Açılımları, çıkışları, seçim kampanyaları hep yankı buldu. “İl başkanları hep siyaset üretmeli, vatandaşın ölüsünde dirisinde yanında olmalı” sözü, kendisini de anlatıyor. Onun hayatında siyaset hep birinci önceliğe sahip...
“Ardahan’ın bir köyünde doğdum. Kaderine terk edilmiş, susuz, yolsuz bir köy... Ailemiz çiftçiydi. Tek anneden 12 kardeşmişiz ama dördü ölmüş. Annem 90 yaşında şimdi, çok da sağlıklı. Babam ilkokul üçe kadar okumuş ama aydın bir insandı. Aynı zamanda iyi bir din alimiydi.”
“Futbolu sevmem. Maça gitmem, bir kere Deniz Bey’le gittim. Beşiktaş kongre üyesiyim ama kader bizi Fenerbahçe’nin göbeğine Kadıköy’e oturttu. Aziz Bey, “Ayıptır” dedi. “Abi nereden bileyim Fenerbahçe’ye geleceğimi. Ardahan’ın köyünde Beşiktaş’ı kafamıza yazmışız” dedim.”
“Denk düşerse Cuma namazı kılarım. En kötü alışkanlığım sigara. Bırakacağım, genel başkan da kızıyor zaten. Fıkra anlatmayı severim. Dostlarla sohbet ortamı olursa bir iki bardak şarap içerim. Rakı nedir bilmedim. En büyük hobim siyaset. Son 2.5 yılda üç gün tatil yaptım.”
“Türkiye siyaseti kirlendi. Siyasetçi temiz olmalı. Benim arkamda sadece CHP örgütü ve halk var. Biri, kötü adamdı derse içim yanar, bulur ne kötülüğüm oldu diye sorarım. Kimseye kötülük yapmam ama canımı yakanların da canını yakarım.”
İlk eylemim Filistin içindi
SİYASİ GEÇMİŞİM
Gençlik yıllarımızda farklı bir sol anlayış içerisindeydik. Dev-Yol çizgisindeydim. İlk katıldığım eylem, Kars’ta düzenlenen Filistin mitingiydi. Lisedeyken Ulaş Bardakçı’yı anlatan bir kitaptan etkilenip oğlumun adını Ulaş koymaya karar vermiştim. Sonra öyle de yaptım. Ulaş’ın bir de Nazım’ı vardır; hem rahmetli babamın adı, hem de Nazım Hikmet’in. Diğer iki oğlumun adları Barış ve Gürsel.
Ağaçlar için dayak yedik
TABİAT SEVDAM
Kürt kökenliyim. Kürtçeyi konuşmaya konuşmaya unuttum ama anlıyorum. Köyümüzün yanında Terekeme, Alevi, Türkmen, Azeri köyleri var. 72 millet barış içinde yaşıyor. “Göle Modeli” diyorum. Solculuk Göle’de ortaokuldayken başladı. Yazları orman işletmesinde çalışırdım. Orman işletmesi büyük kesim yapıyor, yerine fidan dikmiyordu. İçimiz yanıyordu bu kıyıma. Beş arkadaş, kamyonlar geçemesin diye yolu kazdık. Kamyonlar kaldı, muhtar jandarmaya haber verdi. Gözaltına alındık, dayak da yedik. O muhtar yıllar sonra “Ne kadar haklıymışsınız” dedi ama iş işten geçmişti.
Kafemize ruhsat alamadık
BÜROKRASİYLE MÜCADELEM
Hukuk fakültesine girmek istiyordum. Kazanamayınca dershaneye giderim düşüncesiyle 1981’de İstanbul’a geldim. İki arkadaşımla Kadıköy’de bir kafe aldık. Bir ay sonra “Yeni ruhsat almanız gerek” diye kapattı polis. 50 gün uğraştık ruhsat için. Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı olunca tek imzayla ruhsat vermeye başladım. 12 yılda tek soruşturma geçirmedim ama AKP ile ilgili iddiaları çıkarınca 2008’de müfettişler gönderdiler. “Mevzuata aykırı ruhsat verdi” diye mahkeme 2.5 yıl hapis cezası verdi. Bu ibretlik dava Yargıtay’da.
Siyaset hep öne geçti
TİCARİ HAYATIM
1983’te Kadıköy’de SODEP ilçe teşkilatı açılmıştı, oraya gittim. Partilere üye olabilmek için 22 yaş sınırı vardı. Gençlik komisyonuna girdim. İki ay sonra da komisyon başkanı oldum. Ticaret de devam etti. Kafeden sonra petrol işine başladım. Ciddi bir petrolcü oldum. PUİS’te aktiftim. Oğlum Ulaş yetişti, petrol işine o devam ediyor. Benzin istasyonumuz Antalya’da. Ağırlıklı olarak dağıtımdır bizimki. Sanayi kuruluşları, fabrikalara yakıt veriyoruz. Siyaset, benim için hep ticaretin önüne geçti. Yoksa başka boyutta olurdum.
33 gün küçüğüm diye adaylığım düştü
HAKİME VERDİĞİM SÖZ
89’da belediye meclisine aday oldum. Önseçimde altıncı çıktım. Seçime bir ay kala partiden biri itiraz etmiş. Hakim çağırdı, “Adaylık için 33 gün küçüksün” dedi. Sonra bana nasihat etti. “Hiç düşmemiş gibi devam edeceksin. Bana söz ver” dedi. Ona verdiğim sözü tuttum. 1994’te yine aday oldum. Kadıköy Belediyesi’nde 2007’ye kadar encümen başkanlığı, başkan yardımcılığı, başkan vekilliği yaptım.
Osmanlı Robin Hood’u dediler
KORSANLA MÜCADELE
Belediye Başkan Yardımcısı iken Kadıköy’de korsanla ciddi mücadele ettik. 500 bin kitap topladık, cezaevine gönderdik. Yayıncılar Birliği trilyonluk telif davası açtı. İzni veren savcı, davayı açan savcı. ZDF televizyonu geldi. Beni izleyip “Osmanlı Robin Hood’u” diye yayınladı. Açılım diyorlar ama ANAP döneminde 50 Romanı kamuya ilk ben yerleştirdim. Çöpçü olarak belediyeye aldırdım.
Ben Deniz Bey’le yürüdüm
PARTİDEKİ AYRIŞMA
SHP’de sol kanattaydım. SHP ve CHP’nin birleşmesinden sonra bir ayrışma oldu, ben Deniz Bey’le (Baykal) yürüdüm. CHP, 1999’da barajın altında kalınca Deniz Bey hak etmediği bir süreçle karşı karşıya kaldı. Düşünün, yolsuzluk ve talan sisteminin karşısında duruş sergileyen bir insan barajın altında kalıyor! Ne kadar acı! Genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra Deniz Bey’i haftanın üç dört günü aradım. Hala içim yanıyor. Suç işlemiş gibi evinde ceza çekiyordu. Ben de katılmıyorum bazı düşüncelerine. Kendisine acı şeyler söylemişimdir. Deniz Bey’in kötü tarafı çok vefalı olması. Hiçbir arkadaşını yarı yolda bırakmaz. Mevcut liderlerle kıyasladığımızda onu acımasızca eleştirmek vicdansızca. Türkiye’nin Deniz Baykal’ın başbakanlığını görmesi gerek. İnşallah onu sağlayacağız.
Dosyanı da al git
MİLLETVEKİLİĞİ TALEBİM
2007’de milletvekili adayı olmak için istifa ettim. Deniz Bey, “Bırak milletvekilliğini. Al dosyanı git” dedi. O zaman bir planı olduğunu anladım. Seçimden önce il başkanlığıma çok tepki olmuştu. İl başkanı olarak atadı beni. 22 Temmuz seçimden sonra moraller bozulmuştu. Benim önerimle 80 bin kişilik Anıtkabir ziyareti moral oldu. Deniz Bey’e planlarımı anlattım. Örgütü dönüştürmek istiyorum diye radikal şeyler söyledim.
Kılıçdaroğlu Ankara’da kazanırdı
YEREL SEÇİMLER
Deniz Bey, benimle Kemal Bey arasında, hani baba iki oğlunu da sever, tercihte zorlanır ya, işte o noktadaydı. İki şirkete yoklama yaptırdı. Kemal Kılıçdaroğlu birinci, ben ikinci, Kemal Derviş üçüncü çıktı. Öyle olunca İstanbul’u tehlikeye atmak istemedi. Kemal Derviş’i ben önermiştim ama Kemal Kılıçdaroğlu, doğru adaydı. Keşke Ankara’da olsaydı, kesin kazanırdı. Aslında İstanbul’u kazanmıştık. Hile yapıldığına dair belgelerimiz var. Bu seçimde yine bunu tartışmamak için sandıklara sahip çıkacağız. Altı aydır beş bin kişiye ders veriyoruz.
Erbakan’ı, Demirel’i keyifle izliyorduk
SİYASETTEKİ GERİLİM
Eskiden Erbakan’ı keyifle izlerdim. Demirel acaba bugün nasıl mizah katacak diye bakardım. Şimdi başbakanı dinlemeye korkuyorum. Bu gerilmiş siyasete hoş bir şey katabilir miyiz diye İstanbul kongresini Sevgililer Günü’nde yaptık. Müzik, folklor vardı. Herkes ne güzel kongre dedi. İsmet Paşa’dan sonra hiç olmamış. CHP’de ilk kez iki dönem üst üste il başkanı seçildim. İki kongrede de oyların tamamını aldım.
Ablam da başörtülü
ÇARŞAF AÇILIMI
Kemalizmle sosyal demokrasi aynı şey değil. Birbirine engel de değil. Köklerimize saygı duymalıyız. Ortak noktamız sosyal demokratlığımız. Kimsenin Türklüğü, Aleviliği ya da Kürtlüğü’nün önemi yok. Eskiden önemliydi. Çok sayıda Ermeni, gayrimüslim de var partimizde. CHP’de kırılması gereken çok şey var. Slogan atıyor: “Bilmem neyin imamı kaça sattın vatanı?” Ötekileştirerek nereye varacaksın? Mersin’de çarşaf yırtılması da yanlış oldu. Bu coğrafyada üç bin yıldır çarşaf var. Yaşam biçimlerine saygı duyacağız. Çarşaf açılımı başarılı olmuştu. Rozet takılanlar istifa etmedi. Sadece Eyüp’te aday olamayan biri tepki gösterdi. Ablam da başörtülü. Kadıköy Belediyesi’nde tek türbanlı vardı, benim yanımdaydı. 10 yıl çalıştı. Onlar türbanı siyasallaştırılınca bizimkiler de siyaseti onun üzerine kurdu. O da yanlış, bu da.
İnternet sitelerinde yazıyorum
İSTANBUL TUTKUM
2003’te gazeteci arkadaşların teşvikiyle yazmaya başladım. Bir süre Tercüman’da yazdım. Şimdi İnternethaber ve Gerçek Gündem sitelerinde yazıyorum. Bazı yazılarımı “İstanbul Sevdası” kitabında topladım. İstanbul benim için çok önemli.
Aramızda hiçbir benzerlik yoktur
RECEP Tayyip Erdoğan
Tayyip Erdoğan ile aramızda hiçbir benzerlik yoktur. İmkan olsa da belediyeciliğini tartışabilsek. Yaratılan algı yanlış. İstanbul’da en başarısız dönem onun dönemiydi. Ranta dayalı belediyecilik yaptı. Ayamama Deresi onun eseridir.