ABD'nin PKK'nın sözde liderlerinin başına ödül koymasıyla ilgili Habertürk TV'de değerlendirmelerde bulunan Mete Yarar, bu kararla ilgili üç nedenden bahsetti. Yarar'a göre Karayılan, Bayık ve Duran PKK'nın başarısızlığından sorumlu tutulan isimlerin başında geliyor.
Diğer taraftan, bu 3 isim Türkiye'nin de başına ödül koyduğu isimler arasında. Ve ödül listesindeki birçok terörist ya yakalandı, ya da ölü ele geçirildi ve Karayılan-Kalkan-Bayık üçlüsü de sona yaklaşıyor. ABD, ödül hamlesiyle buradan bir paye edinmek istiyor olabilir.
Yarar'a göre son neden ise, 3 ismin İran'a yakın isimler olduğu ve PJAK'ın İran'a terör saldırısı yapma noktasındaki çekingenliği.
Mete Yarar bu görüşlerini şu şekilde temellendirdi:
Bir politika belirlerken, terör örgütünün uzantıları için de aynı politika benimsenir. El Kaide ve El Nusra'da olduğu gibi. ABD bunu hep böyle yapar. PKK açısından baktığımızda da YPG ve PYD için de aynı şeyleri düşünmeniz gerekir. Terör örgütlerinin isimlerini değiştirerek onların vasıflarını değiştiremezsiniz.
Ama başından beri ABD, PKK/YPG konusunda samimi bir yaklaşımla gelseydi, bugünkü tavrını kabul ederdim. 'ABD Türkiye'nin terörle mücadelesinde katkı sunmak istiyor' derdim. Ama bir taraftan YPG'ye 5 bin TIR'a yakın malzeme göndereceksiniz, YPG'yle beraber ortak devriye atacaksınız ve arkasından "ben Türkiye'nin güvenliği için PKK'nın 3 kişisinin başına para ödülü koyuyorum" diyeceksiniz. Buna, dünyanın hangi ülkesi olursa olsun çok fazla samimi olduğuna inanmaz.
Ama şöyle düşünmek lazım. Türkiye, politikasını ABD'nin tavırlarına göre mi belirliyor, yoksa kendi çizgisinde mi belirliyor? Türkiye'nin bu üç kişi için yapmış olduğu bir mücadele zaten var.
Neden ABD şimdi böyle bir açıklamayı yapma gereği hissetti?
Bunun iki tane sebebi var. Aslında 1 sene öncesinden bazı yorumcular, PKK'nın 15 Temmuz'dan sonra Türk güvenlik güçleri karşısında yok olma düzeyine gelmesiyle beraber 3 önemli ismin tasfiye edileceğini yazmaya başlamıştı. Bu isimler bugün açıklandığında bana çok da sürpriz gelmedi.
PKK'nın bu kadar başarısız olmasının sorumluları arasında bu 3 kişi gösteriliyor. Bu 3 kişi nedense bugün başına para ödülü konulan isimler olarak karşımıza çıktı.
İkinci bir faktör olarak da şunu söyleyelim. Acaba ABD, bu 3 kişinin yakalanma konusunda sona doğru geldiğinin farkına mı vardı? Ve bu işin içerisinde kendisine de bir paye çıkarmak istiyor olabilir mi?
Türkiye, dikkat ediyorsanız kendi listesini yayınladığından beri, listelerdeki birçok kişiyi ya yakaladı, ya da ölü olarak ele geçirdi.
Bugünkü tabloya baktığınızda, PKK da bunun farkında. Uzun zamandan beri devamlı basının önüne çıkan bu kişiler, dikkat ediyorsanız neredeyse hiç kimseyle beraber bir görüntü vermiyorlar. Önceden Kandil'e gazetecileri çağırdıkları halde, bugünlerde nedense böyle bir görüntü içerisinde görünmüyorlar. Hatta, nereye kaçtıkları, Kandil'i nasıl terk ettikleri konusunda birçok yazı yazılmaya başlandı.
Türkiye kendi yol haritasını, başkalarının ne yapacağı değil de, kendi milli politikasıyla üzerine gitmeye başladığı andan itibaren, zaten ABD bir şekilde Türkiye'nin çizgisine geliyor.
Nerede gördük bunu, Münbiç'te gördük. Türkiye Fırat'ın doğusuna geçeceğiyle ilgili kararlılığını söylediği andan itibaren Münbiç konusunda ortak devriyeler atılmaya başlandı.
Türkiye PKK konusunda özellikle Kandil bölgesindeki operasyonda çok ciddi bir şekilde ilerlerken açıkçası bu tasfiye konusuyla ilgili konular görüşülmeye başlandı.
Onların ne yapacağı önemli değil, Türkiye'nin yol haritasının ne kadar kararlılıkla sürdürüleceği önemli.
ABD'nin ödül koyma konusunun arkasından çok iyi niyetli bir durum çıkacağını düşünmüyorum.
Başka bir konu daha var. İran'a bir askeri müdahalenin önünü açabilecek olan bir konu var. Geçmişte PJAK gibi örgütler, İran'a terör eylemleri yapma konusunda çok istekli değiller.
Hatta geri adım atmış ve bölgeden çekilmiş durumdalar. Bunun bedeli de, bir şekilde ödetiliyor olabilir. Çünkü Murat Karayılan'ın da, Duran Kalkan'ın da bölgedeki bazı konularda İran'a yakın oldukları konusunda bir takım istihbarat bilgileri var.