktidarının 27 Mayıs sonrasındaki devamı olarak görüldü. 1961 Anayasası'nın sağladığı bazı temel haklar ve bunların kullanılması iktidarın giderek artan tepkileriyle karşılaşınca, 27 Mayıs 1960 öncesindeki gençlik protestolarının benzerlerini AP iktidarı da yaşamaya başladı. Öte yandan 1968'de Avrupa ve ABD'de yaygınlaşan gençlik hareketleri sosyalist düşünceyle yeni yeni ilişki kuran Türkiye'deki üniversite gençliğini de etkilemişti. Türkiye'deki ilk önemli öğrenci eylemi Haziran 1968'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ndeki boykotla başladı. Bunu öteki üniversite ve fakültelerde hızla yaygınlaşan boykot ve işgaller izledi. Akademik amaçlarla başlatılan bu eylemler daha sonra giderek siyasi içerik kazandı ve AP iktidarı için tedirginlik kaynağı oldu. Bunun ardından sağ ve sol görüşlü öğrenci grupları arasındaki çatışmalarda kan dökülmeye başladı. Huzursuzluğun, AP'yi DP'nin ardılı olarak gören Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde de yankılanmasının ardından "askeri müdahale" söylentileri yaygınlık kazandı. Kuvvet komutanlarının hükümet başkanı Demirel'e ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin mektup göndermeleri, sıradan gelişmeler haline geldi.

1969'da, 27 Mayıs Darbesi'nden sonra, 1961 Anayasası'nın 68. maddesiyle Demokrat Partililere (DP) konan siyaset yasağının kaldırılması için, mayıs ve haziran aylarında İsmet İnönü ile Celal Bayar karşılıklı olarak tarihi sayılabilecek ziyaretler gerçekleştirdiler. Bu ziyaretlerden sonra anayasa değişikliği için Cumhuriyet Halk Partisi'nin de (CHP) desteğini alan AP'nin önerisi TBMM'de onaylandı. Ancak bu gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 27 Mayıs'ın restorasyonu olarak algılanmasına ve anayasa değişikliğine tepki göstermesine, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın da anayasa değişikliğine karşı tavır almasına neden oldu. Tüm bu tepkiler AP'nin tavrını, anayasa değişikliği meselesinin 12 Ekim 1969'da yapılacak seçimler öncesi lüzumsuz bir gerginliğe neden olmaması ve Cumhuriyet Senatosu’nda görüşülmesinin seçim sonrasına bırakılması yönünde değiştirdi. AP'nin af konusundaki tutum değişikliği ile parlamentonun itibarının zedelendiğini ileri süren, Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy ve eski DP’li bakanlardan Samet Ağaoğlu'nun eşi AP Manisa Milletvekili Neriman Ağaoğlu, 31 Temmuz 1969 günü partilerinden ve milletvekilliklerinden istifa ettiler. Bu gelişme eski DP'lilerin AP’lilerle ihtilaflarının su yüzüne çıkması şeklinde yorumlandı.

SÜLEYMAN DEMİREL YİNE BAŞBAKAN

12 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de AP yüzde 47 oy alarak yine tek başına iktidar oldu ve Demirel ikinci hükümetini kurdu (3 Kasım 1969). Ancak, halktan gelen bu destek AP'nin bölünmesini önleyemedi; partisi dışından gelen eleştiriler karşısında hoşgörülü, liberal bir siyaset izleyen Demirel, Adalet Partisi içinde başlayan muhalefete karşı aynı hoşgörüyü göstermedi. Kendisine bağlı "Yeminliler" hizibindeki kişilerin kayırılması, ülkede günden güne artan toplumsal, iktisadi, siyasi karışıklıklara son verilmesi ve eski Demokrat Parti mensuplarının siyasi haklarının iadesi sorunun çözülmesi gibi istekleri dile getiren milletvekilleri partiden çıkarıldı. Bunun üzerine 72 AP'li senatör ve milletvekili aynı istekleri içeren bir muhtırayı Demirel'e verdiler (12 Ocak 1970). Demirel'in, "biz muhtırayla iş görmeyiz" diyerek belirtilen istekleri gözardı etmesi karşısında, 11 Şubat 1970'te, Saadettin Bilgiç ve Faruk Sükan'ın başını çektiği 41 AP'li milletvekili bütçe görüşmeleri sırasında, CHP ve öteki muhalefet partileriyle beraber ret oyu vererek Demirel'i istifaya zorladı. 41 milletvekilinin karşı oy vermesi üzerine bütçe 214 kabul oyuna karşılık 224 red oyuyla güvenoyu alamadı ve Demirel ertesi gün başbakanlıktan istifa etti. Bu olaylardan sonra Celâl Bayar çevresindeki AP milletvekilleri istifa ederek eski Demokrat Parti'nin gerçek mirasçısı olma savındaki Demokratik Parti'yi kurdular. Aynı dönemde AP'nin İslamcı kanadının önemli bir bölümü partiden ayrılıp Necmettin Erbakan'ın kurduğu Millî Nizam Partisi'ne katıldı. Adalet Partisi'nde meydana gelen bu kopmalar, hükümetin zayıflığından yakınanlar için önemli bir dayanak oluşturdu. Süleyman Demirel, Mart 1970'te yeni bir hükümet kurdu ve aynı yıl yapılan 5. Kongre'de yeniden genel başkan seçildi.

12 MART DÖNEMİ

Süleyman Demirel yeniden Başbakan olmasının ardından sorunlar devam etti. Parti içi muhalefet gibi Süleyman Demirel iktidarının diğer bir önemli sorunu da haşhaş meselesiydi. 1970 yılında ABD Başkanı Richard Nixon yönetimindeki ABD Hükümeti Süleyman Demirel'den haşhaş ekiminin yasaklanmasını istedi. Yine aynı dönemde Türkiye ve SSCB arasında yakınlaşma yaşanması da ABD'yi rahatsız etti. Süleyman Demirel, ABD'nin haşhaş talebini reddetti ve Türkiye-ABD ilişkileri iyice gerildi. Haşhaş konusunda yaşanan bu gelişmeler 12 Mart'ın sebeplerinden biri oldu.

TÜRKİYE TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK İŞÇİ EYLEMLERİ

İktisadi durumun bozulması, Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemlerinden biri olan 15-16 Haziran 1970 Olayları, Türk Lirası'nın değerinin yüzde 66 oranında düşürülmesi (10 Ağustos 1970), 68 öğrenci olayları ve grevler karşısında Demirel, 1961 Anayasası'nı suçlayarak bu anayasayla ülkenin yönetilemeyeceğini savundu. Bu konuyu da kullanan Millî Demokratik Devrimciler 1971 yılında 9 Mart darbe teşebbüsüne kalkışınca 12 Mart muhtırası ile hükümet istifaya zorlandı. Aynı gün Demirel istifa etti, Nihat Erim Hükümeti kuruldu. Anayasada Demirel'in istediği yönde değişiklikler 12 Mart döneminde gerçekleştirildi, o da parti başkanı olarak "partilerüstü" denilen hükümetleri bakan vererek destekledi. Bir yandan da parlamentodaki gücüne dayanarak askeri kesim karşısında üstünlük elde etmeye çalıştı. 1973 ilkbaharında CHP ile anlaşarak, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'in cumhurbaşkanı seçilmesini önledi. Bu göreve, iki partinin de üzerinde anlaştığı Fahri Korutürk getirildi.

SÜLEYMAN DEMİREL-BÜLENT ECEVİT REKABETİ

14 Ekim 1973 yılında yapılan seçimler Süleyman Demirel-Bülent Ecevit rekabetine sahne oldu. Bülent Ecevit liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Süleyman Demirel'in Adalet Partisi'nden (AP) daha çok oy aldı ve Süleyman Demirel liderliğindeki AP, 11 yıl aranın ardından CHP karşısında ikinci parti konumuna düştü.

Adalet Partisi'nin bu başarısızlığının ardında 1972'de CHP liderliğine seçilen Ecevit'in halk nezdindeki popülaritesi kadar, Adalet Partisi içindeki bölünmeler de büyük rol oynamıştı. 1965 seçimlerinde oyların yarısını alan AP sağ siyasetin her rengini, küçük burjuvasından büyük burjuvasına kadar ülkedeki sermaye sahiplerinin tüm kesimlerinin çıkarlarını temsil eden bir koalisyondu. Ancak gelişen kapitalist ekonominin yol açtığı toplumsal sonuçlar 1960'ların sonlarında Türk sağında parçalanmalara neden olmuştu. 1960'lı yıllarda iyice belirgin hale gelen İstanbul merkezli büyük sermayenin gelişip, yabancı sermayenin uzantısı (montaj sanayi) hâline gelmesiyle, Anadolulu küçük tüccar, esnaf ve toprak sahipleri piyasanın rekabet koşullarıyla baş edemez hale geldiler. Kuruluşundan sonra uzun süre faklı çıkarların temsilini bünyesinde taşıyan AP, 60’ların sonlarına doğru git gide salt büyük sermayenin çıkarlarının savunucusu oldu. Bunun sonucu olarak Necmettin Erbakan'ın MSP'si ile birlikte aynı toplumsal tabana (Anadolulu küçük tüccar, esnaf ve zanaatkârlar) hitap eden, AP’den kopanların kurduğu Demokratik Parti 1973 seçimleri'nde toplam yüzde 24 oy oranına erişirken, Demirel liderliğindeki AP'nin oyları yüzde 17 oranında geriledi.

Seçimlerden sonra kurulan CHP-MSP koalisyonu Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirmesine rağmen, Kıbrıs başta olmak üzere birçok konuda kendi içinde anlaşmazlığa düşmüştü. Başbakan Ecevit erken seçime gidebilmek için 18 Eylül 1974'te istifa etmesine rağmen bu istifa erken seçimin yapılmasını sağlayamadığı gibi Eylül 1974'ten Mart 1975'e kadar 200 günü aşkın süren bir hükümet krizine neden oldu. Sonunda güvenoyu alamayan Sadi Irmak hükümetinin ardından 31 Mart 1975'te AP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in başkanlığında AP, MSP, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Cumhuriyetçi Güven Partisi'nden (CGP) oluşan koalisyon hükümeti kuruldu. Sola karşı hemen bütün sağ partilerin birliğini oluşturan Demirel hükümeti, "I. Milliyetçi Cephe hükümeti" olarak anıldı. Dört yıl aradan sonra başbakanlık koltuğuna oturan Demirel, koalisyonu yürütebilmek için MSP ve MHP'nin yandaşlarının devlet örgütü içinde kadrolaşmalarına göz yumdu. Bu hükümet döneminde ülkede yeniden yoğun terör olayları ve toplumsal hareketler başladı; ülke dış ödemeler açığı ve hızlı enflasyondan kaynaklanan bir ekonomik bunalıma girdi.

1975 yılında kardeşi Hacı Ali Demirel'in oğlu Yahya Kemal Demirel'in adı hayali mobilya ihracatı yaptığı iddiasıyla gündeme geldi. Yurtdışına mobilya yerine sunta gönderdiği, devletten haksız vergi iadesi aldığı iddia edildi. Bu iddia gazeteci Uğur Mumcu tarafından haberleştirildi ve Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları Mobilya Dosyası adlı kitapta belgeriyle yayınlandı. Yahya Demirel kısa bir süre de cezaevinde yattı.

SÜLEYMAN DEMİREL II. MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİNİN BAŞINDA

AP 1977 seçimlerinde bir derece güçlenmesine karşın, aldığı 36,9 oy oranıyla, oylarını 8 puan artırarak yüzde 41,4 oy alan CHP'nin ardından ikinci parti olabildi. Seçim sonrasında kurulan Ecevit hükümeti güvenoyu alamayınca, Ağustos 1977'de MSP ve MHP'nin de katılımıyla oluşan II. Milliyetçi Cephe hükümetinin başbakanı oldu. Bu hükümet, Güneş Motel Olayı diye anılan operasyonla CHP'nin Adalet Partisi'nden seçilmiş 13 milletvekilini bakanlık vaadiyle transfer etmesinin üstüne 31 Aralık 1977'de CHP'nin gensoru önergesiyle düşürüldü. 1978 başında Ecevit tek başına iktidar oldu. AP'den transfer edilen milletvekillerinin çoğuna bakanlık verildi. İktidarı yitiren Demirel, CHP ağırlıklı hükümetle diyalog kurmayı reddedip, Ecevit'e karşı hırçın bir muhalefet yürüttü. 21 Şubat 1979 Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e, sıkıyönetimin uzatılmasına karşı olduklarını açıkladı.

CHP ÇEKİLDİ, SÜLEYMAN DEMİREL YENİDEN BAŞBAKAN

ABD ambargosunun getirdiği sıkıntılar, enflasyon va bir kısmı Türk Gladio'su tarafından organize edilen anarşik olaylar (özellikle Kontrgerilla tarafından tertiplendiği iddia edilen Maraş Katliamı), Ecevit iktidarının halkın nezdinde güven kaybetmesine neden oldu. 14 Ekim 1979 ara seçimlerinde devrimci grupların da boykot etmesiyle oyları gerileyen CHP iktidardan çekildi. Büyük bir farkla seçimleri kazanan AP'nin lideri Demirel, önceki Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yarattığı olumsuz hava nedeniyle hükümetini dışarıdan desteklenen bir azınlık hükümeti olarak kurdu. Kasım 1979'da MHP ve MSP'nin dışarıdan desteğiyle kurulan 6. Demirel Hükümetiyle tekrar başbakan olan Demirel 12 Eylül 1980 Darbesi'ne kadar görevini sürdürdü.

Ülkenin büyük boyutlara varan iktisadi sorunları karşısında, kredi veren uluslararası kurumların önderdikleri önlemleri (24 Ocak Kararları) uygulamak durumunda kaldı. Bu sırada Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı'na Turgut Özal'ı getirdi. 24 Ocak 1980 Türkiye'nin liberal ekonomiye geçişinde tam bir dönüm noktası oldu.

12 EYLÜL DARBESİ

Genelkurmay başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının 1979 yılının son günlerinde cumhurbaşkanına verdikleri "uyarı mektubu"ndan sonra askeri darbenin beklenir duruma gelmesine karşın, ana muhalefet partisi başkanı Ecevit ile tırmanan teröre (eski başbakan Nihat Erim, eski Tekel Bakanı MHP'li Gün Sazak ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler gibi önemli kişiliklerin suikastlarla öldürülmesi) karşı ortak bir çözüm üzerinde anlaşmaktan kaçındı. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün süresini doldurarak görevinden ayrılmasından (Nisan 1980) sonra ortaya çıkan cumhurbaşkanı seçim sorununun çözülmesini geciktirdi.

12 Eylül 1980'deki askeri müdahaleyle başbakanlığı sona erdi ve Hamzakoy'da (Gelibolu) yaklaşık bir ay gözetim altında tutuldu (13 Eylül-11 Ekim 1980). Partisi 16 Ekim 1981'de kapatılıncaya kadar başkanlıktan ayrılmadı. 7 Kasım 1982 halkoylamasında kabul edilen 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesi ile 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alındı. Ancak partisinin eski yöneticileriyle bağlantılarını sürdürdü. Mayıs 1983'te siyasi partilerin kurulmasına izin verilmesinden sonra, Demirel "Tapulu arazime gecekondu yaptırmam" diyerek ne askeri yönetimin Bülend Ulusu'ya kurdurmaya çalıştığı partiye, ne Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi'ne, ne de Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi'ne (ANAP) destek verdi.[21] 20 Mayıs 1983'te AP'nin devamı olarak Büyük Türkiye Partisi (BTP) kuruldu. Ancak, 31 Mayıs 1983'te AP'nin devamı olduğu gerekçesiyle Millî Güvenlik Konseyi tarafından kapatıldı. Demirel de siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle bazı CHP ve AP'lilerle birlikte bir süre Çanakkale, Zincirbozan'da dört ay zorunlu ikamete tabi tutuldu.

Doğru Yol Partisi (DYP) kurulunca onu destekledi. 6 Eylül 1987'deki halk oylaması sonucunda siyaset yasağı kalkan Demirel, DYP'nin o tarihteki genel başkanı Hüsamettin Cindoruk'un istifası ile 24 Eylül 1987'de DYP'nin genel başkanlığa seçildi. 1987, 1988 ve 1990 yıllarında yapılan büyük kongrelerde genel başkanlığa yeniden seçildi. 29 Kasım 1987 seçimlerinde Isparta'dan milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. Bu dönemde, 24 Ocak Kararları'nı beraber hazırladığı Turgut Özal'a karşı sert bir muhalefet yürüttü.

SÜLEYMAN DEMİREL SON KEZ BAŞBAKAN

20 Ekim 1991 genel seçimlerinde DYP oyların yüzde 27'sini alarak çıkardığı 178 milletvekiliyle TBMM'de birinci parti durumuna gelince Demirel hükümeti kurmakla görevlendirildi. 20 Kasım 1991'de Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile bir koalisyon hükümeti kurdu.

Bu dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la Süleyman Demirel hükümeti arasındaki yetki çatışması uzun süre siyaset gündemini belirledi ve parlamenter sistemde cumhurbaşkanının konumuyla ilgili bir sistem tartışmasına yol açtı. DYP-SHP hükümetinin demokratikleşme yolunda attığı en önemli adımlar "Kürt realitesinin tanındığının" açıklanması, Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu'nun yeniden düzenlenmesi, 27 Mayıs 1960'tan sonra kapatılan DP ile 12 Eylül'den sonra kapatılan partilerin açılması ve sendikal özgürlüklerle ilgili bazı uluslararası sözleşmelerin onaylanması oldu.

Süleyman Demirel'in başbakanlığı döneminde DYP-SHP hükümeti, enflasyon konusunda söz verdiği başarıyı gösterememekle birlikte, ekonomik büyümeyi canlandırmakta ve ücretlilerin reel gelirlerini artırmakta bir ölçüde başarılı oldu. 1992 yılında herhangi bir sosyal güvencesi olmayan vatandaşların sağlık giderlerini karşılamak için "Yeşil Kart" uygulaması başlatıldı. 1987 yılında başlatılan, emeklilikte belirli bir süre prim ödeme ve belirli bir süre sigortalı olma şartının yanında üçüncü bir şart olarak da belirli bir yaşı tamamlama şartı uygulaması Demirel döneminde değiştirildi; 1992 yılında çıkarılan 3774 Sayılı Kanunla emeklilikte “yaş” şartı tamamen kaldırıldı, böylece kadınlar 38 ve erkekler 43 yaşında emeklilik hakkı elde etti.

UĞUR MUMCU SUİKASTİ

Büyük kentlerdeki aşırı sol terör eylemlerinin denetim altına alınmasında da ilerleme sağlandı. Buna karşılık, laiklik yanlısı yazar Uğur Mumcu'nun Ocak 1993'te bombalı bir suikast sonucunda öldürülmesi, hükümetin radikal İslamcı terör karşısındaki duyarlılığının sınanmasına yol açtı. Koalisyonun iki ortağı da geçmişte Güneydoğu Anadolu'da olağanüstü halin ve koruculuk sisteminin kaldırılmasını, Çekiç Güç'ün görevine son verilmesini savundukları halde, DYP-SHP hükümeti bu uygulamaları sürdürdü.

9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL

17 Nisan 1993 tarihinde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal kalp ve koroner yetmezliğine bağlı tansiyon düşmesi sonucunda yaşamını yitirdi. Süleyman Demirel 4 Mayıs tarihinde, Turgut Özal'ın beklenmeyen ölümüyle boşalan Cumhurbaşkanlığına adaylığını ilan etti. 8 Mayıs günü TBMM'de yapılan seçimin ilk turunda Demirel 234 oyda kalarak yeterli çoğunluğu sağlayamadı. İkinci turda Demirel 225, öteki partilerin adayları Kamran İnan (ANAP) 95, Lütfi Doğan (RP) 49, İsmail Cem (CHP) 25 oy aldı. 16 Mayıs'taki üçüncü turda Doğru Yol Partisi dışında koalisyon ortağı Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) desteğiyle 244 oy olan Demirel Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Mart 1995'te Azerbaycan'da Haydar Aliyev'e karşı gerçekleştirilen darbe girişimini önceden haber alıp Aliyev'i bilgilendirdi.

18 Mayıs 1996 tarihinde İzmit'te katıldığı bir alışveriş merkezinin temel atma töreni sırasında İbrahim Gümrükçüoğlu adlı bir eylemcinin ateşli silahla düzenlediği suikast girişiminden yara almadan kurtuldu. Saldırıda, silahını ateşlemek üzere çıkaran İbrahim Gümrükçüoğlu'nun üzerine atlayan koruma müdürü Şükrü Çukurlu kolundan, bir gazeteci ise ayağından yaralandı.

28 Şubat Süreci olarak bilinen dönemde bazı çevrelerce Refahyol Hükümeti'ne karşı oluşan cephenin başaktörü olmakla itham edilirken, bazı çevrelerce de gerginliği yumuşatarak bir darbeyi engellediği öne sürüldü.

Görev süresinin bitimine doğru cumhurbaşkanlığı süresinin beş yıl daha uzatılmasını öngören T.C. Anayasası'nın 101. maddesi ilgili değişiklik teklifi, 5 Nisan 2000 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi. TBMM'de 351 sandalyesi bulunan koalisyon ortakları Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi'ın liderlerinin mutabakat açıklamalarına karşın, bir kişinin beşer yıllığına iki kez cumhurbaşkanı olabilmesini öngören anayasa değişiklik teklifine verilen oyların 303'te kalmasıyla Demirel köşke veda etmek zorunda kaldı. 16 Mayıs 2000 tarihinde, görevini Ahmet Necdet Sezer'e devretmiştir.

NAZMİYE DEMİREL HAYATINI KAYBETTİ

Eşi Nazmiye Demirel, Alzheimer hastalığı nedeniyle 27 Mayıs 2013'te yaşamını yitirdi. Süleyman Demirel'in memurluktan cumhurbaşkanlığının sona erdiği döneme kadar geçen sürede kullandığı eşyaların sergilendiği Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi Isparta'da 26 Ekim 2014 tarihinde açıldı.

SÜLEYMAN DEMİREL'İN ÖLÜMÜ

13 Mayıs 2015 tarihinde böbrek yetmezliği , kalp yetmezliği ve akut solunum yolları enfeksiyonu sebebiyle Güven Hastanesi'ne yatırılan Demirel, 17 Haziran 2015 günü, saat 02.05'te solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle aynı hastanede hayatını kaybetti.

Siyasi kariyeri boyunca, çocukluk yıllarında çobanlık yaptığı için "Çoban Sülü", 1950'li yıllardaki Devlet Su İşleri'ndeki çalışmaları için "Barajlar Kralı", 1960'ların başlarında çalıştığı ABD'li Morrison Knudsen adlı mühendislik firması nedeniyle "Morrison Süleyman", 12 Eylül Darbesi sonrasında siyasi yasaklı olduğu dönemde "Bir Bilen" gibi lakaplarla anılmıştır.

Fikret Kızılok, Yadigâr (1995) albümündeki "Demirbaş" şarkısıyla, Süleyman Demirel'in siyaset sahnesinden uzaklaşamamasını esprili bir dille anlatmıştır. Barış Manço'nun 1992 tarihli Mega Manço albümünün hit şarkılarından biri olan "Süleyman" yine bir Süleyman Demirel taşlamasıydı. 2007 yapımı Zincirbozan filminde Haldun Boysan tarafından canlandırılmıştır.

SÜLEYMAN DEMİREL'İN ALDIĞI ÖDÜLLER

Süleyman Demirel; Beyaz Kartal Nişanı, Kral Tomislav Grand Madalyası, İtalya Liyakat Nişanı, Terra Mariana Haç Nişanı, Romanya Yıldız Nişanı, Altın Post, Almanya Liyakat Nişanı'na layık görüldü.

En Çok Aranan Haberler