HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

ABD'nin karizması sarsıldı

Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini 'Echelon Sistemi' ile izleyen Amerika Birleşik Devletleri (ABD), tüm bu imkanlarına rağmen 11 Eylül saldırılarını tam olarak kimin gerçekleştirdiğini ve 9 kişiyi öldüren keskin nişancı seri katili bir türlü tespit edemedi.

ABD'nin karizması sarsıldı

11 Eylül terör saldırılarına hazırlıksız yakalanan ABD, ikinci olarak Washington ve çevresinde tüfeği ile dehşet saçarak 9 kişiyi öldüren keskin nişancı katili de tüm teknolojik imkanlarına ve gücüne rağmen yakalayamadı. Dünyadaki tüm siyasal, ekonomik, askeri ve teknolojik gelişmelerden zamanında haberi olan ABD, kendi toprakları içerisindeki bir seri katili yakalayamanın şaşkınlığını yaşıyor.

İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, dünyadaki tüm ülkeleri kontrol altına almak için bir dinleme sistemi oluşturan ABD, sürekli inkar ettiği bu sistemin en önemli öğesi olan Echelon'un varlığını 23 Mayıs 1999'da Avustralya Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklama sonrası kabul etmek zorunda kaldı. Brady, ülkesinin 50 yıldır varolan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kişi oldu. Aslında Echelon'un kökleri İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar uzanıyordu.

Nazi Almanyası'na karşı savaşta ittifak yapan İngiltere ve ABD, doğal olarak istihbarat alanında da yakın bir işbirliği yaptı. Alman şifre makinesi Enigma'nın şifresini çözmekle görevlendirilen matematikçi ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, şifreyi başarıyla çözdü ve anahtarını Amerikalılara da verdi. Amerikalılar da Japonların askeri şifrelerini çözerek İngilizlere verdi. İki ülke bu yolla düşmanlarının radyo haberleşmelerini dinlediler ve yüzbinlerce gizli mesajı çözdüler.

Savaşın sona ermesinin ardından NSA ve İngiliz Devlet İletişim Karargahı GCQH, 1947 yılında UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlaşmasını imzaladı. Daha sonra İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın elektronik istihbarat birimleri de anlaşmaya katıldı. Nihayet Batı Almanya, Danimarka, Norveç ve Türkiye de UKUSA kapsamına "üçüncü ülkeler" olarak eklendiler. İngilizce konuşan 5 ülke dünyanın çeşitli bölümlerindeki haberleşmeyi izlemek üzere işbirliği yaptılar. İngiltere'nin payına Afrika ile Urallar'a kadar Avrupa düştü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu'ndaki, Avustralya da Okyanusya'daki iletişimi izleme sorumluluğunu üstlendi. Echelon sisteminde üye ülkeler adına Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), Kanadalı (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandalı (GCSB) ve Avustralya'daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlüğü) görev yapıyor.

ABD'NİN GÜVENLİĞİNİN 3 SAC AYAĞI: NSA, FBI VE CIA Amerika'da dinleme faaliyetlerini yürüten 3 ayrı kuruluş bulunuyor. Bunlar; NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı), FBI (Federal Araştırma Bürosu) ve CIA (Merkezi Haberalma Teşkilatı).

ABD'nin 'en büyük kulağı' olan NSA, Başkan Harry Truman'ın 24 Ekim 1952'de imzaladığı 'çok gizli' genelgeyle kuruldu. Truman, bu yeni kuruluşa, dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verdi. Önceleri diplomatların ve askerlerin şifreli telsiz görüşmelerini dinleyen NSA, daha sonraları uluslararası sivil telefon görüşmelerini de hedefleri arasına aldı. 1960'lı ve 70'li yıllarda ortaya çıkan yönlü telsiz haberleşme ve uydu teknolojisi NSA'nın işini daha da kolaylaştırdı. Artık havaya çıkan hiçbir radyo sinyali, hiçbir telefon görüşmesi NSA'nın dünya yüzeyine dağılmış binlerce uzmanının eline düşmekten kurtulamıyordu. NSA, kurulduktan hemen sonra, gizli bir iç yönetmelik çıkararak CIA ile işbölümü yaptı. CIA de bir yıl sonra, kendi sınırlarını belirlemek amacıyla FBI ile pazarlığa oturdu. CIA'nin ülke içindeki faaliyet alanı çizildi. NSA'da halen 21 bin personel görev yapıyor.

ABD, elektronik istihbarat için yılda 20 milyar dolar harcıyor. NSA'nın yıllık bütçesi ise 3.6 milyar doları buluyor. NSA'nın Boeing 707 uçak gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçakları, ABD hava kuvvetleri içinde bağımsız olarak görev yapıyor. ABD donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor. NSA'nın yer istasyonlarının ABD büyükelçiliklerinde ya da ABD'ye dost ülkelerin topraklarında, evsahibi ülkelerin denetimine tabi olmaksızın faaliyette bulunduğu sanılıyor. Sistemin parçaları, internet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi ele geçiriyor ve uydular vasıtasıyla NSA merkezine iletiliyor.

ABD, AVRUPA'NIN YÜZDE 90'INI DİNLİYOR Sistemin varlığının ilk kez Echelon'a üye ülkelerden biri olan Avustralya tarafından kabul edilmesinden sonra Avrupa Birliği (AB) harekete geçti. ABD'den istihbarat yönünden geri kalmamak için, AB hemen bir rapor hazırlattı. AB raporuna göre ABD, Avrupa'daki telefon, faks ve e-posta haberleşmelerinin yüzde 90'ını Echelon sistemiyle denetliyordu.

Raporun açıklanmasının ardından İtalya, Echelon'un bilgi toplama yöntemlerinin İtalyan kanunlarına aykırılığının incelenmesi için bir komisyon kurdu. Danimarka Parlamentosu da benzer bir araştırma başlattı ve 1999'da, ABD'deki elektronik mahremiyet örgütü EPIC, Echelon'la ilgili olarak ABD hükümetini mahkemeye verdi.

AB raporunun hazırlanmasının amacı, ABD'nin dünyayı dinleme faaliyetlerinin bir benzerinin Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilmesiydi. AB'ye üye ülkeler, ABD'nin internet de dahil olmak üzere dünya iletişimini gizli bir biçimde takip etmekte kullandığı Echelon adlı sistemine bir rakip çıkarma hazırlığı yapıyor. AB'nin dinleme sistemine 'Enfopol' adlı veriliyor. Öte yandan ABD ve Echelon üyeleri olan İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya'nın yanısıra, Rusya, Çin, Danimarka, Hollanda, İsviçre, Fransa ve İsrail gibi devletlerin de benzer sistemler kullandığı biliniyor.

Echelon'un ortaya çıkışıyla birlikte, ABD'nin uluslararası ihalelere girecek Amerikan şirketleri için rakiplerin sırlarını çalmak için de sistemi kullandığı iddia edildi. İddiaya göre, ABD firmalarının katılacağı ihalelerde rakip şirketlerin iletişimi dinlenerek milyarlarca dolarlık kazanç sağlandı. Avrupa Birliği, İngiltere dışında bu ağa karşı engelleme çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor. Avrupa Parlamentosu'na 1999'da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazarı olan Duncan Campbell, Echelon'un ABD'nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından, ticari ve askeri iletişim uyduları aracılığıyla yapılan haberleşmeyi zaptedip incelemek için geliştirilen bir araç olduğunu belirtti. İnternet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi kaydettiğini belirten Campbell, ABD'nin özel uydularla da haberleşme sinyallerini topladığını ifade etti.

TÜRKİYE'DEKİ ECHELON ÜSSÜ'NÜN KARAMÜRSEL'DE OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR Echelon'un uydu haberleşmelerini dinleyen gelişmiş anten sistemlerinin ABD, İtalya, İngiltere, Türkiye, Yeni Zellanda, Kanada, Avustralya, Pakistan ve Kenya topraklarında faaliyette olduğu biliniyor. Echelon'un üye ülkelerin yanısıra Kıbrıs Rum Kesimi gibi açıklanmayan müttefik ülkelerde de dinleme sistemleri bulunuyor. Echelon sistemine ait Türkiye'deki üssün ise Karamürsel'de olduğu iddia ediliyor. Öte yandan, Echelon'un miadını doldurduğu düşünülen cihazları çoğu zaman bulundukları ülkenin istihbarat servislerine veriliyor. MİT'in elinde de Echelon'un eski cihazlarının bulunabileceği iddia ediliyor.

UKUSA sistemi çerçevesindeki haberalma çalışmalarında, öteki örgütlere kıyasla çok daha sıkı gizlilik kuralları uygulanıyor. Sistemdeki izleme istasyonlarında görev alan her kişi, bildiklerini ömrü boyunca saklı tutmayı taahhüt ediyor, göreve başladığında bir 'endoktrinasyon' sürecine tabi tutuluyor, her somut proje için bu endoktrinasyon tekrarlanıyor. Echelon ve kardeşlerindeki en düşük gizlilik derecesi, öteki haberalma örgütlerinin 'çok gizli' (top secret) kategorisinin de üzerinde "top secret umbra" damgası taşıyor. Gizlilik derecesi daha yüksek dökümanlaraysa 'Umbra Gamma' damgası vuruluyor. UKUSA ittifakının çerçevesine giren tüm haberalma ağı, bir tür internet gibi çalışıyor. Tüm istasyonlar, bir servis sağlayıcı gibi çalışan NSA'nın 'Platform' adlı merkezi bilgisayar sistemiyle irtibatlı bulunuyor. Sistemde ayrıca Embroidery (Nakış), Tideway (Med kanalı), Oceanfront (Okyanus kıyısı) gibi alt bilgisayar sistemleri bulunuyor. Ayrıca çaşitli birimlerin telekonferans yoluyla haberleşmesini sağlayan Gigster adlı, şifreli bir kanal da yeralıyor. ABD ve İngiliz askeri haberleşme uyduları Milstar ve Skynet'in yanısıra, okyanus diplerindeki iletişim kabloları da çeşitli birimler aras ında irtibat sağlıyor.

30 DAKİKADA 1.5 MİLYONA YAKIN BİLGİ İNCELENİYOR Sistem, topladığı istihbarat bilgilerini de 1996 yılında NSA'nın Fort Meade'deki merkezinde kurulan ve internet esaslarına göre çalışan 'Intelink' adlı bir bilişim ağıyla paylaşıyor. Intelink, ABD'nin 13 ayrı istihbarat örgütüyle bazı dost istihbarat örgütlerini birbirine bağlıyor. Yetkili kullanıcılar bir 'ana sayfa' üzerindeki haritanın çeşitli yerlerine tıklayarak istedikleri ülke hakkındaki istihbarat bilgilerine ulaşabiliyorlar.

Tek bir istihbarat toplama sistemi, yarım saat içinde 1.5 milyona yakın girdi sağlayabiliyor. Filtreler, bunların 6 bin 500'ü dışındakileri atıyor. Bunlardan bin kadarı, bir sonraki kademeye iletilmeye değer bulunuyor. Analistler bunların içinden normal olarak 10 tanesini seçiyor ve bunlardan yalnızca bir tanesi sonunda bir rapor haline geliyor. Echelon tarafından toplanan bütün bilgiler, otomatik olarak Echelon ağına bağlı 'filtre' bilgisayarların içinden geçiriliyor. Her an, yüzbinlerce görüşme Echelon'a yakalanıyor. Telefon görüşmelerinin ses kayıtları, hassas 'ses tanıma' yazılımları ile taranıp otomatikman metne dönüştürülüyor. Bu metinlerde, önceden tespit edilen 'tehlikeli anahtar sözcük' olup olmadığı sınanıyor. Eğer böyle bir kelime saptanırsa, bilgisayarlar otomatik olarak o görüşmeyi hem ses hem de metin biçiminde dosyalıyor. Ardından, görüşmeyi kimin yaptığı tespit ediliyor ve görüşmeyi yapan kişi izlemeye alınıyor.

Elektronik dinleme operasyonuna sinyal istihbaratı (Signal Intelligence) ya da kısaca (Sigint) deniliyor. ABD, birkaç müttefikiyle birlikte yürüttüğü 'Sigint' sistemiyle her gün dünyanın her tarafından milyonlarca mesajı yasal olmayan yollarla zaptedip inceliyor. Bu sinyal istihbaratının yanısıra, genel elektronik istihbarat sisteminin bir parçası olarak görüntü istihbaratı da devreye giriyor. Görüntü istihbaratında ise fotoğraf uydularıyla resim çekiliyor ve radar uydularıyla karaları ve denizleri tarayarak gerekli görüntü ve resimler kaydediliyor. Bu görevi ise Ulusal İstihbarat Ofisi (NRO) yürütüyor. Amerikan gizli servisleri arasında en küçüğü olan ve 2 bin kişinin görevli olduğu bu örgüt, uyduları yörüngesinde tutmak ve yönlendirmekten sorumlu tutuluyor. Bu görevliler uydularla elde edilen gizli bilgileri ABD Merkez3 Haberalma Örgütü'ne (CIA) ve Amerikan ordusuna dağıtıyor.

ECHELON; HAVADA, KARADA VE DENİZDE Dünya yörüngesindeki NSA'ya ait uydular, Echelon projesi için, ses, görüntü ve internet trafiğini gaspedip NSA'ya gönderiyor. ABD nükleer denizaltıları, kıtalar arasında haberleşmeyi sağlayan okyanus diplerindeki kablolara gizlice alıcılar yerleştiriyor. Echelon sistemi için çalışan gemiler okyanuslarda sürekli seyir halinde bulunuyor. Bu gemiler topladıkları bilgileri NSA merkezine iletiyor. Boeing 707 gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçaklar, taşıdıkları süper bilgisayarlarla Echelon için çalışıyor. Yer istasyonları da genelde ABD'nin büyükelçiliklerinde kurulu ve evsahibi ülkelerin denetimi olmaksızın görev yapıyor. Sinyal istihbaratı yalnızca ABD'nin tekelinde olmadığı başta Rusya, Çin, Fransa olmak üzere Danimarka, Hollanda ve İsviçre gibi ülkelerin de Echelon türü dinleme istasyonları geliştirdikleri biliniyor.

Tüm bu teknolojik imkanlara ve büyük istihbarat ağına rağmen 11 Eylül saldırılarına maruz kalan ABD, şimdi de Washington ve çevresinde dehşet saçan ve keskin nişancı tüfeği ile 9 kişiyi öldüren seri katili tespit edemiyor. İstihbarat uzmanlarına göre, 11 Eylül saldırılarını ABD'nin Echelon aracılığıyla haber alamamasında en önemli neden kriptoloji, keskin nişancının tespit edilmemesinin nedeni ise kişisel bir eylem olması. İstihbarat uzmanları, bu katilin muhakkak bir cinayetinde ipucu bırakacağını ve bu ipucunun onun sonunu hazırlayacağına inanıyor. ABD yetkilileri ise seri katili yakalamak için ordunun elinde bulunan RC-7B casus uçaklarını kullanmayı planlıyor. Bu uçaklara bu amaçla yerde ateş açılan noktayı anında tespit edebilen son teknolojik cihazlarla donatan ABD, seri katilin yakalanması için CIA ve ordunun her kademesindeki çalışanının yardımına başvuruyor.

En Çok Aranan Haberler