ANKARA (İHA) - Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) uyumunda en zor geçecek müzakerelerin tarım alanında yaşanacağı tahmininden hareket eden hükümet, tarım sektöründeki iyileştirmeler için de 6 milyar euroluk bir kaynak arayışına girdi. "Gerekli düzenlemeler yapılırsa AB'den ciddi miktarda destek görürüz" diyen diplomatik kaynaklar, "Önemli olan mali sıkıntılar değil, AB'ye uyumda kararlılığı her fırsatta gösterebilmek" değerlendirmesini yapıyor.
Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alıp almayacağının açıklanacağı 17 Aralık'a kısa bir süre kala hükümet müzakerelerde en çok başını ağrıtacak olan tarım alanında çalışmalar başlattı. Şu anki durumuyla Türkiye'nin AB'ye uyumunun zor olacağını vurgulayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, "2006-2010 Tarım Strateji Belgesi hazırladık. Tarımda AB'ye uyum en az 10 yıl gerektiriyor" dedi. AB'de tarım nüfusunun yüzde 5 iken Türkiye'de bu oranın yüzde 35 olduğuna işaret eden Güçlü, kısa sürede uyumun büyük sancıların yaşanmasına neden olacağını söyledi.
Türkiye ile AB tarımı arasındaki uçurum ise başta tarımsal istihdamın AB'de yüzde 39 iken Türkiye'de yüzde 5 olması, tarımın GSMH içindeki payının AB'de yüzde 1.9 iken Türkiye'de yüzde 14 olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca AB Komisyonu, hazırladığı İlerleme Raporu'nda, ilginç saptamalarda bulunurken ekonomi yönetiminin 5 ayrı bakanlık tarafından sürdürülmesini eleştiriyor. Raporda bu konuyla ilgili şu ifadelere yer veriliyor:
"2001 krizinden bu yana ekonomik durumda yaşanan bozulmaya karşın Türk nüfusunun büyük bir kısmı gerçek yoksulluk seviyesinde bulunuyor. Geleneksel sıkı aile bağları ve kayıt dışı ekonominin genişliği yoksulluk oranını azaltıyor. Buna karşın son gelişmeler ışığında yoksulluk sınırında yaşayan insanların oranı yüzde 25'e yükseldi. 2001 krizinden bu yana borcun milli gelire olan oranı düştü. Bu düşüşte faiz dışı fazla verilmesinin yanı sıra yüksek düzeydeki büyümenin de etkili olduğu unutulmamalı. Fakat yine de borç stoku "yabancı para ve kısa dönemli faizin oranlarına bağlı durumda. Halen kamu sektörünün borçlanması, özel sektör yatırımlarını da sekteye uğratıyor. Özelleştirmedeki gelişmeler oldukça sınırlı kaldı."
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın ise, AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nda Kopenhag Kriterleri'nin yerini tarım kriterlerinin aldığını savundu. Müzakerede bir dosya kapanmadan yeni bir dosyaya geçilemeyeceğini vurgulayan Günaydın, "AB, tarım dosyasını açacak ve kapatmayacak gibi görünüyor" diye konuştu. AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nun tarımla ilgili bölümünü İHA'ya değerlendiren Günaydın, raporun dili ve vurgu yaptığı alanlara bakıldığında, Kopenhag Kriterleri'nin yerine, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla tarım sektörünün oturtulduğunun görüldüğünü belirtti. AB'nin tarım dosyasını açacağını ve bir daha da kapatmayacağını savunan Günaydın, "Bu, AB üyeliği önünde engel olarak tarımın ve üreticinin gösterilmesi gibi tehlikeli bir sürece işaret ediyor" dedi.
Günaydın, kapanmayan tarım dosyası sonrasında, teknik bir koşul olan "müktesebatı üstlenme yeteneği" eksikliğinin, bir bahane olarak Türkiye'nin karşısına çıkarılabileceğini belirtti. Türkiye'ye üye ülke perspektifi yerine 'özel statülü üye' perspektifi önerilebileceğini ileri süren Günaydın, böyle bir önerinin Türkiye'nin çıkarlarına uygun olmadığını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin tarım ve kırsal alanında önemli sorunların bulunduğu doğrudur; ancak bunlar çözülemez değildir. AB'nin, adaylık sürecinde de Türkiye'ye önemli bir kaynak aktarmayacağı açıktır. Bu çerçevede, faize değil yatırıma bütçe ayıran bir politika, tarımsal-kırsal sorunların çözümü için olmazsa olmaz koşuldur. Üreten ve kendine yeten bir ülke, tüm tarımcıların ortak hedefidir."
"SÖYLENENLERİN AKSİNE TÜRKİYE AB'YE EKONOMİK YÜK OLMAZ" Öte yandan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye'nin AB üyeliğine 'Ekonomik yük olur' diye karşı çıkanları ikna için bir rapor hazırladı. Rapora göre Türkiye, 2020'de AB'ye aldığından fazla ödeme yaparak kazanç sağlar hale gelecek. 2020 yılında Türkiye'nin AB'ye yapacağı ödemelerin, alacaklarından fazla olacağını belirleyen hükümet, aradaki farkın ise 1 milyar euro tutacağını hesapladı. Devlet Planlama Teşkilatı'nca (DPT) hazırlanan ve Türkiye'nin AB üyeliğinin mali hesabı çıkarılan raporda, "2020 yılında Türkiye, AB'ye aldığından fazla ödeme yapacak. Söylenenlerin aksine, Türkiye AB'ye ekonomik yük olmayacak" denildi.
Türkiye'nin AB'ye etkilerini 'hukuki, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel' başlıklar altında toplayan DPT raporunda, AB ülkelerine, "Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu, AB'yi de daha dinamik bir yapıya dönüştürecek. Türkiye'nin üyeliği AB'li girişimci ve yatırımcıları hareketlendirecek. AB pazarı canlanacak. Türkiye, Avrupa Parlamentosu'nda 80 üye ile yüzde 11'lik bir temsil oranına sahip olacak. Türkiye'nin AB Konseyi'ndeki temsil oranı da yüzde 9 olacak" deniliyor. Türkiye'nin üyeliğiyle birlikte AB pazarlarının genişleyeceğine dikkat çekilen raporda, "Türkiye AB'ye ekonomik yük olur" diyenlerin savları da şöyle çürütülüyor:
"2004 yılında yüzde 5'lik bir büyüme hızı hedefleyen Türkiye'de, 2004 yılının ilk 6 aylık döneminde büyüme hızı yüzde 13.5 seviyesinde gerçekleşti. 5 yıl içinde kamu borcunun milli gelire oranı Maastricht Kriterleri'ne uygun olarak yüzde 60'lara kadar inecek. Türkiye'de 2004 için cari açığın milli gelire oranının yüzde 4 seviyesinde olması hedefleniyor. Bu oranın da 5 yıl içinde Maastricht Kriterleri'ne uygun olarak yüzde 3'e indirilmesi planlanıyor. 2020'de Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yapacağı ödemeler, alacaklarından fazla olacak. Yani Türkiye, aldığından fazla ödeyecek. Yapılan ödemeyle alınan kaynak arasındaki fark ise 1 milyar euroyu bulacak. Sıklıkla ifade edilenin aksine Türkiye, AB'ye yük olmayacak. "
AB'de nüfusun yüzde 6'sı tarımla uğraşırken, Türkiye'de bu oran yüzde 35'e yükseliyor. 25 milyonluk bu nüfusun, AB'ye uyum için tüm ihtiyaçlarına karşılık vermeyi hedefleyen hükümet, bunun için Tarım Bakanlığı'nda 7 alt çalışma grubu oluşturdu. Bu gruplara sivil toplum ve özel sektörün de desteğini aldı. Ulusal programda yer alan tarımla ilgili 12 kanundan 3'ünü yasalaştıran hükümet tohumculuk, su ürünleri ve veterinerlikle ilgili kanunları da meclisin gündemine getirmeye hazırlanıyor. Tarım Bakanlığı bünyesinde yürütülen 'AB Tarımsal Kalkınma Projesi'nin ana hatları da şöyle:
"Tarım satış kooperatifleri ve birlikler özerkleştirilecek. Arazi kullanım planı hazırlanacak. Tarımdan çekilecek nüfusa yeni istihdam olanakları yaratılacak. Gıda üretimi AB'nin hijyen ve kamu sağlığı standartlarına uygun modernize edilecek. Piyasa fiyatına müdahale yöntemleri terk edilecek. Çiftçi kayıt sistemi geliştirilecek. Bazı ürünlerin önceden belirlenen çerçeveler içinde üretilmesini öngören sözleşmeli ürün uygulamasına geçilecek."