Garret Reppehnagen (Er): Bağdat’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilen bir gece, akşam devriyesi sırasına tarlasında toprağıyla uğraşan iki çiftçi gördük. Yanımdaki asker hemen üzerlerine ateş açtı ve emirlerin sokağa çıkma yasağını delen herkese ateş edilmesi şeklinde olduğunu söyledi. Ölen iki çiftçinin hikayesini sonradan öğrendik. Tarlayı sulamak için kullandıkları pompa elektrikle çalışıyormuş. Gündüzleri elektrik olmadığı için gece tarlada iş yapmak zorunda kalmışlar. Onları öldüren askere, “Bunu bilsen yine de ateş eder miydin” diye sordum. Bana, “Emirler böyle” diye yanıt verdi.
Jason Washburn (Onbaşı): Devriyedeyken bir Iraklı kadın karşıdan geliyordu. Elinde büyük bir çanta vardı. Bize doğru ilerlediğini ve bomba taşıdığını varsayarak hemen bomba atar diye “önleyici saldırı” yaptık. Havayı kaplayan toz bulutu kalktığında çantanın içinde bizim için hazırladığı meyveler olduğunu gördük. O bize yemek getirmişti, biz onu parçalara ayırdık. Yanımızda ekstra silahlar taşıyorduk. Ne zaman masum bir sivili öldürsek hemen cesedinin üzerine bu silahı yerleştirip öldürdüğümüz kişiye direnişçi süsü veriyorduk. Bunu komutanlardan aldığımız talimatla yapıyorduk. Ölenlerin sayısı hesaplanmıyordu. Bu şekilde kaç Iraklı hayatını kaybetti bilmiyorum. Ama inanın sayısı çok fazladır.
Hart Viges (Er): Bir keresinde direnişçilerden birinin bir takside olduğunu söyleyen komutan telsizden gördüğümüz tüm taksilere ateş açmamız emrini verdi. Hazır bekleyen keskin nişancılar şaşırmıştı, “Tüm taksilere mi ateş açacağız? Yanlış duyuyorum heralde” dediler. Telsizden yarbayın cevabı duyuldu: Beni doğru duydun asker! Sana bütün taksilere ateş etmeni emrediyorum! Bu emir sonrası taksilere mermi yağdırmaya başladık.
Brian Casler (Onbaşı): Bazen Iraklı çocuklara ABD ordusunun bize verdiği hazır yiyeceklerden dağıtırdık. Ama bazı askerlerin bu yemeklerin içine işediğini gördüm. Bazıları da içecek şişelerinin içine işedikten sonra o şişeleri çocuklara fırlatırdı.
Jason Moon (Er): Kadınlar ve çocuklar konvoyumuzun önüne çıktığında kesinlikle yavaşlamamamız ve durmamamız konusunda kesin emir almıştık. Eğer bir direnişçinin sivillerin arasından konvoya saldırdığına emin olursak saymamız emredilmişti. Sivillerin sayısı 30’un altındaysa ateş açabiliyorduk. Peki ateş altındayken hangimiz “Burada 30 kişiden fazlası var ateş edemem” diye düşünür ki?
VINCENT Emanuele (Er): Devriye çevreye gezerken rastgele ateş açar, bir şarjörü boşaltırdık. Yoldan geçen araçlara rastgele ateş ederdik. 8 ay boyunca bu şekilde davrandık. Yoldaki cesetlerin üzerinden Humvee ciplerimizle geçer sonra durup cesetlerle hatıra fotoğrafı çektirirdik.
Jason Wayne Lamue (Er): Kürek taşıyan (yol kenarı bombası için çukur kazdıkları gerekçesiyle), çatıda cep telefonuyla konuşan ya da sokağa çıkma yasağını ihlal eden herkes, öldürülmesi emredilen kişilerdi. Emin olun bu şekilde hayatını kaybeden çok insan oldu. Subaylar, “Siz insanlara çekinmeden ateş edin biz sizi kurtarmak için gereğini yaparız” diyordu.
Michael Leduc (Onbaşı): 2004’teki yapılan Felluce baskınına katıldım. Bize verilen emir şuydu: Size doğru beyaz bayrak sallayarak yaklaşan birini görürseniz bunun numara olduğundan emin olun ve onu öldürün. Komutanlar sivil kayıpları önemsemiyordu ve kurallara uymadan sivil kayıplara neden olanlara göz yumuyordu. Hatta rastgele ateş açmayı teşvik ediyordu.
Scott Ewing (Er): Çocuklara şeker vermemizin onları çok sevmemizden kaynaklandığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuklar araçlarımızın yanında olduğu zaman direnişçiler bize ateş açamıyordu. Bu nedenle sürekli şeker dağıtarak çocukları “canlı kalkan” olarak kullanıyorduk. Bize dağıtılan uyarı metinlerinde insanlara silahlı olduklarından emin olmadıkça ateş açmamamız öğütleniyordu. Ancak kağıtların son bölümünde “Bu kurallar hayatınızı tehlikeye atmanızı gerektirmiyor” notu vardı.
CLIFF Hicks (Er): Amerikalı yarbayın aracına bir apartmandan ateş açıldı. Bir şey olmamıştı ama yarbay çok sinirlendi. Ertesi gece bir C-130 o apartmanı yerle bir etti. Oysa ki daha sabah içinde onlarca ailenin olduğunu görmüştük.