Ancak bu ziyaret diğerlerinden farklı olarak özellikle Türkiye'den gelen sert açıklamaların ve ikili ilişkilerin tarihinin en sıkıntı dönemlerinden birinin gölgesinde başlıyor.
Son dönemde her iki ülke de tehdit düzeyine varan sertlikte karşılıklı açıklamalar yaptı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ilişkilerin "çok kritik bir dönemde" olduğunu söyledi ve Tillerson ziyaretine ilişkin olarak, "Ya ilişkileri düzelteceğiz ya bu ilişkiler tamamen bozulacak" diye konuştu.
Tillerson da Kuveyt'te yaptığı konuşmada Türkiye'nin güvenlik kaygılarının farkında olduklarını ancak Afrin operasyonunun Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelenin "etkisini azalttığını" söyledi.
Tillerson'ın ziyaretinin ana gündem maddesini Türkiye'nin 20 Ocak'ta Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekatı ve bununla bağlantılı gelişmelerin ikili ilişkiler üzerindeki etkisi oluşturuyor.
İki ülkenin son dönemde yaşadığı sıkıntıların temelinde Türkiye'nin Afrin'de hedef aldığı grupların ABD tarafından destekleniyor olması ve askeri operasyonlarını Amerikan askerlerinin de konuşlu olduğu doğudaki bölgelere genişleteceği yönündeki açıklamaları yer alıyor.
ABD kimi destekliyor?
Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD'nin IŞİD'e karşı sahadaki en önemli müttefiki.
ABD önderliğindeki IŞİD'le mücadele koalisyonunun hava desteğiyle SDG güçleri, Rakka ve Menbiç gibi bazı kritik yerlerin IŞİD'den alınmasını sağladı.
Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kurduğu Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri (YPG), SDG'nin ana gövdesini oluşturuyor. SDG içerisinde ayrıca silahlı Arap gruplar da yer alıyor.
Türkiye ise PYD ve YPG'yi PKK'nın bir uzantısı olarak görüyor ve "terör örgütü" olarak kabul ediyor. PKK'yı "terör örgütleri" listesinde tutan ABD, PYD ile YPG'nin PKK'nın bir uzantısı olmadığını savunuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Mayıs 2017'de IŞİD'le mücadeleye destek olmak ve Rakka'nın alınmasını sağlamak amacıyla SDG bünyesinde faaliyet gösteren Kürt gruplara silah yardımı yapmaya karar verdi. ABD, bu kararı alırken Türkiye'nin güvenlik kaygılarının farkında olduğunu ve bu endişeleri giderecek adımların da atılacağını açıkladı.
ABD'nin verdiği ve IŞİD'le mücadalenin sona ermesinin ardından geri almayı vaat ettiği malzemeler arasında ağır makineli tüfekler, havan topu, tanksavar, zırhlı araç ve mühendislik ekipmanı bulunuyor.
Türkiye, bu ekipmanların kendisine karşı kullanıldığını belirtiyor. Son dönemde özellikle hükümete yakın yayın organlarında Zeytin Dalı Harekatı sırasında ele geçirilenler arasında ABD menşei askeri ekipmanların olduğu yönünde haberler yer aldı.
ABD ise askeri yardımlarını alan gruplar içinde Afrin'deki YPG güçlerinin bulunmadığını söylüyor.
ABD'nin son bütçesinde destek sürüyor
Türkiye, SDG bünyesinde savaşan PYD'ye bağlı güçlere yönelik yardımdan dolayı sıklıkla ABD'yi sert şekilde eleştiriyor. Bu konu, bir yıla yakın bir zamandır ikili ilişkilerin en önemli gündem maddeleri arasında bulunuyor.
Kasım 2017'de Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında gerçekleştirilen telefon görüşmesinde YPG'ye yapılan yardım da ele alındı.
Görüşmenin ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Trump'ın Erdoğan'a artık YPG'ye silah vermeyeceklerini söylediğini açıkladı.
Ancak bu hafta içerisinde ABD Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) 2019 bütçesi açıklandı ve burada IŞİD'le mücadele eden gruplar için "eğit ve donat programı" kapsamında 300 milyon dolar talep edildi. Ayrıca sınır güvenliğinin artırılması için de 250 milyon dolarlık bir talep daha yer aldı.
Ancak, bütçede talep edilen bu miktarın ne kadarının doğrudan YPG veya SDG gibi silahlı gruplara verileceği söylenmedi.
Sınır güvenlik gücü tartışması
İki ülke arasında YPG ile ilgili yaşanan krizi daha da derinleştiren bir diğer gelişme de ABD önderliğindeki IŞİD'le mücadele koalisyonunun 30 bin kişilik bir sınır koruma gücü kuracağı yönündeki haberler oldu.
Reuters haber ajansı, Ocak ayı ortasında Koalisyonun Halkla İlişkiler Bürosu'nun yaptığı açıklamaya dayandırdığı haberinde, bu gücün bir kısmının Türkiye sınırında görev alacağını ve yarısını da SDG'lilerin oluşturacağını bildirdi.
Ancak bir süre sonra Pentagon ve Tillerson, yeni bir gücün oluşturulmadığı yönünde açıklamalar geldi. Pentagon, yerinden edilen kişilerin geri dönebilmesi ve IŞİD'in bölgede tekrar canlanmaması için ABD'nin Suriye'deki yerel güçleri eğitmeye devam ettiğini söyledi. Tillerson da durumun "yanlış tarif edildiğini" ifade etti.
Türkiye, ABD'den gelen bu açıklamalara rağmen "sınır koruma gücü" haberlerine çok sert tepki gösterdi. Erdoğan, Ocak ortasında yaptığı bir konuşmada, "Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır" diye konuştu.
Menbiç konusunda karşılıklı tehditler
Tillerson ziyareti, Türkiye ile ABD ilişkilerinde birçok meselede görüş ayrılıklarının yaşandığı bir dönemde yapılıyor olsa da önümüzdeki dönemde belirleyici olacak konuların başında Menbiç geliyor.
Suriye'nin kuzeyinde Fırat Nehri'nin batısında yer alan Menbiç, Ağustos 2017'de SDG tarafından IŞİD'den alındı. Burası Kürtler ve Araplar gibi farklı grupların kurduğu bir oluşum tarafından yönetiliyor ve güvenliğini de Kürtlerin çoğunlukta olduğu SDG sağlıyor.
Ayrıca bu bölgede yaklaşık 2 bin kadar ABD askeri de bulunuyor.
Türkiye, eski Başkan Barack Obama'nın Kürt grupların Fırat Nehri'nin doğusuna çekileceği sözü verdiğini savunuyor ve bu sözün tutulmasını talep ediyor.
Bu sözün tutulmaması halinde ise Afrin operasyonunu Menbiç'e genişleteceğini ve burayı da "terör unsurlarından" arındıracağını belirtiyor.
Türkiye'nin bir diğer talebi de olası bir operasyonunun önünü açmak için ABD askerinin buradan ayrılması.
Başbakan Binali Yıldırım da, bu hafta BBC'ye verdiği röportajda "Bizim hedefimiz Amerika değil ama Amerika terör örgütlerinin önüne geçip, onları bize karşı korumaya daha fazla kalkarsa o zaman işler değişir" demişti.
Ancak Türkiye'nin bu talepleri ABD tarafından kabul görmüş gibi görünmüyor. ABD, burayı IŞİD'le mücadelesi ve Suriye'deki rolü açısından stratejik önemde bir yer olarak görüyor ve çekilme taleplerini kabul etmiyor.
Geçen hafta içerisinde ABD Savunma Bakanı James Mattis, Türkiye'nin Menbiç konusundaki baskısının devam ettiğini açıkladı.
Ancak son dönemde gelen açıklamalar karşılıklı tehdide dönüşmüş durumda. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, ABD askeri ile karşı karşıya gelmek istemediklerini belirterek, "Eğer ABD'li askerler teröristlerin kıyafetlerini giyer ve onlardan gözükerek Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı saldırırlarsa hiç tereddütsüz bu noktada ayrım yapma şansımız olamaz" dedi.
CENTCOM Komutanı: Askerler çekilmeyecek
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel, Menbiç'in stratejik bir bölge olduğunu ve buradan askerlerin çekilmeyeceğini söyledi. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra IŞİD'le karşı yürütülen askeri operasyonların genel komutanı Korgeneral Paul Funk, Menbiç'i ziyaret etti, burada sınırda fotoğraf çektirdi ve gazetecilerin Türkiye ile ilgili soruları üzerine, "Biz vurursanız agresif karşılık veririz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da partisinin grup toplantısında, "Hele hele 'Bizi vururlarsa sert karşılık veririz diyenlerin' ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları da çok açıktır" diye konuştu.
Erdoğan ayrıca, Menbiç'le ilgili olarak "çok yakında" adımlar atılacağını da sözlerine ekledi.