Cumhuriyetçi Parti, muhtemel başkan adayı Donald Trump'a tam destek vermekte, Demokrat Partili Hillary Clinton da bazı kesimlerde yaygın olan hakkındaki olumsuz görüşleri silmede zorlanıyor. Bu zorluklar, Libertaryen Parti başkan adayı Gary Johnson'a seçimi kazanma umudu veriyor.
ABC Televizyonu'nda yayınlanan "This Week – Bu Hafta” programına katılan Gary Johnson, ”Clinton ve Trump'ın günümüz siyasetinin halkı en çok kutuplaştıran iki ismi olduğunu düşünüyorum” dedi. Johnson'a göre nüfusun kendisini ‘bağımsız seçmen' olarak tanımlayan yüzde 50‘lik kesimi aslında libertaryen, ancak henüz bunun farkında değiller.
Bireysel hakları devletin üzerinde tutan bir yaklaşıma sahip olan Libertaryen Parti, ay sonunda başkan adayını resmen açıklayacak. Ancak adaylığın resmen açıklanmasından Kasım seçimlerine uzanan süreçte üçüncü bir partinin adayının önünde büyük engeller bulunuyor. Bu engellerden en büyüğü, mali kaynaklar.
Seçim kampanyası finansmanı
Başkan adayı olmak isteyen bireyler, doldurdukları formu Federal Seçim Komisyonu'na vererek başvuruda bulunuyor. Komisyon, 2016 seçimleri için şimdiye kadar 1.700'den fazla başvuru aldı. Bu başvuruların bazıları Vladimir Putin, Fidel Castro, Rocky Balboa, Buddy The Cat gibi isimlerle yapılıyor ve tamamen şaka amacı taşıyor.
Resmen aday olabilmek için bireylerin kampanya bağışlarıyla en az 5 bin dolar toplamış olması gerekiyor. Önseçim döneminde bağışlarla toplanan para miktarının aynısını federal kampanya fonlarından alabilmek içinse adayın 20 farklı eyalette 5 bin dolar toplamış olması şartı aranıyor.
Federal Seçim Komisyonu verilerine göre Libertaryen Parti adayı Johnson 320 bin, Yeşil Parti adayı Jill Stein ise 223 bin dolar topladı. Bu miktarlar, sadece bu iki adayın bağış miktarı eşiğini aşarak seçime üçüncü parti adayı olarak katılma hakkı elde ettiklerini gösteriyor. Hillary Clinton'un topladığı bağış miktarı 180 milyon dolarken Trump, 48 milyon dolar toplamayı başardı.
Para konusu, genel seçimlerde daha da karışık hale geliyor. Kamu fonları sistemine göre üçüncü bir parti, bir önceki seçimlerde oyların en a yüzde 5‘ini alarak bir sonraki seçimde fondan pay alma hakkı kazanıyor. 2012 seçimlerinde bu oranda oy alan üçüncü parti olmamıştı. Bu da bu yılki seçimlerde sadece Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti adaylarının 96 milyon dolara kadar federal fon alabileceği, üçüncü parti adaylarınınsa bu fondan hiç pay alamayacağı anlamına geliyor.
Bu durum, kendi başlarına rahatlıkla bağış toplayabilen Demokrat ve Cumhuriyetçi adaylar için sorun oluşturmuyor. Ayrıca bir aday federal fondan pay alması durumunda kampanyası için yalnızca fondan aldığı parayı harcamasına izin veriliyor. 2012 seçimlerinde hem Barack Obama hem de Cumhuriyetçi Partili rakibi Mitt Romney, federal fondan pay almayı reddetmişti. Obama, 2008 seçimlerinde de bu fondan pay almamıştı.
Seçimler için kamu finansmanı sistemi 1976'da getirildi. Gelir vergisi formlarında vergi mükelleflerinden hükümetin seçim kampanyası fonuna 1 dolar ayırmak isteyip-istemedikleri soruluyordu. Bu miktar, artık 3 dolar. 1976 yılında vergi mükelleflerinin yüzde 27'si, bir dolar bağışta bulunmayı kabul ederken bu oran, günümüzde sadece yüzde 5. Adayların kendi topladıkları bağışları kullanmalarıyla fonun miktarı 300 milyon doları buldu.
Oy pusulası
Üçüncü parti adayları kampanya için 300 milyon toplamayı başarsa bile adlarını oy pusulasına yazdırmakta zorlanabilir.
Üçüncü parti adaylarının oy pusulasında yer almaları konusunda her eyaletin farklı şartları var. Tennessee eyaletinde sadece birkaç yüz kişinin imzasını toplamak yeterli olsa da California'da neredeyse 200 bin imza gerekiyor. Gary Johnson, her 50 eyaletin oy pusulasında da yer alacak tek üçüncü partinin Libertaryen Parti olacağını öne sürdü.
Tartışma programları
Bir sonraki adım ise seçmenleri ikna etmek. Tartışma programları, seçmenlerin adayları yanyana görmelerini ve önemli konulardaki fikirlerini değerlendirmelerini sağladığı için büyük önem taşıyor. Başkanlık Tartışmaları Komisyonu, üç tartışma programı yapılacağını açıkladı. Bunların ilki, Eylül ayında yapılacak. Daha önceki seçimlerde olduğu gibi adayların programa katılabilmesi için kamuoyu yoklamalarında en az yüzde 15 oranında destek toplamaları gerekiyor.
Üçüncü partileri de kapsayan kamuoyu yoklamalarının sayısı henüz çok az. Mart ayı sonunda Monmouth Üniversitesi'nin yaptığı bir anket, Trump, Clinton ve Johnson arasında geçecek olası bir seçim için nabız tuttu. Anket sonuçlarına göre Clinton yüzde 42'yle galip gelirken Trump oyların yüzde 34'ünü, Johnson ise yüzde 11'ini aldı.
Üçüncü parti ya da bağımsız adaylar 1992 seçimlerinden bu yana tartışma programlarında yer almıyor. 1992 seçimlerinden önce yapılan tartışma programlarına Demokrat Partili Bill Clinton ve Cumhuriyetçi Partili George W. Bush'un yanısıra Ross Perot da katılmıştı.
Tarihçe
Perot'nun 1992 seçimleri için yürüttüğü kampanya büyük destek görmüş ve Perot, oyların yüzde 19'unu almıştı. 1912 yılından bu yana Demokrat ya da Cumhuriyetçi Partili olmayan tek bir aday, Perot'dan daha iyi performans gösterdi.
1901-1909 yılları arasında Cumhuriyetçi Partili olarak iki dönem başkanlık yapan Theodore Roosevelt, 1912 seçimlerine de katıldı ancak partisinin adaylığını dönemin başkanı William Taft'a kaptırdı. İlerici Parti'yi kuran Theodore Roosevelt oyların yüzde 27'sini alarak seçimleri ikinci sırada bitirdi. William Taft ise üçüncü oldu. Roosevelt ve Taft'ın oylarının toplamı ise seçimi kazanan ve başkanlık koltuğuna oturan Demokrat Partili Woodrow Wilson'ı yenilgiye uğratabilirdi. Bu nedenle Demokrat ve Cumhuriyetçi Partili aday adaylarına, parti adaylığını kaybetmeleri durumunda rakiplerini destekleyip-desteklemeyecekleri soruluyor.
Obama, 2012 seçimlerini 65 milyon seçmenin oyunu alarak kazanmıştı. Rakibi Mitt Romney ise 60 milyon oy almıştı. Bir milyon 300 bin oy alarak üçüncü olan Gary Johnson'u, 465 bin oy alan Jill Stein izlemişti.