Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'ndaki "Türkiye'de Demokratik Kurumların İşleyişi" konulu oturumun sonundaki oylamada, Türkiye'nin "2004'te çıktığı denetim sürecine yeniden alınmasıyla ilgili karar tasarısı" onaylandı. AB Bakanı Ömer Çelik, kararı, haksız ve yanlı olduğunu ifade ederek kınadı.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı Ömer Çelik, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) Türkiye'yi bugün yapılan oylamada yeniden izleme sürecine almasını eleştirerek, AKPM'nin bahsettiği Türkiye fotoğrafı ile gerçek Türkiye'nin ilgisi olmadığını, AKPM'nin tarihi bir hata yaptığını söyledi.
Çelik gazetecilere, AKPM'nin Türkiye'yi izleme sürecine almaya karar vermesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunurken şunları söyledi:
*AKPM'nin Türkiye kararı adil olmayan, haksız bir karar; son derece yanlış buluyoruz
*AKPM'nin bahsettiği Türkiye fotoğrafı ile gerçek Türkiye'nin ilgisi yok, Türk demokrasisine karşı (AKPM) hakkaniyetli olmayan bir yaklaşım üretti
*Türkiye terörle mücadele ederken, mültecilere sahip çıkarken AKPM gibi kurumların politik işbirliği üretmesi gerekir
*Yapılanlar ülkemize karşı dışlayıcı bir tutumdur, AKPM için bu tarihi bir hatadır
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Salı günü yapılan oylama sonrasına 45 ret ve 113 kabul oyuyla Türkiye'nin ‘siyasi denetim sürecine' yeniden alınmasına karar verildi. Türkiye, 2004 yılında denetim sürecinden çıkarılmıştı.
DIŞİŞLERİ DE KINADI
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin (AKPM) Türkiye'yi yeniden izleme sürecine alma kararının "şiddetle kınandığını" belirterek, bu durumun Türkiye'yi AKPM ile ilişkilerini gözden geçirmeye mecbur bırakacağını belirtti.
Avrupa Birliği ile bağlantısı bulunmayan ve insan haklarını koruyup ilerletmek amacıyla kurulan Avrupa Konseyi'nin Parlamenterler Meclisi'nde yapılan oylamada Türkiye'nin izlemeye alınması teklifi 113 lehte oya karşı 45 aleyhte oy ile alındı.
Oylamanın hemen ardından Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada "Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'nun 25 Nisan 2017 tarihli oturumunda, 2004 yılından bu yana denetim sonrası diyalog sürecinde bulunan ülkemizin yeniden denetime alınması kararı verilmiştir. AKPM'de, izlenmesi gereken yerleşik usullerin dışında siyasi saiklerle alınan bu haksız kararı şiddetle kınıyoruz" denildi.
AKPM'deki parlamenterlerin Türkiye'nin Avrupa'nın güvenlik ve istikrarına katkılarını bu kararla görmezden geldiğini belirten Bakanlık, "Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olarak çağdaş Avrupa ideallerinin ve değerlerinin savunucusu ülkemizin AKPM'deki maksatlı çevrelerin ayak oyunuyla denetime alınması, demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden AKPM'ye yakışmamıştır" ifadelerini kullandı.
Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi:
"Denetim kararı Türkiye'nin, terörist darbe girişimi sonrasında Avrupa Konseyi ile kesintisiz yürüttüğü yapıcı ve samimi diyalog ve işbirliğini de göz ardı etmiştir. Bu durum Türkiye'yi AKPM ile ilişkilerini gözden geçirmeye mecbur bırakacaktır."
Dışişleri Bakanlığı Türkiye'nin vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini geliştirme kararlılığının devam edeceğini de kaydetti
35 MADDELİK TAVSİYE
Türkiye'ye yönelik 35 maddeden oluşan tavsiyelerin de bulunduğu kararda, AKPM ile Türkiye arasındaki iş birliğinin devamı için bu tavsiyelerin yerine getirilmesi gerektiği de bildiriliyor.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nden bir heyetin Aralık 2016'da hazırladığı kapsamlı raporda, Türkiye'nin 2004'te çıktığı denetim mekanizmasına tekrar alınması yönünde görüş bildirilmişti. AKPM'den çıkan son kararın, Türk demokrasisi 12 yıl önceki seviyesine gerilemiş olarak algılanabileceği gibi, Avrupa Birliği sürecinin devamı tehlikeye girmesi anlamına gelebilir.
47 ülkeden 324 temsilcinin bulunduğu Avrupa Birliği Parlamenterler Meclisi tarafından geçen yıl kabul edilen bir başka raporda Türkiye'nin, Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan siyasi ve hukuki yükümlülüklerini yerine getiremeyen bir ülke haline geldiği mesajı da verilmişti.
Türkiye, 1996-2004 arasında denetim sürecinde tutulmuştu. Denetim sürecine giren bir ülkenin AB'yle üyelik sürecini ‘her şey normalmiş gibi' yürütme şansı bulunmuyor.