HABER

'ABD ve AB'yi birbirine alternatif olarak görmedik'

'ABD ve AB'yi  birbirine alternatif olarak görmedik'

İSTANBUL (İHA) - Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Avrupa Birliği (AB) sürecinin Türkiye'ye çok şey kattığını belirterek, "ABD ve AB'yi hiçbir zaman birbirine alternatif olarak görmedik, ilişkilerimizi güçlendirmek için büyük gayretler sarf ettik" dedi.

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın düzenlediği "AK Parti İstanbul'a Hesap Veriyor/Buluşalım Konuşalım" konulu toplantının dördüncüsü "Dış Politika, Avrupa Birliği ve Dış Ticaret" başlıklarıyla gerçekleşti. Grand Cehavir Otel'de gerçekleşen toplantıya, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Devlet eski Bakanı Gürdal Akşit, İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müzezzinoğlu, İHA Genel Müdürü Fevzi Kahraman, TESEV Başkanı Can Paker ve çok sayıda partili katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Mehmet Müzezzinoğlu, "3 Kasım seçimlerinden hemen sonra başladığımız ve demokrasinin de gereği olarak saydığımız, seçimden seçime halkla buluşmak değil, toplumla yönetmeyi görev biliyoruz. Hesap verebilen bir anlayışla karşınızdayız. İstanbul'da halkımızla bir araya geliyoruz. Bazı programlarımızda da gençler buluşuyor geleceği konuşuyor.

Bu gençlerimizden ülkemizin milletimizin geleceğiyle ilgili düşüncelerini aktarmalarını istiyoruz. Temel amacımız siyaseti halkımızla birlikte yapmak. Bu işe başladığımızda 'AK Parti milletin partisidir' dedik. Bu cümleye sadık kalmak hedefimiz. Ortak çözümler üretilebilme anlayışındayız. Zaman zaman 'İktidar yıpranma makamdır' derler. Ama biz AK Parti iktidarı olarak güçlenme düşüncesindeyiz. Seçimlerden yine milletin çok desteğini alarak çıkacaktır. Milletin derdini, sorunları olarak kabul eden bir siyaset anlayışının mensuplarıyız. Partililer öncelikle değil millet öncelikli, ülkemiz öncelikli siyaset anlayışını daha çok milletimizle halkımızla bütünleşeceğine inanıyoruz" dedi.

Daha sonra söz alan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Türkiye'de çok büyük işler yaptık. Türkiye'de yaptığımız işleri halka anlatabilmek için bu faaliyetleri gerçekleştirmek gerekiyor. Bir ülkeyi yönetirken sadece yukarıdakilerin karar alıp yönetmesi değil, halkla iç içe karşılıklı yönetmek demokrasimizi çok sağlamlaştırmaktadır. Göreve gelirken söylediğimiz farklılıkları getirdik. 4 senedir iktidardayız ama bu 4 senede halkın içine çıkmak kolay değil. Çünkü bu güne kadar yöneticilerin halkın içine çıkacak yüzleri yoktu. Bizim halka anlatacak çok şeyimiz var. Eskiden halkın içine çıktığında neden işlerin kötü gittiğini anlatmak zordu. Şimdi de çıkmak zor çünkü bizim yaptıklarımız o kadar çok ki. Bugün Türkiye'nin dış politikasını yöneten kişi olarak şöyle bir avantajımız var. Düşünün ki Türkiye istikrarsızlık ve ekonomik kriz içerisinde olan bir ülke olsaydı, böyle bir ülkenin milli menfaatlerini korumak kolay olur muydu. Hükümetimizi kurar kurmaz önce içimizi düzene koyduk" dedi.
"Bir ülkenin eğer ordusu, ekonomisi, demokrasisi güçlü olmazsa hukukun üstünlüğü olmazsa, o ülkede içeride de dışarıda da sıkıntı olur" diyen Gül, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'de 5 senede yüzde 35'lik bir büyüme sağladı. 4 sene önce Türkiye gayri safi milli hasılada 400 milyar dolar altına düşmüştü. Bu da dünyadaki imajımızı çok değiştirmişti. Attığımız adımlar çıkardığımız kanunlar dışarıdan Türkiye'de sessiz devrim gerçekleştiriliyor söylentilerine neden olmuştu. Türkiye hep dışarıya krizlerle haber olurdu. İlk defa Türkiye parlayan bir yıldız olarak çıkmaya başladı. Türkiye cazibe merkezi haline gelmiştir. İşte Türkiye böyle bir ülke olmaya başlayınca hepimiz fark ettik ki Türkiye gerçekten büyük. Bunu biz fark ederken dışarıdan da ne kadar büyük olduğu anlaşıldı.

Dış politikada size her zaman büyük resme bakmanızı tavsiye ederim. Büyük resme baktığınızda giderek derinleşen ve işbirliği yapılmak istenen Türkiye'yi göreceksiniz. Bugün Türkiye'nin dünyadaki imajı budur. Bugün karşınızda dünya meseleleriyle de ilgilenen mücadele eden bir Türkiye var artık. Önceden Türkiye kendi içine kapanmıştı. 4 sene önce Türkiye'yi yönetenler nerelere adım atardı nerelerle ilişkiler vardı. Bugün herkes bize gelip ziyaretlerde bulmak istiyor herkes bizi davet ediyor Endonezya'dan Brezilya'ya kadar.

Dünyanın her tarafından. Bütün dünya dolaşıyoruz ve büyük bir saygı ile karşılanıyoruz. Suriye'den ilk defa bir devlet başkanı bizim dönemimizde Türkiye'ye gelmiştir. Bütün bunlar Türkiye'nin bütün dünyadan bir cazibe merkezi olmaya başladığından dolayı oluyor" diye konuştu.

Bakan Gül, Türkiye'de 2004 yılında NATO zirvesi yapıldığını hatırlatarak, bunun ilk defa olduğunu ve İstanbul bildirilerinin hala tüm dünyada gündemde olduğunu belirtti. Türkiye'nin bir çok uluslararası kuruluşlarda yol almaya başladığını belirten Gül, "Bütün bunlar Türkiye'nin gücünü gösteriyor. Biz Türkiye'nin çıkarlarını düşünerek hareket ederken bunların arasında hiç çıkar olmadan yapılan işler de vardır. Bunlar Endonezya'da felakette, Afrika'da açlıkla mücadele edenlere yardım etmektir. Türkiye nereden kaç kuruş gelecek diye hesap yaparken yardıma muhtaç bir ülkeyken yardım eden ülke konumuna gelmiştir. Bütün bunları yaparken çok aktif bir dış politika takip etmeye başladık. ABD ve AB'yi hiçbir zaman birbirine alternatif olarak görmedik, ilişkilerimizi güçlendirmek için büyük gayretler sarf ettik.

Dış ticaretimizde payımız yüzde 3'ten yüzde 33'e çıktı. Ticaretimizin aldığı pay ile çok inandedir iktidardayız ama bu 4 senede ılmaz rakamlara ulaştık. Ne yazık ki AB konjektorünün daha müsait olmadığında önceki fırsatları kaçırıp bugüne kaldık. Türkiye kaçırdığı trenin bugün son vagonuna atlayarak yoluna devam etmektedir" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin AB'yle müzakere eden bir ülke olduğunu söyleyen Gül, "Bu çok önemli. Çünkü tüm ülkeler gevenlik, siyaset büyüme açısından bir araya geliyor. Bu çerçeveden bakıldığında doğru kararlar çok eskiden verilmiştir. Fakat atılması gereken adımlar geç atıldığı için geç kalınmıştır. AB süreci Türkiye'ye çok şey katmıştır. Reform süreci bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Realite o ki bunu yapamamışız. Hükümetimiz zamanında 9 reform paketi çıktı. Bu konuda da hükümet çok kararlıdır. Biz müzakere tarihini aldıktan sonra yabancı yatırımcılar koşarak Türkiye'ye gelmişlerdir. Eskiden yatırımcılarımız Türk bankalarından kredi alamazken şimdi yabancı bankalar yatırımcılarımızın peşinden koşturur oldu" dedi.

Kıbrıs'ta yanlış şeyler yapıldı söylentilerinin hiç birisinin doğru olmadığını söyleyen Bakan Gül, fert başına milli gelirin 11 bin 270 dolara çıktığını söyledi. "Bütün bunlar göz önündeyken nasıl olurda Kıbrıs kaybedilir" diyen Bakan Gül konuşmasını şöyle devam etti:

"Nasıl oluyor da bütün bu yalanlar insanlara enjekte ediliyor. AİHM orada, bin 400 dosya var Türkiye aleyhinde. Mahkemeyi tanımışız ama bugüne kadar hiç ilgilenmemişiz. Bu konuda o kadar çok yalanlar söylendi ki Kıbrıs'ta neden zayıflıyorsunuz sorularıyla karşılaşınca hayret içerinde kalıyordum. AK Parti iktidara geldiğinden buyana Kıbrıs'a yapılan yardım 360 milyon dolara çıktı. Bu sene 420 milyon dolara çıkacak. Irak sadece Iraklılar için önemli değil. Irak bölge için de komşuları için de önemli. Irak'ta olanlara çok üzülüyoruz. O zamanlar çok uğraştık. Bu iş savaşsız sonuçlansın diye. Ama tüm gayretlerimize rağmen savaş başladı. Yanlış bir liderliğin ve diktatörlüğün halkı nereye götürdüğüne bakmak lazım. Irak zengin bir devlet. Irak hem petrol hem insan zenginliği olan bir ülkeydi. Böyle bir ülke maceralar peşinde maalesef bugünkü durumuna düşmüştür. Ve sonunda maceracı tavrının neticesi bu olmuştur. Maalesef ülkeler öyle bir girdaba giriyor ki bunun içinden çıkmak mümkün olmuyor. Artık Irak denildiğinde bugün kaç kişi ölmüş diye bakıyoruz. Bu çok acıdır".

Irak Anayasası'ndaki boşluklar doldurulmasını dilediğini belirten Bakan Gül, Kerkük'ün de önemli bir konu olduğunu söyledi. "Biz bunları söylerken Irak'ın içişlerine karışıyor değiliz" diyen Gül, "Irak'ta çıkan ateş çevresini de yakacak. Biz bunu söylüyoruz. Tek arzumuz Irak'ın kendisiyle komşularıyla barışık bir ülke haline gelmesi, teröristlere yataklık yapar hale düşmemeleridir. Ortadoğu'da Filistin İsrail meselesi tüm dünyadaki istikrarsızlığın kaynağıdır. Türkiye'nin Filistin'deki realiteleri görmesi, seçimlerden sonra Hamas'ın görüşme taleplerinin kabul edilmesi iyi niyet çerçevesinde olmuştur. Şu günlerde tüm Ortadoğu'da Şiiler Sünniler arasında bir bloklaşma vardır. Böyle bir kutuplaşma çok tehlikelidir bunun muhakkak önlenmeseak kolay dededir iktidardayız ama bu 4 senede ğil. Çünkü i gerekir. Türkiye'yi herkesin 2. evi yapmaya çalışıyoruz. Çünkü burası çok güvenli topraklardır" ifadelerini kullandı.

En Çok Aranan Haberler