Başkanlığını ABD eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Thomas R. Pickering'in yaptığı Uluslararası Kriz Grubu, yayınladığı Kürt raporunda BDP ve PKK yöneticilerine Türk kamuoyunun şiddetin yeniden dirilmesine ya da bölünmeye yönelik endişelerini körükleyecek tehditlerde bulunmayı durdurma, yerel milis dâhil paralel devlet oluşumlarına karşı çıkma, Kürtlerin birlikte ortak bir tarih paylaştıkları Türklerle birlikte yaşama arzularına ilişkin sinyal verme çağrısında bulundu. Düşünce kuruluşu, hâlihazırdaki sürecin kendine özgü fırsatları karşısında PKK'nın ateşkese ilişkin taahhütlerini korumasını ve geri çekilmelerin yeniden başlatılmasını istedi. Grup, Hizmet Hareketi'nin, çözüm sürecinde olumlu rol oynadığını da vurguladı.
ABD eski başkanlarından Bill Clinton'un "Dünyanın en sıkıntılı köşelerinde küresel toplumun gözü, kulağı ve vicdanı", BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ise, "Vicdanın küresel sesi, barış hedefinin gerçek gücü" biçiminde tanımladığı, dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarından Uluslararası Kriz Grubu (ICG) "Ağlayan "Kurt": Türk Korkuları Kürt Reformunu Neden Engellememeli?" başlıklı 44 sayfalık bir rapor yayımladı.
Raporda Türk hükümeti ve PKK arasındaki müzakerelerin duraksadığı, 23 Mart 2013'te ilan edilen "ateşkesin" istikrarsız hale geldiği, aşırı söylemlerin iki tarafta güç kazandığı iddia edildi. PKK'nın Ankara'yı barış istediğine yönelik olarak daha fazla ikna etmesi gerektiği belirtilen raporda, Hükümetin de Türkiye'nin Kürtlerinin uzun süreli demokratik şikâyetleri üzerine tamamen eğilme konusunda kritik bir sorumluluk taşıdığı kaydedildi. Milliyetçi korkuların reformları engellediği ancak Türklerin büyük bölümünün demokratikleşme adımlarını kabul ettiği belirtilen raporda "İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi için daha büyük bir risk, iki yılık bir yerel, başkanlık ve genel seçimlere giderken otuz yıllık bir çatışmanın yeni bir şiddet döngüsü içine dalması" denildi.
CHP ve MHP'nin PKK ile görüşmelere ve Kürt reformlarına karşı olduğu, halkın ise büyük ölçüde kabul ettiğini kaydeden UKG, iktidarın Kürtlere yaptığı jestlerin halk arasında düşük ölçüde öfkeye neden olduğunu savundu.
İktidarın Kürt reformunda adımları "tam" atamaması konusunda yetkili ve yorumcuların "PKK'nın Türkiye'den tam çekilmemesi ve tam silahsızlanmaması, ilgisiz bir iç gösteri dönemi ve Türkiye'nin orta Doğu sınırları boyunca meydana gelen kargaşa ve her şeyin üzerinde Türk seçmenlerinin büyük Kürt reformları yürüten herhangi bir hükümeti cezalandıracakları" gerekçelerini gösterdiği bildirildi. Raporda şöyle denildi:
"Bazı Türkler arasında PKK ile müzakerelerin PKK'yı cesaretlendireceği ve bu imtiyazların sadece ayrı bir Kürt devletine giden yolu döşeyeceği yönünde kökleri derinlere uzanan korku bulunduğu bir gerçek. Bir başka kesim ülkenin Türk kimliğini kaybedeceğinden endişeli. Kamuoyunda ayaklanmaya imtiyazlar sunulduğu yönünde önemli bir kızgınlık da var: Onlarca yıl boyunca militanlar resmi olarak terörist ve hain olarak tanımlanmıştı ve elbette terörist eylemlerden yararlandılar."
BDP VE PKK'YA ÇAĞRI
Raporda Kürt toplumunun büyük bölümünün Türkiye'ye birlikte olmak istediği belirtilirken BDP hakkında şu saptama yapıldı:
"PKK liderleri ve Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisi dâhil Kürt hareketi, Türk kamuoyunun şiddetin yeniden dirilmesine ya da bölünmeye yönelik endişelerini körükleyecek tehditlerde bulunmayı durdurmalı. Aynı zamanda Türkiye içinde, yerel milis dâhil paralel devlet oluşumlarının aleyhinde olmalı bunun yanı sıra Kürtlerin birlikte ortak bir tarih paylaştıkları Türklerle birlikte yaşama arzularına ilişkin sinyal vermeli. Hâlihazırdaki sürecin kendine özgü fırsatları karşısında PKK ateşkese ilişkin taahhütlerini korumalı ve geri çekilmeleri yeniden başlatmalı."
Türk liderlerin de aynı zamanda yeni anayasa ve her türlü etnik farklılığı ortadan kaldıran yasalar dâhil demokratik reformlara ilişkin taahhütlerini yenilemeleri gerektiği de savunuldu. Türk ulusunun doğal yapısını, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan herkesin eşit vatandaş olduğu vurgusuyla dengeleyebilecek, ana dillerin eğitim ve kamusal hayatta tam olarak kullanma hakkını teminat altına alacak yeni anayasa gereğine dikkat çekilen raporda daha ademi merkezi bir yönetim yapısı, terörle mücadele yasalarında değişim ve seçim barajının düşürülmesi reformlarının da gerektiği iddia edildi. Raporda şu öneriler yer aldı:
"Herşeyin üstünde Türkiye, Kürt reform adımlarını PKK müzakereleriyle bağlantılandırmak zorunda değil ve öyle de olmamalı. Böylesi bir demokratikleşme, tüm ülkede haklara erişimi, eğitimi ve siyasi hayatı iyileştirir. Ve otuz yıl boyunca 30 bin kişiyi öldüren ve ekonomi, toplum ve siyasi kültüre uzun bir dönem korkunç bir yük olan çatışmanın sona erdirilmesi için hayati olan güvenin inşasına yardım sağlayacaktır."
HİZMET HAREKETİ ÇÖZÜM SÜRECİNDE OLUMLU ROL OYNUYOR
Raporda Hizmet Hareketi'nin, çözüm sürecinde olumlu rol oynadığını vurguladı. Hizmet Hareketi'nin reformcu bir çizgi benimsediği belirtilen raporda, Fethullah Gülen'in anadilde eğitime destek verdiğine işaret edildi.
Hizmet Hareketi'nin, çözüm sürecinde olumlu rol oynadığını vurgulanan, Fethullah Gülen'in anadilde eğitime destek verdiğine işaret edilen raporda, Hareket'in ileri gelenlerinin vatandaşlık ve Türklük kavramlarının tekrar tanımlanması yönündeki değerlendirmelerine yer verildi. Fahri başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın da anadilde eğitimin ülkeyi bölmeyeceği, tam tersine birleştireceğine ilişkin açıklamaları alıntılanan raporda ideolojik farklılıklarına rağmen aşırı sağcı, milliyetçi, köktendinci, laik ve sosyalist çevrelerin Türkiye'de bir Kürt meselesi olduğunu inkâr ettikleri ve çözüm sürecini bölgede kukla bir Kürt devleti kurdurmak için ABD/Batı destekli bir plan olarak gördükleri komplo teorisini destekledikleri öne sürüldü.
AK PARTİ SINIRLADI, ORDUNUN MÜZAKERELERE TEPKİSİ KESİLDİ
Güvenlikçi siyasetlerin kuvvetli destekçisi milliyetçi ordunun da reformlarla etkisinin azaltıldığına işaret edilen raporda "Geleneksel olarak milliyetçi bir aktör olan ordu güvenlik odaklı yaklaşımın sadık destekçisidir. Ancak AKP 2002'de iktidara geldiğinden bu yana ordunun siyasi rolünü sürekli olarak sınırladı; böylece son müzakerelere tepkisi kesildi" denildi. Raporda Bu grupların aksine Hizmet Hareketi'nin süreci desteklediği ifade edildi.
Dünyada açtığı okullar ve her yıl düzenledikleri Türkçe Olimpiyatları ile Hareket'in "kültürel milliyetçi" olarak kabul edildiği savunulan raporda, Hizmet'in son zamanlarda aldığı tavırlara işaret edildi. Kürtçülerin Hizmet'i, Kürtleri etkileyebilecek bir rakip olarak gördüğü ve KCK tutuklamalarından sorumlu tuttuğu belirtilen raporda Gülen'in Irak'ta Kürtçe yayımlanan Rudaw Gazetesi'ne verdiği mülakat da alıntılandı ve Gülen'in "Anadilde eğitimin ilke planında kabul edilmesi devletin vatandaşlarına karşı adil olmasının gereğidir" ifadelerine atıf yapıldı. Gülen'in aynı mülakatta "Öte yandan Kürt anne-babaların da evlatlarına Türkçe öğretmek konusunda hassas olmaları gerektiğini vurgulamak ihtiyacı hissediyorum" dediği de hatırlatıldı. Gülen, 27 Haziran'da Rudaw gazetesinde yayımlanan mülakatında anadilde eğitime destek veren net bir tavır almıştı. Gülen, "Anadilin öğrenilmesi ve öğretilmesi evrensel insan haklarındandır; bir kavmin, bir topluluğun anadili, elbette onlara yasaklanamaz; bu, bir zulüm olur; fıtrata aykırılık ve fıtrata başkaldırma olur. Dolayısıyla, böyle bir yasak zaten sürdürülemez de" demişti.
Raporda, Hareket için "Son dönemde anadil, etnik kimlik gibi temel konularda reformcu bir çizgi benimsedi" ifadeleri kullanılırken, Gülen'in "anadilde eğitime açık olduğunu belirttiği" kaydedildi ve "Hareket'in ileri gelenleri vatandaşlık ve Türklük tanımının tekrar yapılması konusunda olumlu beyanlar vermişlerdir" denildi.
Hizmet Hareketi'nin, okullarında anadilde eğitim vermeye hazır olduğu ve söz konusu adımın ülkeyi kaynaştıracağını açıkladığı belirtilen rapor GYV Başkan Yardımcısı Cemal Uşak'ın "Kürtlerin ve Müslümanların mühim bir kısmı kendilerini Türklük kavramının bir parçası olarak görmüyor. Daha kapsayıcı bir tanım geliştirilebilir" sözlerine yer verildi. (ANKA)