7 Haziran seçimleri sonrasında gerçekleştirilen koalisyon görüşmeleri hakkında değerlendirmede bulunan Gül, NTV canlı yayınında, iki büyük partinin bir araya gelerek hükümet kurmasını faydalı gördüğünü belirterek "Ben doğrusu güçlü bir hükümetin kurulmasını bugünkü Türkiye şartlarında çok faydalı görmüştüm. Güçlü bir hükümetin olması için de iki büyük partinin bir araya gelmesinin, oradaki tek düşünce şuydu. Her iki taraftan da liyakat esaslı insanlardan kurulacak bir hükümet ancak, bakanlar çok partizan olursa koalisyon hükümetleri yürümez, eğer liyakat esaslı insanlardan bakanlar konursa o zaman çok faydalı olurdu. Türkiye'deki gerginliği de giderirdi. Güzel hizmetler yapılabilir, birçok polemik konusu olan konular; polemik konusu olmaktan dışarı çıkar düşüncesinde, teşvik etmiştim arkadaşlarımızı da. Tabi işin içini bilmiyorum. Neler görüşüldü, nasıl oldu. Neticede geride kalmış oldu" dedi.
"KÜRT AİDİYETİ OLAN VATANDAŞLARIMIZIN DEVLETE VE MİLLETE BAĞLILIĞINI ZAYIFLATMAMAK GEREKİR"
Artan terör olayları ve son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içerisinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızı devlete ve millete bağlılığını zayıflatmamak gerekir. Terörle mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızı herhangi bir şekilde rencide edecek ve onların aidiyetini zayıflatacak bir tarz olursa en büyük tehlike ile o zaman karşılaşırız. Bazen yanlışlar, yanlış söylemler, yanlış davranışlar, farkına varmadan başka gelişmelere yöneltir" dedi.
"TERÖRİSTİN SİLAHI NE KADAR GÜÇLÜ OLURSA OLSUN DEVLETİN SİLAHI DAHA GÜÇLÜ OLUR"
Devletin silahının, teröristin silahından daha güçlü olduğunu söyleyen Gül, "Şu anda Türkiye'de terörle ilgili hiçbir haklı gerekçe gösterilemez. Dolayısıyla şiddetle terörün karşısında durmamız gerekiyor. Bir söz vardır masallarda; az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, bir arpa boyu yol gitmişiz, derler. Türkiye'nin birden bire tekrar böyle bir ortama girmiş olmasını gerçekten büyük bir üzüntüyle karşılıyorum. Bugün buna bir gerekçe yok. PKK'nın ne yaptığının farkında mı değil mi, kim tarafından, nasıl kullanılıyor; bunlar çok sorgulanacak şeyler. Sadece Türk ailelerinin ocağına ateş düşmüyor. Sadece Türk aileleri ağlamıyor. Kürt aileleri de ağlıyor. Herkesi ağlatıyorlar. Bu asla kabul edilebilir bir şey değil. Terörle açıkçası mücadele son ana kadar devam eder. Terörle, teröristin silahı ne kadar güçlü olursa olsun devletin silahı daha güçlü olur" diye konuştu.
"HALKI, TÜRKİYE'DEN UZAKLAŞTIRMAMAK LAZIM"
Terörle mücadelede esas tehlikenin Kürt vatandaşların Türkiye'ye olan bağlılığının zayıflatılması olduğunu savunan Gül, "Terörle mücadele bu eninde sonunda kazanılır. Burada dikkat etmemiz gereken şey, Türkiye açısından, halk. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içerisinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızı devlete ve millete bağlılığını zayıflatmamak gerekir. Terörle mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızı herhangi bir şekilde rencide edecek ve onların aidiyetini zayıflatacak bir tarz olursa en büyük tehlike ile o zaman karşılaşırız. Esas tehlikeyi ben orada gördüm. Bugün açıkçası bütün Kürt vatandaşlarımızın sadece bir siyasi şemsiye altında olmalarını da yanlış gördüm. Silahlı adamla sonuna kadar mücadele edilir ve devletin silahı teröristin silahından daima daha üstün gelir. Devletin sadece hukuk yüzü vardır. Halkı, Türkiye'den uzaklaştırmamak lazım. Bazen yanlışlar, yanlış söylemler, yanlış davranışlar, farkına varmadan başka gelişmelere yöneltir. Esas tehlikeyi orada gördüm. O zaman zaten teröristi izole ederiz. Terörle mücadele o zaman başarılı olur" ifadelerini kullandı.
"DIŞ POLİTİKANIN NETİCELERİNİN, TERÖRÜN BUGÜN BU HALE GELMESİNDE ETKİLERİ OLABİLİR"
Terörle mücadele kapsamında Türkiye'nin dış politikasına dikkat çeken Gül, "Her gün kaç tane şehit veriyoruz. Bu şaka olan bir şey değil ki. Buna yürek dayanmaz. Ateş düştüğü yeri yakar. Bu olay sadece Türkiye ile ilgili değil; bu bölgesel bir mesele hatta uluslararası mesele haline geldi. Benim en çok dikkati çektiğim husus, bu işi bölgesel ve uluslararası bir olay haline getittirmemek. Herkesin kendi problemini, kendisi vaktiyle çözmesi gerekir. Tabi ki dış politikanın neticeleri de terörün bugün bu hale gelmesinde etkileri olabilir. Türkiye'yi bir şekilde rahatsız etmek isteyenlerin, bu bölgede de bölge dışında da olabilir, terör örgütünü nasıl kullandıkları, besledikleri hep bilinen gerçeklerdir. Zaten yanımızda bel kemiği kırılmış 2 ülke var biri Irak biri Suriye. Bunun oralara yayılmasına ve oralardan beslenmesine çok büyük fırsat veriyor. Çok dikkatli olmak gerekiyor. Bütün siyasi partilerin büyük bir dayanışma içinde hükümetle terörle mücadele konusunda çok sağlam durması gerekiyor. Farklı düşünceleri bir kenara bırakıp böyle bir konuda terörle çok sağlam bir duruşu göstermek hepimiz için kaçınılmaz bir görev" şeklinde konuştu.
Siyasete dönüp dönmeyeceği konusunda Gül, "Gerçekten bir ihtiyaç, gerçekten benim daha yapabileceğim bir şey söz konusu olursa o zaman onlara bakarım. Ama kariyer açısından değil bu. Gerçekten bir ihtiyaç söz konusu olursa ayrı bir mevzu, o doğal gelişir" dedi.
"GAZETELER GAZETELİKTEN ÇIKIP PR ORGANI HALİNE GELİYOR"
Basın kuruluşlarına yapılan saldırıları değerlendiren Gül, "Bugünkü bu gerginlik, stres halinin devam etmesi; Türkiye'ye çok maliyetli olur. Gerginlik, olağanüstü dönem; kısa dönemli olabilir. 3 ay 6 ay olabilir ama birkaç sene olamaz. Bir iki senedir olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz gayet açık. Bundan bir an önce Türkiye'yi çıkartmak lazım. Bu kutuplaşma sadece siyasi partiler arasında değil. Bir bakıyorsunuz gazetelere, düşünenlere, yazarlara, çizerlere herkese dağılıyor. Gazeteler gazetelikten çıkıp PR organı haline geliyor. Türkiye'nin böyle olmaması gerekiyor. Türkiye'nin kendini konsolde etmesi gerekiyor. Bunun böyle devam etmemesi gerekiyor. Ülkeyi yönetenler bunu yapacaktır ve yapılabilir" diye konuştu.
"SURİYE MESELESİNDE SİYASİ BİR ÇÖZÜMDEN BAŞKA YOL YOK"
Suriye'de yaşanan gelişmeler hakkında konuşan Gül, uluslararası camiayı eleştirerek "Suriye'deki rejimden hepimiz nefret etmişizdir. Suriye'nin Akdeniz'in kıyısında tek parti iktidarının devam etmesi zaten mümkün değildi. Ne zaman olaylar başladı, silahlı mücadeleler başladı; o zaman ilişkiler çok değişti. O süre içerisinde maalesef dış dünya bizim daha çok diyalogla etki etmemize çok fırsat vermedi ve ilişkiler hep koptu. Suriye konusunda ben esas uluslararası camiayı suçlarım. Olaylar başladığında uluslararası camia, o kadar yüksek hamaset yaptı ki arkasına güç koymadı. Neticede doğrusu bunu bir süre geçtikten sonra gördük. O zaman büyük bir boşluk olur ortada. Ve bu boşluktan nelerin çıkacağını kimse bilemez. Uluslararası camianın oluşturduğu bu iklimde ortaya çıkanlar, terör de mülteciler de radikal unsurlar da sürpriz değil. Irak aynı şekilde olmadı mı? O zaman ben Başbakan'dım. Suriye meselesinde siyasi bir çözümden başka bir yol yok. Diplomasiyle, konuşarak. Yoksa 2 milyon insan Türkiye'ye gelir" ifadelerini kullandı.
"SÖYLEDİKLERİM, ÜMİT EDERİM Kİ DİKKATE ALINIR"
AK Parti kongresine gönderdiği mesaj hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "Basından takip ettim. Üzücü durumlar da olmuş ama onları geride bırakmak lazım. Seçime en iyi şekilde hazırlanmak lazım. Mesaj gönderip düşüncelerimi, tavsiyelerimi paylaştım. Ümit ederim ki dikkate alınır söylediklerim. Ortak aklın öne çıkması gerektiğini, başarılı olunan dönemlerdeki politikalara dönülmesinin faydalı olacağını özetleyen bir başarı mesajı gönderdim" şeklinde konuştu.
"DAHA ÖNCE UNUTMUŞLARDI, TABİ Kİ İSTER İSTEMEZ ALINGANLIĞI OLUYOR"
Daha önce AK Parti kongresine çağrılmadığı için alındığına dikkat çeken Gül, "Sayın Başkan telefon açarak davet etti beni. Ben de teşekkür ettim. Hatırlarsanız daha önce unutmuşlardı. Biraz tabi ki ister istemez alınganlığı oluyor herkesin. Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağım? Ama samimi düşüncelerimi paylaşıp herkesi tebrik etmiştim" dedi.
"UZUN YILLAR, İSTER İSTEMEZ YIPRATIR"
Uzun süre iktidarda kalmanın yıpratıcı olduğunu belirten Gül, AK Parti açısından değerlendirme yaparak "Demokrasilerde bu kadar uzun süre iktidarda kalmak büyük bir başarı. Bu sürede Türkiye'de ekonomik, siyasi ve tüm alanlarda yapısal reformlarda bulunuldu. Türkiye herkesin imrendiği bir ülke haline getirdiği ortada. Uzun yıllar ister istemez yıpratır demokrasilerde. Haklı olarak bazı yıpranmalar söz konusu olur. Önemli olan bunların farkına varıp hemen tekrar ortak akılla ve başarılı olduğumuz politikalara dönmek mümkündür. Benim tavsiyem bu. Bunu normal de görmek lazım. Yıpranmalar, yozlaşmalar bunlar kaçınılmaz. Bundan dönüş mümkündür. Aynı parti ve aynı insanlar büyük işler yaptılar. Aynı şeyler tekrar yapılabilir" açıklamasında bulundu.
"HER ŞEYDE MUHAKKAK BEN OLAYIM, ŞEKLİNDE BİR SİYASET TARZIM OLMADI"
Aktif siyasete katılıp katılmayacağı sorulan Gül, konuşmasında şunları kaydetti: "Siyasi kariyer varsa bu kariyerde Cumhurbaşkanlığı'ndan daha öte bir kariyer yok. Benim bütün hayatım siyasetle geçti. Ben ihtiraslı bir siyasetçi olmadım hiç. Her şeyde muhakkak ben olayım, şeklinde bir siyaset tarzım olmadı benim. İhtiras benim motivasyonum olmadı hiç. Cumhurbaşkanlığı'ndan sonra o günkü şartlar içerisinde baktım. Bu şartlar içerisinde olmamın doğru olmadığını söyledim. Benim birikimlerim kendime ait kalamaz. Bunları gayet samimi şekilde paylaşmak aynı zamanda vazife. Bunları yapmaya devam edeceğim. Ama ileride ne gözükür, ona bakmak lazım. Ben siyaseti bir hırs ve büyük bir makam-mevki için yapmadım"
"GERÇEKTEN BİR İHTİYAÇ OLURSA O ZAMAN BAKARIM"
İhtiyaç olması halinde aktif siyasete dönüşünün doğal bir süreç içerisinde gelişebileceğini ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gerçekten bir ihtiyaç, gerçekten benim daha yapabileceğim bir şey söz konusu olursa o zaman onlara bakarım. Ama kariyer açısından değil bu. Benim konumumdaki bir insan doymamış gibi bir siyaset merakı içerisinde olamaz. Gerçekten bir ihtiyaç söz konusu olursa ayrı bir mevzu, o doğal gelişir"
Çatışmacı söylemden uzak durulması gerektiğini savunarak "Söylemlerin değişmesi lazım. Daha yapıcı söylemlerin daha yol gösterici olması lazım. Çatışmacı söylemden uzaklaşmak gerekir. Ondan sonra diyalog olması lazım, konuşma olması lazım. Mücadele ayrıdır, bu kadar yüz yüze bakamayacak noktalara gelmek ayrıdır. Sadece siyasetle, suçlamayla, bu doğrusu enerji tüketmek" dedi.
"HAKİM VE SAVCILARIN UYGULAMALARININ İLERİDE BÜYÜK SIKINTILAR ÇIKARACAĞINI SÖYLEYEN BİRİSİYİM"
'Paralel yapı' ile mücadele konusunda değerlendirmede bulunan Gül, "Bu kavgalar çıkmadan önce birçok şeylere itiraz eden ve mani olan bir insandım ben hatırlarsanız. Hakim ve savcıların birçok uygulamalarını, kapılar arkasında yaptıklarım ayrıdır, bunlarla ilgili uygulamaların ileride büyük sıkıntılar çıkaracağını söyleyen birisiyim ben. Onların çeşitli görüşleri olabilir. Ama ben kamu alanında, devlet içerisinde siyasete müdahalelerini her zaman yanlış ve karşı bulmuşumdur. Arkadaşlarımı da yeri geldiğinde hep uyarmışımdır" diye konuştu.
"TUZAĞA DÜŞMEDEN, DAHA AKILLI BİR MÜCADELE YAPILABİLİRDİ"
'Paralel yapı' ile mücadele için 'Daha akıllı bir mücadele yapılabilirdi' diyen Gül, "Öyle şeyler vardır ki devlet idaresinde her düşündüğünüzü aleni de konuşamazsınız. Demin söylediğim gibi bunların neticeleri vardır. Aklıma geleni herkesin önünde söylemeye başladığımda bu doğrusu olmaz. Söylenmesi gerekenleri, söylenmesi gereken insanlarla bir araya gelmişimdir. Bunlarla konuşur, tartışırsınız. Herkes görevini yapar. Devlet idaresinin görevi bu. Burada akıllı bir mücadele yolu çok önemli. Böyle bir tuzağa düşmeden, akıllı bir mücadele daha iyi yapılabilirdi kanaatindeyim" ifadelerini kullandı.
"HUKUK YOLUYLA MÜCADELE EDİLİR"
Mücadelenin hukuk çerçevesinde yapılması gerektiğine dikkat çeken Gül, "Son 1-2 sene içerisinde olağanüstü durumlar yaşamıyor muyuz? Türkiye enerjisini kendi içerisinde harcamaya başlamadı mı? Bunlar Türkiye'yi alıyor ve esas yapılması gereken şeylerden uzaklaştırıyor. Bu bir tuzaktır. Bundan Türkiye'nin çıkması gerekir. Çünkü kayıp yıllar olarak geçer bunlar. Bunlarla hukuk yoluyla mücadele edilir. Bir ülkenin güçlü olması için şüphesiz demokrasi, güçlü bir hukuk sistemi, evrensel anlamda hukukun üstünlüğünün gerçekleşmesi lazım. Hukuk çerçevesinde sonuna kadar gereken yapılır ve yapılması şart. Caydırıcılık anlamında da bu şarttır. Hukukun üstünlüğü çerçevesi içerisinde bunlar muhakkak yapılacaktır" şeklinde konuştu.
"DEMOKRASİNİN YÜKSEK STANDARTLARINA UYUP UYGULAYACAKSINIZ"
Mevcut hükümette nelerin düzeltilmesi gerektiği sorulan Gül, çatışmacı söylemden uzak durulması gerektiğini vurgulayarak "Söylemlerin değişmesi lazım. Daha yapıcı söylemlerin daha yol gösterici olması lazım. Çatışmacı söylemden uzaklaşmak gerekir. Sadece söylem bile çok şeyi değiştirebilir. Ondan sonra diyalog olması lazım, konuşma olması lazım. Mücadele ayrıdır, bu kadar yüz yüze bakamayacak noktalara gelmek ayrıdır. Saygı ve sevginin olması lazım. Saygının makamlara karşı sağlanması gerekir. Her şey söz ile başlıyor sonra da kriterler. Demokrasinin yüksek standartlarına uyup uygulayacaksınız. Sonra hukuku evrensel olarak uygulamanız lazım. Tüm bunlar Türkiye'yi doğru bir istikamete sokacaktır. Yoksa sadece siyasetle, suçlamayla bu doğrusu enerji tüketmek" dedi.
"HİÇKİMSE DOKUNULMAZ DEĞİL AMA HER ŞEYİN BİR YOLU VAR"
Kayseri'deki soruşturma kapsamında Boydak Holding CEO'su Memduh Boydak'ın gözaltına alınması hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "Boydak ailesi Kayserili biliyorsunuz. Hayırseverlilikleri özellikleridir. Sadece bir cemaat değil tüm vakıf, dernek kim iyi iş yapıyorsa herkese yardım eden insanlardır. Şüphesiz hiçkimse dokunulmaz değil ama her şeyin bir yolu var. Bir ciddi mevzu varsa bunlar araştırılmalı. Bunları yaparken de incitmeden rencide etmeden yapmak gerekir. Yoksa tepkiler çok doğuyor. Meseleler onur meseleleri haline geliyor. Yanlışı göstermek ve yanlıştan insanları uzaklaştırmak gerekir. Mücadele akıllı olmazsa, o zaman tam tersine daha çok birleştirici ve dayanışma içerisine sokucu oluyor. Kayseri'de verginin yarısını onlar öder. Titiz davranmak gerekir" açıklamasında bulundu.
"BASIN HÜRRİYETİNİN ZEDELENMESİ HER ŞEYİ ETKİLER"
Basın kuruluşlarına yapılan saldırıları eleştiren Gül, konuşmasında şunları kaydetti: "Bunlar doğru değil. Bunların hepsi yanlış. Türkiye'nin bunları yaşamaması lazım. Türkiye'nin bunları konuşmaması lazım. Bunlar hükümetimize de herkese de çok zarar verir. Böyle bir Türkiye görüntüsü vermemek gerekir. Bunlara hiç fırsat vermemek gerekir. Basın ve ifade özgürlüğü en önemli meselelerdendir. Basın da dürüst olmalı. Sorumlu olması lazım. Basın olunca her şey serbest gibi bir şey asla söz konusu olamaz. Ama düşünce, ifade, basın hürriyeti bunun zedelenmesi her şeyi etkiler"
"MİLLETVEKİLİNİN BÖYLE BİR ŞEY İÇERİSİNDE OLMASINI YAKIŞTIRAMADIM"
AK Parti İstanbul Milletvekili Abdürrahim Boynukalın'ın Hürriyet Gazetesi'nin binasına saldıran grubun içerisinde yer almasını doğru bulmadığını kaydeden Gül, "Ben çok üzüldüm doğrusu ve yakıştıramadım bir milletvekilinin böyle bir şey içerisinde olmasını. Akıl alacak bir şey değil. Olmayacak şeyler bunlar" dedi.
"BİZİM BİR ARAYA GELME PROBLEMİMİZ YOK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelme problemi olmadığını belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sorulursa danışılırsa muhakkak ki bütün birikimimi paylaşırım. Başarılı olmak için doğru politikaları, doğru isimleri, doğru anlayışları ortaya koymak gerekiyor. Bizim bir araya gelme problemimiz yok biliyorsunuz. Böyle bir şey söz konusu değil. Bir araya gelmezler, etmezler; böyle bir şey söz konusu değil"
Gül, "Dikkat edilecek şey halkı asla kaybetmemek. Türk vatandaşı olup Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızın bu ülkeye olan bağlılığını zayıflatıcı hiçbir şey yapmamak gerekir. Kürt vatandaşları hiçbir şekilde zan altında bırakmamak gerekir. Böyle olursa farkına varmadan uzaklaşılır. Daha vicdanlı daha kucaklayıcı söylemler ve onur koruyucu söylemler çok önemli" dedi.
"BEN TEŞVİK ETMEDİM, BEN İSTEMEDİM"
Başdanışmanı Ahmet Sever'in kendisi ile ilgili yazdığı 'Abdullah Gül ile 12 Yıl' kitabı ve bu kitap üzerine yapılan tartışmalar hakkındaki görüşleri sorulan Gül, "Tüm Cumhurbaşkanlarının basın müşavirleri sonunda kendi anılarını yazmışlardır. Süleyman Bey'in de Turgut Bey'in de. Bunu normal görmek gerekir. Ben şüphesiz kendi şeylerimi kendim yazarım. Benim çok arzulamadığımı ama 'asla yapma' diye bir yasak koymamı da benden kimse beklemez. Burada önemli olan şey o kitapta yalan, hakaret veyahut da bir saygısızlık da yok. Yanlış bir şey belki olabilir. Benim yanımda çalışan bir kişi benimle ilgili kısımları yazmış. Tabi ki 'Tayyip Bey'i neden anlatmamış' diye sorular sorulabilir. Onun da cevap vereceği şey 'Ben Cumhurbaşkanı'nın basın danışmanıyım' olacaktır. Ben teşvik etmedim, ben istemedim. Tabi ki yanlış olmaması, polemik konusu çıkartmaması konusunda uyardım. Orada aslında AK Parti'nin bütün başarıları da var" diye konuştu.
"CUMHURBAŞKANLARININ HALEFLERİNİ SELEFLERİNİ DEĞERLENDİRMELERİ ŞIK OLMAZ"
"Tayyip Erdoğan'ı siyasi irade açısından Türkiye tarihinin neresine yerleştirirsiniz?" sorusu yöneltilen Gül, "Tayyip Bey şimdi Cumhurbaşkanı. Ben onun selefiyim. Cumhurbaşkanlarının haleflerini seleflerini değerlendirmeleri hiçbir zaman şık olmaz" ifadelerini kullandı.
"CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİ AZALTILMALI, DİYE SÖYLEDİM"
Anayasa değişikliği tartışmalarına değinen Gül, "Bir Anayasa hazırlattık. O zaman dedik ki 'Bize gerçekten demokratik ve evrensel anlamda çalışabilir bir Anayasa'. Çok titiz çalıştılar ve bir taslak verdiler. Ben onun doğru olduğu kanaatindeyim. Arzu ederdim ki onu getirip masaya koyalım isterdim. Canı kalmamış bir Anayasa mevcut. Cumhurbaşkanının yetkileri, ben Cumhurbaşkanıyken de bu yetkiler azaltılmalı diye söyledim. Başkanlık sistemi tartışmaları oluyor. Fikrimi söyledim. Türkiye böyle bir tercih yapacaksa, bu o kadar önemli bir şey ki. Mevcut Anayasa'nın maddesini yıllar geçmesine rağmen değiştiremiyoruz. Sistem değişikliği konusunda çok açık bir şekilde yazılırsa kuvvetler ayrılığı olursa ve bunlar kavgalı bir dönemde olmaz. Her şeyin uyum içerisinde olduğu dönemde olursa büyük bir destek de bulabilir. Ama her şeyin ikna edici bir şekilde ortaya konması gerekiyor" şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANI'NIN SÖZLERİNİ DEĞERLENDİRİP POLEMİK KONUSU YAPMAK BANA YAKIŞMAZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Rejim fiilen değişmiştir' açıklaması sorulan Gül, "Bu konularla ilgili görüşlerimi az önce hep söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı'nın sözlerini değerlendirip polemik konusu yapmak bana yakışmaz açıkçası" dedi.
"HALKIN DEVLETE BAĞLILIĞINI ZEDELETMEMEMİZ GEREKİR"
Teröre karşı düzenlenen mitingler hakkında ne düşündüğü sorulan Gül, "Bu kadar şehit verilirken ve bu şehitler maalesef haince ve kahpece oluyor. Bunun öfkesi ve bunun heyecanını anlamak gerekir. Bu hepimizin bir öfkesi. Devlet teröre karşı sağlam duracaktır, teröre karşı taviz verilmeyecektir. Toplumca bir araya gelinmesi takdir edilir bir şey. Burada dikkat edilecek şey halkı asla kaybetmemek. Doğu ve Güneydoğu'daki illerimiz ortada. Türk vatandaşı olup Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızın bu ülkeye olan bağlılığını zayıflatıcı hiçbir şey yapmamak gerekir. Söylem, onur çok önemli bir şey. Kürt vatandaşları hiçbir şekilde zan altında bırakmamak gerekir. Böyle olursa farkına varmadan uzaklaşılır. Eli silahlı olandan daha güçlü silahım olur. Tankla gelse uçakla giderim üstüne. Ama halkı daima düşünmemiz, halkın bu devlete bağlılığını zedeletmememiz gerekir. Daha vicdanlı daha kucaklayıcı söylemler ve onur koruyucu söylemler çok önemli. Kardeşliğin esası buralardan geçiyor" açıklamasında bulundu.
"BÜLENT BEY, HESAPLARI OLMAYAN BİR ARKADAŞIMIZDIR"
Bülent Arınç'ın katıldığı bir televizyon programındaki koalisyon görüşmeleri konusunda açıklamalarını nasıl değerlendirdiği sorulan Gül, "Bülent Bey, bizim hareketimizin en önde gelen arkadaşlarımızdandır. İçi dışı bir olan bir arkadaşımızdır. Hesapları, kafasında farklı düşünceleri yoktur. Oyunu olmayan, düşündüğünü söyleyen, hassas, samimi bir arkadaşımızdır. Hepimizin farklı fikirleri olabilir. Her zaman kendisini takdir ederim" diye yanıt verdi.
"'AĞAÇLARI KESTİRMEYELİM' DİYE TOPLANAN İNSANLAR, GÜZEL İDARE EDİLEBİLSEYDİ O İŞ KAPANIRDI"
Gezi Olayları hakkında sorulan bir soru için Gül, şunları kaydetti: "Hepimizin, herkesin bir psikolojisi var. Partilerin de psikolojisi oluyor. Bundan kurtulmak lazım. Bu bir tuzak. Hükümet de parti de bunları aşacak bir güçte. Gezi olaylarında o dönemde açıkça tavrımı söylemiştim. 'Londra'daki Paris'teki olaylara benziyor' demiştim. Arap sokaklarındaki gibi sokaklara çıkmıyorlar, demiştim. İlk günlerde kontrol altına alınıp kapatılabilirdi. İllegal örgütler devreye girdi sonradan ve bunu aldı. Ben olayları darbe girişimi olarak görmedim. 'Ağaçları kestirmeyelim' diye toplanan insanlar eğer onlar güzel idare edilebilseydi, öyle kapanırdı o iş. Ama sonra o iş illegal örgütlere malzeme oldu"
"BUNUN SORUMLUSU DEVLETİ YÖNETENLER"
1 Kasım seçimleri hakkında değerlendirmede bulunan Gül, seçim güvenliği tartışmaları konusunda "Olmasaydı ama neticede mecbur olunca halkın görüşüne başvuruluyor. Bütün bu olayların olduğu yerde nasıl olacak, diye düşünüyorsunuz. Bunun sorumlusu devleti yönetenler. Bunun bütün tedbirlerini alırlar. Ondan tereddütüm yok. Ne gerekiyorsa bütün tedbirler en iyi şekilde alınacaktır" ifadelerini kullandı.
"TEKRAR 3'ÜNCÜ SEÇİM OLMAZ"
Türkiye'de 3'üncü bir seçimin olmayacağı yönünde açıklamada bulunan Gül, "Olmaz herhalde tekrar 3'üncü seçim. Zaten yeteri kadar vakit kaybediliyor. Onlara hiç gerek kalmaz" dedi.
SOSYAL MEDYA ABDULLAH GÜL'Ü KONUŞTU
Abdullah Gül usulden eleştirdi, esastan sahip çıktı, davet istedi: ‘İhtiyaç söz konusu olu… … pic.twitter.com/dB5iuoHhcw
— Emek Cephesi (@emek_cephesi) September 18, 2015
Abdullah Gül'den medet ummayın en kötüsü odur saman altından su yürütür demokrat zannedersin
— muzo r. olivaw (@kalkyerineyatt) September 18, 2015
Abdullah Gül biraz risk alabilse Ülke bu krizi aşabilir ama alamıyor.Alsa ne kaybeder ki?
— Cihangir Savci (@cihangirsavci) September 18, 2015
"Gezi olaylari bir darbe girişimi degildir" Abdullah Gül Emekli Cumhurbaşkanı.
— Herkes... (@turnaninguncesi) September 18, 2015
Yorum yok