ABD'de başkan yardımcısı adaylarının münazarası Beyaz Saray yarışında genelde çok büyük bir değişiklik yaratmıyor. Demokrat Parti Başkan Yardımcısı Adayı Kamala Harris ve halen bu görevi sürdüren Cumhuriyetçi Parti Başkan Yardımcısı Adayı Mike Pence'in Çarşamba günkü canlı televizyon tartışması da farksız değildi.
Her iki adayın da 90 dakika boyunca hem güçlü oldukları hem de tökezledikleri anlar oldu. Ama hafızalarda kalacak olan çok belirgin argümanlar çıkmadı.
Münazaranın çok belirleyici bir sonuca ulaşamaması anketlerde önde çıkan Demokrat Parti Başkan Adayı Joe Biden ve partisi için iyi bir haber.
Geçen hafta düzenlenen başkanlık münazarasından akıllarda kalan adayların tavırları ve tonları oldu. ABD Başkanı ve Cumhuriyetçi Parti Başkan Adayı Donald Trump sürekli olarak söz kesti, Biden öfke ataklarında "Çeneni kapatacak mısın?" dedi.
Her iki başkan adayının da organik cam korumalarıyla mesafeyle münazaraya başlarken akıllarında şüphesiz geçen haftaki tartışma vardı.
Pence'in kendine özgü sakin ve metodolojik tarzı, Trump'ın önceki saldırgan tavrına tezattı. Arada söz kestiği oldu ama Kamala Harris hazırlıklıydı.
"Sayın Başkan Yardımcısı, ben konuşuyorum" dedi. "Sözümü bitirmeme izin verirseniz sohbet edebiliriz."
Tartışmanın enerjisi göz önünde bulundurulduğunda, beyaz bir erkeğin, ilk siyah başkan yardımcısı kadın adayının sözünü kesmesi, genelde kaba olmaktan kaçınan Pence için sorunlu anlar oldu.
Pence, özellikle kadın seçmenlerin giderek Trump-Pence ikilisine karşı tavır aldıkları bir dönemde, moderatör Susan Page'e çıkışmaktan herhangi bir huzursuzluk duymadı. Trump'ın münazarada ek süre kazanmasının da siyasi bir bedeli olabilir.
Format ve adayların birbirlerini saldırgan bir şekilde köşeye sıkıştırma konusunda isteksiz olmaları nedeniyle münazara, her iki tarafın da pozisyonlarına veya baskı altında nasıl bir performans sergileyeceklerine çok fazla ışık tutmadı.
Münazaranın açılış konusu beklendiği gibi koronavirüs salgını oldu. Ve yine hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde Harris zamanının büyük bölümünü bu konudaki saldırılara ayırdı. Diğer yandan Pence ise daha ziyade savunmaya odaklandı.
Harris'in en keskin cümlesi istatistikleri sıralamak oldu. "210 bin Amerikalı öldü" diyen Harris, Trump yönetimini "beceriksizlik" ve "acemilik" ile suçladı.
Pence'in yanıtı hazırdı. Biden-Harris planının, Trump yönetiminin üzerinde çalışmakta olduğu planın kopyası olduğunu söyledi ve aşı çalışmalarındaki hızlı ilerlemeyi övdü. Pence, yönetimine yönelik eleştirilerin de ABD sağlık çalışanları ile ilk müdahalede bulunan sağlıkçılara bir saldırı olduğunu söyledi.
İlginç olan, her iki adayın da Beyaz Saray'ın koronavirüsün yayılmasına neden olan son merkezlerden biri olduğundan hiç bahsetmemesiydi. Harris için çok açık bir saldırı alanı olan konu havada bırakıldı ve tartışma hemen başka konulara kaydı.
Anketlerin, koronavirüsle mücadelenin Trump kampanyasının en zayıf olduğu konulardan biri olduğunu gösterdiği göz önünde bulundurulduğunda bu konudan çekilmek Pence için bir başarı olarak değerlendirilebilir.
Pence için çevre konusu, koronavirüs salgını konusundaki saldırıyı geri püskürtme fırsatıydı.
Biden, Demokratik Parti ön seçimlerinden bu yana iklim değişikliği planlarını yaygınlaştırdı. Harris, karbon emisyonunu azaltılması için zorlu hedefler belirleyen Yeşil Yeni Anlaşma (Green New Deal) iklim önerisinin ilk destekçilerindendi.
Solcu çevreciler bu planı alkışlasa da, çekişmeli seçim bölgelerinden Pensilvanya ve Ohio'daki seçmenler ise hükümetin çevre düzenlemelerini kendi ekonomik geçim kaynaklarına tehdit olarak görüyor.
Pence, Yeşil Yeni Anlaşma'nın "Amerikan enerjisini ezeceği" uyarısını yaptı ve Biden'ın "fosil yakıtları kaldırma, hidrolik kırmayı yasaklayacağını" söyledi. Harris ise bu iddiaların doğru olmadığını ifade etti.
Pence'in iklim değişikliğinin insanların neden olduğu bir mesele olduğunu ve gezegene tehdit oluşturduğunu söylemekten kaçınması tuhaf bir an olarak görüldü ama "birden fazla bilimi takip edeceğini" dile getirdi.
Harris iklim değişikliğinin dünya için "var oluşsal bir tehdit oluşturduğunu" söyledi ama Harris de Biden da, kilit eyaletlerdeki seçmenleri uzaklaştırmamak için hükümetin iklim değişikliğine karşı atması gereken adımları çok güçlü bir şekilde savunmadı.
I**rkçılı**k
Münazarada en keskin atışmalar konu ırk ve kolluk kuvvetlerine geldiğinde yaşandı.
Trump'ın geçen hafta yaptığı gibi Pence de ayrımcılık ve kolluk kuvvetlerinin ABD'nin bazı eyaletlerinde protestoculara karşı aşırı güç kullandığı tartışmalarından hızla kaçınmaya çalıştı. Pence, adalet sistemine güvendiğini söyledi ve ülkede sistematik ırkçılık olduğunu söylemenin kolluk kuvvetlerindeki kadın ve erkeklere hareket olduğunu ifade etti.
Eski California Başsavcısı Harris'in en güçlü çıkışı da bunun üstüne geldi:
"Burada oturup başkan yardımcısının bu ülkede kanunların uygulanmasının ne anlama geldiğine ilişkin verdiği dersi dinleyecek değilim."
Trump'ın beyaz ırkçıları açıkça kınamamasını eleştiren Harris, "Başkan olarak böyle bir kişiye sahibiz" dedi.
Ve tabii, Pence'in kafasında sürekli bir sinek vardı, muhtemelen gelecek günlerde de en çok bu sinek konuşulacak.
Her iki aday da birlikte yarışa girdikleri adayları savunmak için ellerinden geleni yaptılar.
Ama bu münazaranın katılımcıları Kasım sonrasını da değerlendiriyordu.
Pence'in gözü, birçok başkan yardımcısı gibi, başkanlık koltuğunda. Bunu başarabilmek için Trump'ın seçmen tabanını kazanmalı ve Cumhuriyetçiler ile Trump'ın siyasetinden rahatsız olan sağcı bağımsızların da desteğini almalı.
Bu münazara boyunca Trump'ı destekledi ama kendi kimliğini de oluşturmaya çalıştı. Özellikle de Yüksek Mahkeme gibi konuları tartışırken.
Harris, geçen sene bu zamanlar Demokrat Parti'den başkan aday adaylığı için yarışıyordu. Fırsatı bulduğunda kendisinden, geçmişinden bahsetti ve kendisini daha geniş bir ABD kitlesine tanıtmaya çalıştı.
Pence'in aksine Harris sıklıkla kameraya doğrudan bakarak konuştu. Bir yandan puan toplarken, bir yandan da izleyenlerle doğrudan temas kurmanın öneminin farkındaydı.
Dört yıl önce Demokrat Tim Kaine, Pence karşısında çok iyi bir performans sergileyememişti, ulusal çaptaki saygınlığı da bir daha toparlayamamış görünüyor. Harris, Çarşamba günü yeterince iyiydi, 2020'deki en büyük anlarından birin yakaladı. Dolayısıyla en azından Kaine'nin kaderini paylaşmayacak.
Pence de Haris de bir gün daha hayatta kalma mücadelesi veriyor. Onların asıl günü dört yıl içinde gelebilir.