Selvi, seçim sonrasında 4 partinin de anahtar konumuna geldiğini belirtirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Anayasal yetkisini kullanarak erken seçim isteyebileceğini söyledi.
İşte Selvi'nin o yazısı:
Seçim sandığı açıldı. İçinden Türk halkının kararını yansıtan bir fotoğraf çıktı. Bu fotoğraf 3 Kasım 2002 seçimleri ile başlayan Ak Parti'nin tek başına iktidar olduğu güçlü hükümetler dönemini yansıtmıyor. Daha çok eski Türkiye'den içinde kareler barındırıyor. Ama milli iradeye saygısı olan herkesin bu fotoğrafı doğru okuyup halkın seçim sandığında verdiği mesajları doğru yorumlaması gerekiyor. Türk siyasetinde artık yeni bir sayfa açıldı. Yeni bir dönem başlıyor. Seçimlerden halkımız her partiye bir mesaj verdi.
AK Parti'ye verilen mesaj: AK Parti'yi birinci parti yaparak “Umudum yine sensin ama yanlışlarınla yüzleş ve yeni Türkiye için önce Yeni AK Parti'yi inşa et” dedi.
CHP'ye verilen mesaj: “Topluma iktidar olabilmek için bir türlü umut olamıyorsun. Ana muhalefette başarısızsın” dedi.
HDP'ye verilen mesaj: “Türkiyelileşme konusunda uzattığın eli Cumhurbaşkanlığı seçiminde de karşılıksız bırakmamıştım şimdi de karşılıksız bırakmıyorum. Sen silahla değil siyasetle mücadeleni verebilirsen sonuç alabilirsin. Silahla Türkiye'yi böleceğine siyasetle Türkiye'ye talip ol” dedi.
MHP'ye verilen mesaj: Aynen 18 Nisan 1999 seçimlerinde olduğu gibi anahtar parti konumuna getirdi. HDP'nin yükselmesine paralel olarak parlamentoda bir denge unsuru olarak tutmaya devam etti. Eğer partiler sandıktan çıkan mesajı doğru okur ve gereğini yerin getirirlerse Türkiye'nin geleceğinde var olmaya devam edecekler. Ama 90'lı yıllarda olduğu gibi halkın verdiği mesajı doğru okumazlarsa halkımız ilk seçimde bunun hesabını görür.
Bu seçim sonuçları Türkiye'yi bir sistem krizine sokabilecek işaretler de taşıyor. Bu sonuçlara göre her parti anahtar konumuna yükseldi. Önümüzde azınlık hükümetinden koalisyon hükümetlerine, oradan erken seçime kadar birçok seçenek duruyor. Kolaylıkla sağlanabilecek bir model yok. Siyasi denklem açısından zor bir dönemin içine girdik.
Ama asıl önemli olan korkulan oldu. Türkiye için zor günler başlıyor. Burada bir kilitlenmeye gidilir ve bir hükümet ortaya çıkarılamaz ise yani Türkiye'nin bir kaosa sürüklenme tehlikesi ortaya çıkarsa Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin sigortası rolünü üstlenecek. 80'den önce Korutürk'ün 90'lı yıllarda ise Demirel ve Sezer'in ülkenin içine yuvarlandığı kaosu seyretmeleri hatta bizzat kriz nedeni olmaları gibi bir rolü kimse Erdoğan'dan beklemesin. Eğer Hükümet kurulamaz ve Türkiye'nin bir krize doğru sürüklendiği yönünde belirtiler ortaya çıkarsa Cumhurbaşkanı Erdoğan Anayasadan kaynaklanan yetkilerini kullanarak ülkeyi hızla seçimlere götürür.
Böylece emaneti millete teslim eder ve siyasi partilerin çözüm bulamadığını belirterek, çareyi milletin bulmasını ister. Ben bu yazıyı AK Parti genel merkezinde yazdım. Eski seçimlerde olduğu kadar genel merkezin önünde bir kalabalık vardı. Partililer genel merkezin önün gelmiş. Ve partisine sahip çıkıyordu. Başbakan konuşmasını yapmak üzere balkona çıktığında da coşkulu bir şekilde karşıladılar kendisini. Davutoğlu'nun konuşması süresince de coşkuluydular. Ama buruklardı. AK Parti ilk kez bir seçimden zaferle çıkmadı. İlk kez tek başına iktidar olamadı.
Bu tür durumlarda liderlik önem kazanıyor.
Başbakan Davutoğlu'na gelince. Zor geçen bir seçimin gecesinde Davutoğlu'nun balkon konuşması yapması önemliydi.
Davutoğlu, ”Milletimizin kararı en üst karardır. Ve o kararın şartları yerine getirilecektir” sözleriyle, sandıktan çıkan mesajı anladığını ortaya koydu. “AK Parti bu seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştır. Kimse kaybettiği seçimden zafer çıkarmasın” uyarısı bu gece açısından gerekliydi.
Elbette ki seçimden birinci parti olarak çıktıklarını vurgulaması önemliydi. Çünkü böylesine kritik bir gecede AK Parti kitlesinin daha fazla moralinin bozulmamasını sağlaması gerekiyordu.
Ama asıl önemli olan bunun bir son değil yeni bir başlangıç olduğu yönündeki sözleriydi.
AK Partililerin, ”Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” sloganları arasında, ”Bu gece yeniden Bismillah diyoruz” dedi.
Bu ülkede altı kez giden Süleyman Demirel yedi kez geldi. “Muhtar bile olamaz” denilen Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu.
Kurduğu her parti kapatılan Erbakan başbakan oldu. Başbakan'ın sözlerinden edindiğim izlenime gelince, Davutoğlu yeni dönemi, ”Yeni AK Parti'yi yapılandırmak” için değerlendirecek. Yeni Türkiye için gereken vizeyi alamadı ama yeni AK Parti'yi inşa etmek için seçim gecesinden itibaren kolları sıvadı.
Bu durumda daha önce seçimlerden birinci parti olarak çıkmazsa istifa edeceğini açıklayan Başbakan Davutoğlu'nun istifa etmesini gerektirecek bir durum yok. Seçmenin sandıkta yaptığı uyarıyı dikkate alarak yeni AK Parti'yi inşa etmek gibi bir sorumlukla karşı karşıya. Seçim sonuçlarına bakıp AK Parti için yapılacak yorumlar için henüz erken. Muhalefet partilerinin vereceği sınavı görmeden kim kiminle hükümet kurar, Türkiye hükümetsiz kalır mı bir erken seçim kapıda bekliyor mu? Şeklindeki değerlendirmeler için de çok erken.
Türkiye'de yepyeni dengeler ortaya çıktı ve yeni bir sayfa açıldı. Bir noktada gerçekçi olmak gerekiyor. 13 yıldır iktidardan uzak olanları bir araya getirerek AK Parti karşıtı bir koalisyon hükümeti kurmak isteyen üst aklın dün geceden itibaren çalışmaya başladığını görmemiz gerekiyor. Elbette ki milletin sandıkta verdiği mesaja ve milli iradenin tecellisine herkesin saygı göstermesi gerekiyor. Ama şurası gerçek ki Türkiye'yi zor günler bekliyor.
Zaman dik durma zamanı.