İran uzmanları, ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasının ardından İran'a ilişkin açıklamalarını, 4 Kasım'da yürürlüğe giren yaptırım kararlarını, AA muhabirine değerlendirdi.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Ekonomi Koordinatörü Prof. Dr. Murat Aslan, ABD'nin İran'a yönelik yaptırım kararından sonra 8 ülkenin İran'dan petrol ithalini yüzde 30'lara kadar düşürdüğünü söyledi.
ABD'nin bu 8 ülkenin İran ile olan ithalatını azaltmasını iyi niyet göstergesi olarak değerlendirdiğini belirten Aslan, ''Yaptığımız petrol istatistikleri araştırmalarında yaptırımlardan geçici olarak muaf tutulan bu 8 ülkenin mayıs ayından sonra İran'dan aldıkları petrolden bir miktar geri çekildiklerini gördük. Dolayısıyla bir bilgiye dayanarak değil istatistiklere, rakamlara baktığımızda çok rahat şöyle bir tespitte bulunmak mümkün. ABD, yaptırım kararını alırken bu ülkelere, 'İran'dan petrol alımlarınızı azaltın, biz sizin iyi niyetinizi görelim ve ona göre size muafiyet verip vermeyeceğimize karar verelim.' dedi. Çünkü bu ülkelerin, İran'dan yaptıkları petrol ithalatına bakıldığında bu yılın şubat, mart, nisan ayındaki rakamları ile temmuz, ağustos, eylül ayındaki rakamları arasında yüzde 30 bir azalma olduğu çok net görülüyor. Dolayısıyla bundan hareketle ABD Hazine Bakanlığı'nın bu ülkelere belirli düzeyde muafiyet verdiği söylenebilir.'' diye konuştu.
''ABD MÜTTEFİKLERİNE TOKAT ATIYOR'
Aslan, ABD'nin yaptırımlardan muaf tuttuğu 8 ülke ile ilgili önemli bir noktanın dikkatlerden kaçırılmaması gerektiğine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
''ABD'nin muafiyet kararı bir kere mutlak bir muafiyet değil. Buna özellikle dikkat etmek gerekiyor. ABD muafiyeti, 8 ülkeye altı ayda bir belirli periyotlarla İran'dan petrol alımını azaltmak kaydıyla veriyor. Dolayısıyla Türkiye de dahil bu 8 ülke, İran'dan 200 alıyorsa, 100'e indirecek, 6 ay sonra 50'ye düşürecek, bir 6 ay sonra ise sıfıra düşürecek. Yani basamak basamak bir azalma söz konusu. Bu muafiyetler 'İran'dan petrol alımı sıfıra indirilecek' şeklinde belirlendi.''
ABD'nin İran ile ticareti engellemesinin küresel petrol fiyatlarını olumsuz etkileyeceğine dikkati çeken Aslan, ''ABD, İran petrolünü tamamen devre dışı bırakmış oluyor. Bu durum ister istemez küresel petrol fiyatlarına da yansıyacaktır. Ayrıca Çin hariç ABD'nin müttefik olarak gördüğü bu ülkeler enerji bakımından dışa bağımlı ve İran'dan petrol ithal etmek zorunda kalan ülkeler. Bu sebeple aslında ABD, İran'ı cezalandırarak kendi müttefiklerine de tokat atıyor ve bu da kabul edilebilir bir durum değil. Dolayısıyla İran ile ilgili petrol yaptırımlarını konuşurken bir yandan da petrol fiyatlarına bakmak lazım. İran'ın petrol piyasasından çıkmasından dolayı petrol fiyatları 100 dolarların üzerine çıkarsa o zaman ABD, tüm dünya ekonomisini sarsmış oluyor.'' ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE ALTERNATİFSİZ DEĞİL''
Prof. Dr. Murat Aslan, yaptırımlar doğrultusunda Türkiye'nin zamana yayılmış bir şekilde İran'dan petrol ithalatını sıfırlaması durumunda, enerji ihtiyacını başka kaynaklardan karşılayacağını belirterek, ''Türkiye alternatifsiz değil.'' dedi.
Yakın zamanda İzmir'de açılan Star Rafinerisi ile kısmen bu ihtiyacın karşılanabileceğini aktaran Prof. Dr. Aslan, ''Star Rafinerisi Azerbaycan petrolünü işleyerek Türkiye'nin elini epey bir rahatlatacaktır. Bizim yine rakamlardan gördüğümüz kadarıyla rafineri, Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminden gelen petrolü de ciddi anlamda kullanıyor. Kazakistan'dan da petrol alımları var. Dolayısıyla Türkiye, İran'dan azaltılan petrolü telafi edebilmek için hemen başka alternatiflere yönelmiş.'' diye konuştu.
'ABD, İRAN'IN SINIR ÖTESİ SAVUNMASINI KIRMAYA ÇALIŞIYOR''
Aslan, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun İran'a dikte etmeye çalıştığı maddelerin Tahran yönetimi tarafından kabulünün mümkün olmadığını vurguladı.
İran'ın çok fazla sofistike silaha sahip olmadığını savunan Aslan, ''İran bazı sofistike savaş araçlarına sahip ve füze yapımında iyi. Onun dışında İran'ın savunma doktrini kendi sınırları dışında kurmaya yöneliktir. Dolayısıyla Pompeo'nun amacı İran'ın proxy dediğimiz yani kendi sınırlarının ötesinde kurmuş olduğu savunma doktrinini ortadan kaldırmaya yönelik. İran'ın eli kolu olan Hizbullah gibi birtakım örgütleri sona erdirip tamamen lağvetmesi isteniyor. İran'ın ise bunu kabul etmesi mümkün değil. Bu İran'ın kendi varlığı ile çelişen bir durum. ABD'nin bu talepleri kabul edilebilir ve makul talepler değil.'' dedi.
''TÜRKİYE İSTİKRARSIZ BİR İRAN İSTEMİYOR'
Prof. Dr. Murat Aslan, ABD'nin İran'da rejim değişikliği isteğine Türkiye dahil hiçbir ülkenin destek vermediğini belirterek, hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın istikrarsızlaşmış İran'ın bölge için büyük bir tehdit unsuru olabileceğinden endişe duyduğuna dikkati çekti.
AB ve Türkiye'nin İran'daki istikrarsızlıkla beraber büyük bir göç dalgası yaşanacağından kaygı duyduğunu ifade eden Aslan şöyle devam etti:
''AB'nin İran yaptırımlarıyla ilgili bu kadar hararetli çözüm bulmaya çalışmasını buna bağlayabiliriz. Suriye gibi istikrarsızlaşacak bir İran'ın yükünü ne Türkiye ne de AB kaldırabilir. Dolayısıyla gerek Türkiye gerek Avrupa Birliği bu şekilde bir rejim değişikliği veya İran'da istikrarsızlığa neden olacak bir değişimi çok arzu etmiyor. Hatta hiç istemiyor.
ABD pazarlığı buradan başlatıyor ama İran rejimin yıkılması ve doğacak istikrarsızlığın ne getireceğini bilmiyor. En mutedil olanı ABD'nin nükleer anlaşmayı yeniden modifiye etmesi ve yeniden pazarlık masasına oturmasıdır. Eğer İran'ı balistik füze üretimini durdurmaya ikna ederse ABD bundan tatmin olacaktır. İran'a makul önerilerde bulunulursa İran müzakere masasına yanaşabilir. Aksi takdirde İran'ın kesinlikle kabul etmeyeceği bir şeyi dikte etmeye çalışırsa ABD bunda başarılı olamaz. Dolayısıyla pazarlıklar neticesinde bir orta yol bulunacaktır.''
''TARİHİN EN SERT YAPTIRIMLARI''
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi ve İran Uzmanı Serhan Afacan, ABD'nin Mayıs 2018'de çekildiği nükleer anlaşmadan sonra 4 Kasım itibarıyla İran'a yönelik tarihin en sert yaptırımlarını devreye soktuğunu söyledi.
ABD yaptırımlarının birkaç önemli noktası olduğuna değinen Afacan, şu ifadeleri kullandı:
''Bu yaptırımlardan önemlisi petrol. Çünkü ABD, İran'ın petrol satışını sıfıra indirmek istiyor. En kritik yaptırımlardan biri de İran'ın dünya limanlarına, yabancı gemilerin de İran limanlarına erişiminin kısıtlanması. Ayrıca İran uçaklarının hava limanlarını kullanma kısıtlaması ve İran'ın uluslararası finans sisteminden izole edilmesi. Dolayısıyla ABD, İran ekonomisini bitirmek, adeta belini kırmak istiyor.
Yaptırımlardan muaf tutulan 8 ülke ile ilgili ise ABD şunu diyor: 'Müttefikimiz olan bu 8 ülkenin bizimle beraber olmasını istiyoruz, bazen ittifaklar zararları gerektirir, eğer oradan size bir zarar geliyorsa çok da büyütmeyin çünkü bizden elde ettiğiniz menfaat daha da büyük' diyor. Bunu Çin'e de söylüyor, ABD ile global anlamda rekabet ettiği Çin dahi ekonomik anlamda ABD'ye bağımlı. ABD Çin'in en büyük ticaret ortağı.
Peki bu 8 ülke nasıl belirlendi. Çin, Hindistan, G.Kore, Japonya gibi ülkelere baktığımızda, ABD yaptırım kararını açıkladığından itibaren bu ülkelerin İran'dan petrol alımını ortalama yüzde 30 düşürdüğünü görüyoruz. ABD bunu bir iyi niyet göstergesi olarak görüyor, İran'dan aldıkları petrolü düşürmelerine rağmen, aldıkları petrolün kendileri için stratejik öneme sahip olduğu için bir süre daha alıma izin vereceğini söylüyor.''
''TRUMP İRAN REJİMİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTEMİYOR''
Afacan, ABD'nin İran'daki rejimi 1970'lerden beri değiştirmeye çalıştığını aktararak, özellikle eski ABD Başkanı George Bush'un İran'ı "şer eksenine" yerleştirmesinden sonra bu tartışmanın gündemden düşmediğini kaydetti.
''Irak, Suriye, Afganistan'dan sonra sanki sıra İran'a geliyor'' diyen Afacan sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tabii bu bir olasılık. ABD yönetiminde açıkça İran rejiminin yıkılmasından bahseden John Bolton, Mike Pompeo gibi isimler olmasına rağmen, Trump buna karşı çıktı. 'İran rejimini değiştirmek bizim işimiz değil' dedi. Doğrusunu isterseniz ben de böyle bir planın uzak bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Bence ABD'nin halihazırda yapmaya çalıştığı şey İran'ı ehlileştirmek.
İran'ı, kendisi ve bölgede başta İsrail, Suudi Arabistan olmak üzere müttefikleri için tehdit olmaktan olarak çıkarmak ve bir daha bölgesel meselelere müdahil olamayacak pozisyona gerilemesini sağlamak. ABD'nin nihai amacının bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü İran rejimini yıkmak ABD'nin tek başına yapabileceği bir iş değil. İran'ın varlığı konusunda Çin'in de hassasiyetleri var, Rusya'nın da. Dolayısıyla ABD böyle bir şey istese dahi İran müttefiki olan güçlerin elleri kolları bağlı durup bunu seyretmeyeceğini ABD gayet iyi biliyor.''