2008 yılında meydana gelen bir olayda 'polise hakaret etmekten' 14 ay 17 gün hapis cezasına çarptırılan Alınak, cezasını çekmek için 16 Eylül günü Kars'a gelerek ilgili makamlara teslim oldu. "Bu ceza benim için şeref madalyasıdır" diyen Alınak, konulduğuKars Açık Ceza İnfaz Kurumu'ndan bir mektup gönderdi. Mektubu cezaevinde ranzanın üstünde yazdığını, parmaklıklarla gölgelenmiş solgun ışığında yazdığını, bu koşullarda okumanın da mümkün olmadığını anlatan Mahmut Alınak, 32 kişilik koğuşta yazı yazılacak bir masa olmadığını belirtti. Mahmut Alınak mektubunda özetle şu konulara dikkat çekti:
"Sözde Milletvekili olduğum yıllarda, hakim ve savcıların stajyerliklerinin iki ayını kapalı cezaevlerinde, mahpuslarla aynı şartlarda geçirmelerini Meclis'e teklif etmiştim. Bu teklifle hakim ve savcıların, cezaevlerine kapattıkları insanların çektikleri çileleri onlarla yaşayarak görmelerini, empati kurmalarını, ve aynı cefayı kendileri de çekerek ileride verecekleri kararlarda özenli davranmalarını amaçlamıştım. Teklifin tahmin edileceği gibi reddedildi. İnsanlara ve hatta hayvanlara bile reva görülemeyecek muamelerin yapıldığı cezaevleri üzerine düşünürken, şimdilik adalet bakanlarını bir haftalığına cezaevine kapatmaktan başka bir tedbir gelmedi aklıma. Belki o zaman kalp gözleri ile bakarlar kendi eserleri olan bu zulümhanelere."
'AZRAİLİN BİLE ÇARESİZ KALDIĞI ZULÜMHANELER'
Bir ülkede demokrasinin var olup olmadığının cezaevlerine bakılarak anlaşıldığını öne süren Alınak, mektubunu şöyle tamamladı:
"İnsanlık, din, iman laflarını ağızlarından düşürmeyenler, önce kendi eserleri olan cezaevlerine, sonra da 'Gavur' dedikleri, Almanya'nın Manhaim Cezaevi' ne baksınlar. Baksın ve utansınlar. Türkiye bir diktatörlüktür ve cezaevleri de o dahice sözle 'Azrail'in bile çaresiz kaldığı zulümhanelerdir'. Cezaevleri bu haldeyken, halkın cebinden beslenen sözde milletvekilleri nasıl rahat uyku uyuyabiliyorlar, merak ediyorum."
(DHA)