Mersin İl Sağlık Müdürü Sinan Bahçacı, "Organa ihtiyaç duyma ihtimaliniz organ bağışı yapma ihtimalinizden çok daha fazladır. Kişi 94 yaşında dahi olsa uygun ise organlar kullanılabilir" dedi. Organ Bağışı Haftası dolayısıyla açıklama yapan Bahçacı, organ bağışının bir kişinin hayatta iken olası bir beyin ölümü tanısı konulması durumunda organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesi olduğunu söyledi. Organ bağışı yapıldıktan sonra sadece bir yoğun bakım ünitesinde ve beyin ölümü kararı alınması halinde organların kullanılabileceğini kaydeden Bahçacı, "Diğer ölüm hallerinde organlar kullanılamaz. Bu durum herkesin başına gelmeyecek nadir bir durumdur, aslında ölüm şekli olarak bir lütuftur. Şundan emin olun, organa ihtiyaç duyma ihtimaliniz organ bağışı yapma ihtimalinizden çok daha fazladır. Ülkemizde 18 yaşını doldurmuş ve akli dengesi yerinde olan herkes, 2238 sayılı yasaya göre organlarının tamamını veya bir bölümünü bağışlayabilir. Verilen bağış kartına rağmen, beyin ölümü gelişmesi durumunda kişinin ailesinden izin alınmaktadır. Bu nedenle lütfen organlarınızı bağışlamak istediğinizi yakınlarınıza da bildiriniz. Organ bağışı yaptıktan sonra fikir değiştirirseniz organ bağış kartını yırtıp atmanız ve bir sağlık kuruluşuna bunu bildirmeniz yeterlidir, tabi yine yakınlarınızı haberdar etmelisiniz.
Organ uygunluğuna nakil cerrahları karar vermektedir. 94 yaşında dahi uygun ise organlar kullanılabilir. Kanser, AIDS ve domuz gribi harici diğer hastalıklarda organlar kullanılabilir. Organ nakli ise görev yapamayacak kadar hasta ve hatta bedene zararlı hale gelen bir organın, bir yenisi ve sağlamı ile değiştirilmesi işlemidir" diye konuştu.
Organ naklinin 2 verici kaynağı bulunduğunu vurgulayarak, "Bunlardan birincisi canlı vericidir ki genellikle dördüncü dereceye kadar kişinin kendisinin veya eşinin akrabalarından oluşur. İkinci verici kaynağı ise ölü vericilerdir. Bunlar, hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde makineye bağlı olarak tedavi gördüğü sırada, beyin ölümü gerçekleşen kişilerden sağlanmaktadır. Maalesef ülkemizde organ vericilerinin yaklaşık yüzde 80’i canlı, yüzde 20’si kadavra kaynaklıdır. Bu oran böbrek nakillerine göre çıkartılmaktadır. Çünkü karaciğer bekleyen hastaların canlı vericiden organ nakli şansı çok düşük, kalp ve diğer organ bekleyenlerin ise bu şansı hiç yoktur. Bu hastalar kadavradan organ bağışı olmaz ise bekleme listelerine alınmalarını takip eden kısa bir süre içinde kaybedilmektedir. Sağlık Bakanlığımız ve organ nakli koordinatörlerimiz her geçen gün daha etkin çalışarak, halkımızı bu durumdan haberdar etme ve bilinçlendirme çabalarını sürdürmektedir. Aslında beyin ölümü tespit oranımız hiç de az değildir. İlimizde bu güne kadar 350 beyin ölümü tespiti yapılmış, bunlardan 98 ailenin izni ile organlar kullanılarak, ölümü bekleyen insanlara can olmuştur. Ailelerin organ bağışını reddetmelerinin en başta gelen sebebi, organ bağışını o ana kadar hiç duymamaları ve üzerinde hiç düşünmemiş olmalarıdır" şeklinde konuştu.
"Beyin ölümü ile koma aynı şey değil"
Beyin ölümü konusunda da bilgi veren Bahçacı, "Beyin ölümünde beyin fonksiyonları geri dönüşümü olmaksızın kaybolur, beyne kan gitmez, yani bir nevi kangren olmuştur. Bu durumda sadece yoğun bakım şartlarında solunum ile kalp atımları yapay olarak bir süre devam ettirilebilir. Kişi, ancak beyni öldüğü zaman ölü kabul edilebilir ve her ölüm gerçekte bir beyin ölümüdür. Klasik ölümde kalp kan pompalayamadığı için beyin kansız kalır, bu tariflediğimiz ölümde ise travma sebebiyle beyin kansız kalır ve ölüm gerçekleşir. Beyin ölümü ile koma sıklıkla aynı şey zannedilmektedir. Oysa ki birbirinden çok farklıdır. Çok basit bir benzetme ile iki çiçekten birini dalından koparıp vazoya koyduğumuzu, diğerinin de dalını kırdığımızı düşünelim. Dalını kırdığımız çiçek ölmemiştir, yanına bir çıta koyup bakımını iyi yaptığımız takdirde tekrar canlanabilir. Buna bitkisel hayat diyoruz. Ancak dalından koparıp vazoya koyduğumuz çiçek istesek de istemesek de süre sonra solacak ve kuruyacaktır. Yeniden canlanma ihtimali yoktur. Buna da beyin ölümü diyoruz" ifadelerini kullandı.
Beyin ölümü tanısının da nasıl konulduğunu konusu açıklayan Bahçacı, "Biri nörolog veya nöroşirürjiyen, biri de anesteziyoloji ve reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki hekim tarafından tüm muayene ve tahlilleri yapılarak saptanır. Ölüm olayının tutanağını düzenleyecek bu iki hekim, organ naklini gerçekleştirecek olan hekim ekibinden bağımsızdır. Beyin ölümü gerçekleşmeden ve bu iki doktor tarafından onaylanmadan ölüden organ nakli yapılamaz. Organ bağışı yaptığı ve organ bağış kartını taşıdığı takdirde ölüme terk edilebileceğini düşünen vatandaşlarımız da vardır. Oysa oldukça yanılmaktalar. Ölüm mutlaktır. Geliştikten sonra makineler sayesinde ve çok titiz bir bakım ile organlar bir süre daha canlı tutulmaktadır. Kaldı ki organların alınabilmesi için kişinin hayattayken bağış yaptığı halde yine de ailenin izninin alınması gerektiği unutulmamalıdır. Bazen tam tersine daha iyi bakıma neden olmaktadır. Mesela bir kaza anında üzerinden organ bağış kartı çıkan bir vatandaş, beyin ölümü tespitinin yapılabildiği en teşekküllü hastanelere taşınmak zorundadır. Beyin ölümü tespiti sadece bunu muayene etmesi gereken uzmanların ve yoğun bakımın bulunduğu hastanelerde yapılabilir. Bu da sizin eksiksiz bir bakım görmeniz demektir. Beyin ölümü gerçekleşmeden, 2 uzman doktor tarafından onaylanmadan,
ölenin yasal varislerinin imzalı izni olmadan organ çıkarım ameliyatı ve hatta doku grup tahlilleri dahi yapılamaz" diye konuştu.
"Görüntüsü bozulmuyor"
Organ alınan kişinin görüntüsünün bozulmayacağının altını çizen Bahçacı, "Organ alımı ameliyatı, ameliyathane koşullarında, titizlikle yapılır, gizli dikiş ile cilt kapatılarak vücut bütünlüğü bozulmadan aileye teslim edilir. O bedenler organların kıymetini çok iyi bilen hekimler için kutsaldır ve çok büyük bir saygıyı hak etmektedirler. Organ alacak hastalar öncelikle tıbbi aciliyet durumuna ve kan grubu ile doku grubu uyumuna göre belirlenir. Cins, ırk, din, zengin-fakir ayrımı yapılmaz. Özellikle ekonomik durumu kötü olan aileler yakınlarının organlarını sattıklarının düşünülmesinden endişe etmektedir. Herkes bilmelidir ki böyle bir şey söz konusu olamaz. Beyin ölümü gelişen şahsın dokusunun kime uyacağını önceden bilmek bizim için de mümkün değildir. Bu ancak Ankara’daki Ulusal Koordinasyon Merkezindeki liste ile beyin ölümü olan şahıs karşılaştırıldığında bilinebilir. Ailenin bu tip düşünceleri varsa kendileri istemediği takdirde, organ bağışı yaptıklarının gizli kalacağı garantisi verilir. Aile gizlilik istiyor ise ilgili birimlerde çalışan herkes bu konuda uyarılır ve ciddi hassasiyet gösterilir. İlimizde bir tane nakil merkezi bulunmaktadır. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Merkezinde, böbrek ve karaciğer nakilleri başarıyla yapılmaktadır. İl Sağlık Müdürlüğü, ilçe sağlık müdürlükleri, toplum sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri, tüm özel ve kamu hastanelerinden kolaylıkla organ bağış kartı alınabilmektedir" dedi.